Kardan Prenses

Sert iklimin narin karları düşüyordu yerlere.Kar tanelerinin yaşaması için soğuklara ihtiyaç vardı.Taneler anlaşmış gibi çarpmadan iniyorlardı birbirlerine.Kardan prenses sessizce ilerliyordu, onu özleyenlerin yüreklerine..Prenses güneşsiz yaşamaya alışmıştı, onu eritecek her türlü sıcaklıktan yerli yersiz kaçmıştı.Tıpkı sıcak mevsimlere göç eden kuşlar gibi, o da hep soğuklara alışmıştı.Göç vakti gelmeden önce bir şeyler yapmalıydı prenses.Yaşadığı yerler beyaza bürünmüşken, beyaz düşlerine ortak olmalıydı onu seven yüreklerin...

Kardan prenses gecenin şiddetli soğuklarında kardan vücudunu yeniliyor, buz gibi sabahlara neşe içinde uyanıyordu her defasında.Elbisesi o kadar beyaz ve parlaktı ki, ona bakan gözleri alıyordu bu beyazlık.Ve başında huniyi andıran kardan başlık, düşen her kar tanesinde, yıldızlarla süslenmiş ince bir tül gibi iniyordu başından aşağı.Kardan prenses çok mutluydu mevsimli yağdığı için.Peki ya sonra?

Bunu düşünmek bile istemiyordu.Önce kışın hakkını vermeliydi.Diğer canlıların özlediği baharlar gelince kimbilir o ne kadar çaresiz kalacaktı, hücrelerine vuran ışık parçaları karşısında?

Kardan prenses güneşli günleri atıp zihninden, hüznü sevdiren narin kar tanelerini seyre koyuldu.Çocuklar, karşıda kardan adamla oynuyorlardı.Ne kadar neşeliler, diye geçirdi içinden.Kardan adam kendisini ne kadar çok sevdirmiş çocuklara.Bir an için oyun oynanan yere gitmeyi düşündü kardan prenses ve bir an için kardan adamla tanışmayı hayal etti.Çok neşeli olmalıydı kardan adam.Ama henüz tanışmak için çok erken diye düşündü, tıpkı kardan perenses gibi kardan adam da.Çünkü o da çocukların neşeli gülüşleri arasında, kendisine bakan bir çift parlak gözü farketmişti çoktan.

...

Günler karın hızlı akışında ağır ağır ilerliyordu.Karın getirdiği hüzün ve ağırlık sokak taşlarına dokunuyordu.Bir yanda temizlenmeye çalışan küçük canlılar ve diğer yanda insanların hüznüne inat, neşeyi seçen çocuklar.Kar başlıbaşına bir yenilikti ama güçlüklerle doluydu her tanenin tesirli inişi.Ve yerlerde akla hayale gelmeyecek şekilde birikmişliği.İşte kardan prenses bu yoğunluk içinde dünyaya gelmişti.Annesi, onu narin karlar içinde yuvarlamış, gecelerce sallamış, sevgisini ve ilgisini buzdan tabaklar içinde sunmuştu ona.Yaşaması için ne gerekiyorsa yapmıştı, annelik aşkıyla...Buzdan krallıklar yıkılmadan onu soğuk ülkelere götürmek için söz vermişti kendi kendine ama...Güneşe fazla direnemeyen kardan vücudu günden güne erimişti...

Kardan prenses o kışı da diğer tüm kışlar gibi güneş görmeyen dağların zirvelerinde geçirmişti..Ta ki; buzdan ülkelere göç haberini alıncaya kadar.Acele etmeliydi ve insanlar dünyayı yok etmeden önce buzdan ülkesine varmalıydı diğer tüm kardan arkadaşları gibi..Ama kardan adam? O da gelecek miydi, eşlik edecek miydi ölümüne yapılan kar göçüne?..Dünya her gün biraz daha erirken, yanında götürdüğü kar taneleriyle dur diyebilecek miydi prenses, bu çürümüşlüğe? En çok savaşlar ve silahlar yüzünden hızlanmıştı yeryüzünde bozulma.Ve en çok, buzdan kalplerinin içindeki yürek yakan sıcaklıkları gizleyen insanlar yüzünden kirlenmişti dünya, kin ve nefrete yenik düştükçe...

Önce! Dedi prenses içinden.Önce kardan adamı ziyaret etmeliyim.Neşe içinde oynayan çocuklarla kartopu oynamalıyım.Buzdan dudaklarına gülümseme geldi prensesin.Ve mevsimlerden yorgun dünyaya, can geldi...Kuşlar yine sıcak ülkelere göç ettiler hiç usanmadan...Kardan prenses kışın hep kalmasını diledi, kardan yüreği erimesin diye.Acıların güçlendirdiği hayatlardan birer demet aldı kardan ellerine..Ve kardan adamın yolunu tuttu tüm narinliğiyle.Beyazlık ona öyle çok uyuyordu ki...

Çocuklar yıllar sonra kardan prensesi görmenin doyumsuz heyecanını yaşıyordu.Onlara neşe, prensle prensese karın hüznü yakışıyordu en çok.Kış mevsimi alışıktı hüznü ve sevinci aynı anda taşımaya.Ve insanlık habersizdi, bitmeyen hüzünlere ve ayrılıklara sebebiyet veren çöküntülerden.

Oysa ne çok isterdik çocuk yüreğimizle, kardan adamlar ve kardan prensesler ölmesin...Dünya durdukça, kartopu oynayan çocuklar hep sevinsin...

İnsanlık elleriyle boğmadan önce dünyayı, göç başlamalıydı..Kar hüznünü, sevince çeviren adamla, kadın el ele yürümeliydi...Gizlenmeden dünyanın tam ortasında tüm canlılara gülümsemeliydi hem de.Öyle ki, kar taneleri ürkek dökülmesin yerlere.Kuruyan insanlık, bakıp bakıp üzülmesin elleriyle kurduğu çaresizliğe.

Kardan adam bir öpücük kondurdu kardan prensesin alnına.Dünya hüzne doydu nice acıdan sonra..Kar taneleri gülücüklerle saçıldı yerlere.Çocuklar, erimesin diye karlar, yemin ettiler dünyanın üstüne.Dünya beyaza büründü...

24 Ocak 2012 4-5 dakika 75 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Her mevsimin kendine göre ayrı bir güzelliği var tabi ki. Kış mevsimi bir ülke de güzel geçmediği zaman yaz mevsiminin de fazla tadı olmuyor. Kardan Prenses masalımsı bir tad bırakıyor insanın aklında. Sadece yazın yaşandığı sıcak yerler var dünya üzerinde, ben onların ne kadar şanssız olduğunu düşünürüm hep aslında. Ülkemizde dolu kardan prensesler var ve o prensesler baharı ve güneşi mutlaka seviyorlardır, bahar geldimi ölecek olduklarını bile bile, ama her ölümde başka bir mekânda yeni bir doğumdur aslında. Güzel bir öykü idi okuduğum Şulecan kutlarım içtenlikle...👍