Kaybolan Yıllar - 1

Sehpanın üzerinde içilmeyi bekleyen bir bardak su. İz bırakmasın diye özellikle dantelin üzerine konulmuş. Yanına yerleştirilmiş koltuk beraber geçirilecek yılların habercisi gibi.İkisi de çoktan arkadaş olmuşlar bile.Sahibinin onlara duyduğu ihtiyaçtan habersiz, beraber yaşamaya alışmışlar.

"Sadece yaşlılar beklemez sabahı, koltukta sevgilisini bekleyen bir genç kızın ahı var
Yürürken dikkat etmeli, her karede sevdanın ayak izleri..."

"Bu evi, önünden her geçişimde ziyaret etmek istemişimdir, içindeki tarihe duyduğum hayranlıktan.Yine de doyamamışımdır, evden her çıkışımda zihnimi yaralayan sorular.Evin şu an ki gönüllü sahibi uzaktan tanıdığım olur.Bu kasabaya geldikten sonra ise iyice arttı samimiyetimiz.Onu her gelişimde evin eşyalarını düzenlerken görürüm.İçinde hala birileri yaşıyormuş gibi tozlar alınır, örtüler yenilenir hatta bardaktaki su bile değiştirilir her gün.Biliyorum garip bir hikaye.Ben de çok şaşırmıştım onu bıkmadan bu işleri yaparken gördüğümde.Ama zamanla hak verdim, anlattıklarını dinledikçe.Biraz arkadaşımdan bahsetmeliyim.

Kendisi sıradan bir memur emeklisi.İşine yıllarını vermiş çalışkan bir adam.Ben öğretmenlik için bu kasabaya tayin edildiğimde bana çok yardımcı oldu.Hatta ilk zamanlar kiralık ev buluncaya kadar, evinde kalmamı bile sağladı.Çok güzel yemekler yapıyor.Ama yürek delen efkarı, gözlerine bakarken bile insanı yaralıyor.Elinden sigara paketi hiç düşmüyor.Bir de bilgisayarında, sesinden bir türlü vazgeçemediği kadın sürekli şarkılar söylüyor.Sıradan hayatlar içinde sıradan bir hayat onunkisi de.Ama biraz pişmanlık karışmış, biraz da eyvah var içinde.
...

Onunla okuldan sonra boş kalan zamanlarda kasabanın kütüphanesinde buluşur, okumayı en çok sevdiği kitabın sayfalarında gezinir, sonra o tarihi eve doğru yürürüz.Acil bir durum olmadıkça bu hep böyle sürüp gider.Ben onu çok sevdim aslında, yoksa sudan bahaneler üretip, onunla buluşmazdım her gün her gün.Ama pişmanlık dolu hali beni de eritiyor.Yüreğine elim dokunmuyor bir türlü, teli kopmuş bir müzik aleti gibi sanki.Bir şeyler eksik ve acı veriyor ona.Ben de yama olamıyorum ama, benimle neşeleniyor çoğu zaman.Bu da beni mutlu ediyor açıkçası.

Bu arada benim adım Umut, ağabeyimin adı da Akif.Şimdi müsade istiyorum.Birazdan telefon çalabilir.O zaman kütüphanede buluşalım hep beraber..."

...

-Umut! Ne iyi ettin de geldin bugün de.Sana müjdem var! Hani şu sana bahsettiğim kitap vardı ya! Yeni baskısını çıkarmışlar.Yakında bütün dünya bu kitabı okuyacak.Düşünebiliyor musun bunu?

-Evet Akif ağabey! İnsanların eserleriyle ölümsüzleşmesi ne kadar güzel gerçekten de.Hele de bu kitap hayatımızın önemli bir kısmını teşkil eden bir eser ise.

-Umut! O artık yaşamıyor ama kitapları yaşıyor.Yokluğunu kabullenmek güç ama onun yeni varlığıyla, kitaplarıyla yaşamak çok güzel bir teselli benim için.

-Seni anlayabiliyorum Akif ağabey! Hem kitaplarla arkadaş olman çok güzel bir şey.Bu yüzden ben de paylaşıyorum bu sevincini.İstersen bir çay içelim, içimiz ısınsın.

-Tamam.Ama bu sefer çayı ben yapayım ve ahşap evde içelim beraber olmaz mı?

-Hayırdır ağabey? Şaşırttın beni bak şimdi.Sen orayı kullanmıyorsun ki!

-Evet ama bugün yaşadığımız sevinç, ahşap evi canlandırmak için yeterli değil mi sence?

-Evet ağabey! Haklısın.Ama çok sevindim ahşap eve gidiyor oluşumuza.

...

"Ahşap evi ne kadar gezsem hala bana kapalı olduğunu hissederim.Eşyalar kendini okutuyor okutmasına ama ben bütün dikkatime rağmen içimdeki kilidi çözemiyorum.Belki ahşap evin gizeminden belki de Akif ağabeyimin sessizliğinden, hala gizli bir şeyler var.Size ahşap evi tüm kareleriyle gezdireceğim merak etmeyin ama şimdi çay yaparken Akif ağabeyime yardım etmeliyim..."

...

-Akif ağabey! Senin hünerli ellerinden çay içmek nasıl güzel bilemezsin daha şimdiden.

-Teşekkür ederim Umut ama ben örnek olsun diye bugün kendim yaptım çayı.

-Nasıl yani?

-Bundan sonra bu mutfakta her gün çayımızı sen demleyeceksin iki gözüm, anlaştık mı?

-Doğru mu diyorsun Akif ağabey? Büyük bir zevkle...

"O an ki sevincimi anlatamam size.Artık hem hiç sıkılmayacaktık Akif ağabeyle, hem de her geçen gün bu ahşap evin sırrı biraz daha çözülmüş olacaktı gözlerimin önünde.Çayın tadını soruyorsanız? Siz de bilirsiniz ki ilkler daima güzeldir.Ve asla unutulmaz, araya yıllar girse de...

Bu arada yarın Akif ağabeyle pazar alışverişi için anlaştık.Yavaş yavaş ahşap eve mi taşınıyoruz ne? "
...

Turuncu koltuğun önünde bir büyük defter. Uzunca ahşap bir ayağın üstüne monte edilmiş, rahleyi andıran küçük bir tepsinin üzerinde öylece duruyor.Her şey susmuş da şu kalın defter beni okuyun! Der gibi, bağırıp duruyor.Sanki kaybolan yıllara ağlıyor...

31 Ocak 2012 4-5 dakika 75 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    Psikolojik yönleride ağır basan güzel bir hikaye yakalamışsın yine Şulecan. Hayatın içiden dolu dolu bir yaşanmışlık. Bir dediğine göre devamıda gelecek sanırım. Kutladım içtenlikle...👍