Kelebeğim 3.Bölüm

Şimdi de ölümüne takıldı bacağım ve yüreğimden yaralandım... Tentürdiyot var ama ne fayda o tentürdiyotu süren eller yok...

Sen yoksun...
Grip olsam bile iyileşemem artık ben. Sıktığın meyvelerin, en çokta limonların sevdiğim için, saati saatine "acı değil ki bebeğim, aç bakalım ağzını" diyerek içirdiğin ilaçların, moral olsun diye hiç sıkılmadan söyleyip durduğun seni seviyorum'ların, bebek gibi yaptığım nazlara hiç sinirlenmeyişin, karşılık olarak, daha da şımartarak "bebeğim" diye sevişlerin, katlanışların bana, onlar da yok...

Seni, eski günleri hatırladıkça başımda oluşan o dayanılmaz ağrı... Sadece başımda da değil aslında her yerimde o ağrı. Ruhumda bile...
Masanın üstünde bir ağrı kesici var. Masanın üstünde bir bardak su var. Masanın üstünde az önce saydıklarımla aynı etkide olan fotoğrafların da var. Güldüğün, gülümsettiğin fotoğrafların...

Bir fotoğraf karesindeki çatlamış dudaklara takılıyor gözüm... Uçuklu, kanlı dudaklara. Son zamanlarına ait, son...

Kelebeğim...
Biliyor musun?
Bazen, öksürdüğün mendillerdeki kırmızı lekeleri görüyorum odamın duvarlarında ya da geceleri dönüp dururken yatağımda, gözlerimi kapattığım anda, gözkapaklarımda görüyorum aynı lekeleri...
Hiç silemediğim, hiç sevemediğim lekeleri... Doğum leken gibi değil ama, doğum lekeni özletti zaten bana bu lekeler...
Doğum demişken, bir daha doğabilsen keşke...
Keşke...

13 Nisan 2013 1-2 dakika 23 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar