Kendim Doğurmak İstiyorum
Kadın işten çıktı evine doğru yürümeye başladı. Hava çok soğuktu. Bu saatte tramvaylar çok kalabalık oluyordu binmek istemedi. Özel arabaları da yoktu. Yıllardır eşiyle birlikte çalışıyorlardı. Artık emekli olma zamanları gelmişti ama bir araba olacak paraları hiç olmamıştı. Çocukları da olmamıştı. Ne çok isterdi bir bebeği olmasını Annelik duygusunu yaşayamamıştı.
"Bir kedim bile yok anlıyor musun?"
Şarkısı geldi dilinin ucuna. Sözleri hatırlayamadı. Eşinin ailesinden kalan bir evleri vardı başlarını sokacak kadar.
Eşi elindekini avucundakini sürekli başkalarına yediriyordu. Birilerine borç veriyordu geri alamıyordu. Birkaç kez birilerine kefil olmuştu. Kefil olduğu kişiler borcunu ödememişti onların evlerine icra gelmişti. Kaç kez eşyalarını icra memurları götürmüştü. Yine kaç kez eşinden boşanmayı düşünmüştü. Ama yapamadı. Eşi çok iyi bir insandı. Zaten bu yaşadıkları üzücü olaylarda eşinin iyi niyetli olmasından kaynaklanıyordu. Üstelik doktor ona, "Bebek sahibi olmazsınız" demişti. Hiçbir zaman bir evladı olmayacaktı. Eşi biliyordu ama aldırmıyordu.
"Üzülme canım. Bu dünyada kimsesiz, bakıma muhtaç, aç olan bir sürü çocuk var. Yazık bu dünyaya çocuk getirmeye. Olmadığı daha iyi " diyordu. Bir bebeği olsun diye ne çok uğraşmışlardı. Tüp bebek bile denemişlerdi. Tüp bebek için de bir sürü para ödemişlerdi doktorlara. Ellerindeki avuçlarındakini doktorlara vermişlerdi. Ama olmuyordu. Bir bebeği olmuyordu. Ona hocalar tavsiye ettiler. Hocalara da gitti. Hocaların okunmuş pirinçlerini, okunmuş ilaçlarını yedi.
Kadın bir kedinin hızlıca önünden geçmesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Bir çığlık attı. Bazen akşamları çöp çıkarttığı zaman da bu kediler aniden fırlıyorlar onu korkutuyorlardı. Düşüncelerinden sıyrıldı.
Önünden bebek arabalı bir kadın geçti. Hava soğuktu. Bebeği sarıp sarmalamıştı annesi. Hiçbir yeri görünmüyordu.
"Bir evlatlık alsak" diye geçirdi yine içinden. Hem kimsesiz bir çocuğa kucak açarız. Eşi kaç kez önermişti. O istememişti. Başka birinin çocuğunu istemiyordu. Kendisi doğurmak istiyordu.
Acı çekerek, çığlık atarak evladını doğurmak istiyordu. Filmlerde gördüğü doğum sahneleri geldi aklına. Kadınların o çığlık çığlığa hallerine özeniyordu. O da yaşamak istiyordu.
"Allah'ım neden benim de bir evladım olmuyor. Neden beni böyle cezalandırıyorsun?"
Annesinin elinden tutmuş bir kız çocuğu geçti yanından.
El salladı, gülümsedi ona.
Kız çocuğu da ona gülümsedi.
Yine düşüncelerinden sıyrıldı. Eve az kalmıştı. Yakındaki markete uğraması gerekiyordu. Marketlerde akşamları çok kalabalık oluyordu. Bir sürü kuyruk beklemesi gerekiyordu. Başka da markete gidecek zamanı da yoktu. Her gün çalışıyordu. Haftada bir gün evdeydi. Hangi işe yetişeceğini bilemiyordu. Çalışmaktan da yorulmuştu. Yirmi yıla yakın zamandır çalışıyorlardı eşi de kendisi de.
Bir arabaları bile yoktu. Bir evlatları da olmamıştı üstelik. Havlayarak iki köpek geçti şimdi de yanından. Korktu. İçi ürperdi! Markete zor attı kendini. Aynı düşündüğü gibiydi. Market çok kalabalıktı.Alışverişini yaptı. Kasada bayağı uzun bir kuyruk bekledikten sonra, aldıklarının parasını ödedi, poşete doldurdu. Alışverişini tamamlayıp evine doğru yürümeye başladı. Kış günü hava erken kararıyordu. İşten çıktığında hava çok karanlık oluyordu. Evlerinin bulunduğu sokak da dar ve karanlık bir sokaktı. Kendi sokağında daha çok içi ürperiyordu. Oldum olası karanlıktan korkardı.
"Eşine telefon açtı. Hayatım karşılamaya çıkar mısın beni? Sokağın başındayım. Ellerim dolu."
Çıkıyorum hemen. Bekle."
Eşi geldi. Poşetleri aldı elinden. Birlikte evlerine geldiler. Eşi geldiği gibi mutfağa girip çorba yapmıştı. Ev mis gibi çorba kokuyordu.
"Neler yaptın bir tanem. Mis gibi kokuyor?"
"Yeni bir çorba denedim canım. Kalorisi çok düşükmüş. Hem de kış günü gribe iyi geliyormuş."
"Bak sen. Neler de bilirmiş benim sevgili kocam. Çok şanslı bir kadınım ben. Bizim Türk erkekleri işten gelecekte, mutfağa girecek, eşlerine çorba yapacak. Mümkün mü? Ama benim bir tanem her zaman yapar. Bir tanesin sen." deyip eşini öptü.
"Sen de bir tanesin bebeğim."
"Hayatım bebek demişken bir evlatlık alalım mı? Bugün düşündüm de yolda gelirken."
"Ben sana kaç kez söyledim. Olmaz dedin bana. Kendim doğurmak istiyorum dedin."
"Biliyorum öyle söyledim. Ama doğuramadım işte biliyorsun. Benim çocuğum olmuyor" dedi üzgün bir sesle.
"Sen yeter ki iste. Hemen yarın bu işle ilgileneceğim canım karıcığım benim. Bak her şey çok güzel olacak."
Birbirlerine sıkıca sarıldılar. Bir evlatlık almaya karar verdiler. Bütün gece yapacaklarını konuştular. İkisi de çok heyecanlanmıştı!
"Bu dünyada kimsesiz, yetim bir sürü çocuk var. Bir tanesine biz de yuva verelim. Sevaba girelim" dediler.