Keseden Ne Çıktı
Funda Ankara'da bir üniversitede Biyoloji Bölümü'nde okuyordu. Sınıf arkadaşı Filiz'le sık sık üniversitenin kafeteryasında oturur, sohbet eder, ders çalışırlardı. Yine böyle bir gündü; Funda ile Filiz hararetli hararetli konuşurlarken sohbetleri 'Merhaba Filiz...' cümlesiyle kesildi. Ses Filiz'in liseden arkadaşı Kemal'e aitti. Filiz yarı şaşkın yarı mutlu yıllardır görmediği arkadaşı Kemal'i masalarına davet etti. İşte bizim hikâyemiz de bu masada bu davetle başlamış oldu. İki nerelerdeydin, iki hoş beşten sonra sıra Funda ile Kemal'in tanışmalarına geldi. Filiz:
-'Arkadaşım Funda; aynı bölümde okuyoruz. Hem de aynı yurtta beraber kalıyoruz.'
-'Memnun oldum, ben de Kemal.' Filiz:
-'Kemal benim liseden arkadaşım. O benden bir üst sınıfta olduğundan üniversiteye de benden bir yıl önce başladı. Sahi sen hangi bölümdesin.'
-'Kimya Mühendisliği. Ya siz?'
-'Biyoloji' dedi Filiz.
Kemal Filiz ile konuşurken gözlerini Funda'dan ayıramıyordu. Çeşitli sorular sorarak; nereli olduğunu, ailesinin ne iş yaptığını velhasıl kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Günler ilerledikçe Kemal ile Funda'nın arkadaşlığı iyice ilerledi. Kemal okulu bitirince Funda'ya evlenme teklif etti. Ancak Funda daha okulu bitirmediğinden teklifi kabul etmedi. Ancak okul bittikten sonra evliği düşünebileceğini söyledi. Kemal'de Funda'yı haklı buldu. Sonuçta evlilik kolay bir iş değildi, sorumluluk ister, fedakârlık ister diye düşündü.
Funda'nın kafası iyice karışmıştı, Kemal'i seviyor henüz okul bitmemiş olduğundan ne yapacağını bilemiyordu. Dönem arasında durumu annesine anlattı. Öncelikle okulun bitmesi ve işe girmesinden sonra evliliği düşünmesinin doğru olacağını söyledikten sonra; vereceği karara saygı duyacaklarını da söylemeyi de ihmal etmediler. Funda okulun son dönemini okurken, Kemal de bir şirkette işe başlamıştı. Bu arada Funda, Kemal'i ailesiyle tanıştırdı. Ailenin ilk intibaları olumluydu. Kemal fizik olarak düzgün, işini bilen, saygılı bir insan profili çiziyordu. Sıra Kemal'in Funda'yı ailesiyle tanıştırmaya gelmişti. Kemal önce annesine Funda'dan bahsetti. Annesi oğlunun bu talebi karşısında heyecanlanmıştı çünkü oğlunun mürüvvetini biran önce görmek istiyordu. En kısa zamanda tanışmak istediklerini söyledi. Kemal, annesinin söylediklerini Funda'ya iletti. Funda böylece evleneceği kişinin ailesi nasıl olduğunu, kendi ailesine uygunluğunu, birbirlerine ısınıp ısınamayacağını nihayet öğrenecekti.
Bir hafta sonra pazar günü Kemal'in ailesi kahvaltıda Funda ile buluştu. Funda'yı buluşmaya gitmeden önce bir telaş almış; Kemal'e beni orada yalnız bırakma, idare et gibi sık sık tembihlerde bulunmuştu. Kemal Funda'nın telaşlı halini tebessümleri ve teskin edici cümleleriyle rahatlatmaya çalışmıştı. Funda'nın heyecanı Kemal'in annesinin kapıyı açmasına kadar sürmüş; ev hanesiyle tanışmaya başladıktan sonra heyecanın yerini merak ve dikkat almıştı. Funda hayatını geçireceği kişiyle ilgili hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmak istemiyordu. Aile Funda'yı sıcak karşılamış, formalite bir sohbetten sonra kahvaltıya başlanmıştı.
Kayınvalide adayı her şeyi çok bilen ve otoriter biri olarak gözüküyordu. Kocası ve Kemal onun söylediklerinin aksine bir görüş bildiremiyorlardı. Yaptıkları sadece söyleneni tasdik etmekten ibaretti. Karşı cephede de durum farklı değildi; kayınvalide adayı da Funda'yı süzüyor, çeşitli sorularla oğluna uygunluğunu, ailesini ve gelecek planlarını anlamaya çalışıyordu. Kahvaltıdan sonra Funda biraz daha oturdu ancak sohbet gayet resmi bir şekilde devam etti. Bir ara Kemal ile Funda göz göze geldiler. Funda kalkmaları yönünde işaret etti. Funda'nın imtihanlarının olduğu gibi mazeret cümleleriyle ilk karşılaşma sonlandırıldı. Funda uğurladıktan sonra Kemal sabırsızlıkla ailesinin ilk intibalarını öğrenmek istedi.
-'Anneciğim nasıl buldun, beğendin mi' diye sordu. Annesi:
-'Sen beğendin ise biz neden beğenmeyelim' dedi. Dedi demesine ama aslında içi ısınmamıştı. Oğlu istedi diye olumsuz bir görüş belirtmemişti.
...
Funda'nın okulu bitmesiyle aile arasında nişan takıldı. Sıra ev tutulup eşyalar alınmaya gelince Funda ve Kemal'in istediği değil de Kemal'in annesinin istediği şekilde eşyalar alındı. Bu durum ne Funda'nın ne de Funda'nın ailesinin hoşuna gitmedi. Ama huzursuzluk olmasın diye fazla bir şey demediler. Ancak Kemal'in annesin etkisi altında kalmasından Funda ve ailesi endişelenmeye başladı. Evlendikten sonra da aynı davranırsa birlikteliklerinin olumsuz yönde etkileneceği aşikârdı. Birkaç gün sonra Funda endişelerini Kemal ile paylaştı. Kemal'de ailesini kırmak istemediğinden böyle davrandığını söyledi.
Funda Kemal'e hissettiklerini 'Tabi ki anne ve babanı kır, dinleme, onların düşüncelerine saygı duyma demiyorum. Onları kırmadan kendi geleceğimizi kendimiz şekillendirmeliyiz. Hem benim ailem de var, onları da kırmamalıyız' cümlesiyle kısaca özetlemeye çalıştı. Bu cümlenin tesiri Kemal'e annesinin tesiri yanında cılız kalacaktı.
Bazı tatsızlıklara rağmen eşyalar alınarak yerleştirildi. Düğün günü gelmişti. Düğün yemekli idi. Misafirler kapıda karşılanarak daha önce kimin hangi masada oturulacağı belirlendiğinden yerleşmede bir problem yaşanmadı. Düğünün ilerleyen dakikaları içerisinde Funda ve Kemal masa masa dolaşarak misafirlere 'hoş geldiniz' derken gelin ve damada Funda'nın teyzesi eşlik ediyor; misafirlerin verdiği hediyeleri elinde taşıdığı keseye koyuyordu. Teyzesinin küçük kızı Ceren'de Funda ablası gibi gelinlik giymiş, eline de bir kese alarak gelin ve damadın peşinde dolanıyordu. Bir ara Ceren elindeki keseyi yere düşürünce Ceren'in annesi keseyi aldı. Ceren keseyi düşürdüğünü fark etmemiş hatta keseyi tamamen unutmuş olduğundan annesi Ceren'e kesesini vermedi. Tebrikleşme ve eğlence bittikten sonra misafirler uğurlandı sadece aile yakınları kalarak düğün fotoğrafları çektirildi. Çekimlerin ardından Funda ailesi ve yakınları ile vedalaşarak yeni bir hayata başlamak üzere evlerine gittiler.
İki hafta sonra Funda ve Kemal düğünde çekilen kasetleri izleyerek kimlerin geldiğini neler yaptıklarını seyrederek o günü tekrar yaşadılar. Kasetlerin birer kopyasını de ailelerine vermişlerdi o günün anısı olarak.
Kemal'in ailesi de kasetleri seyretti ancak Funda ve Kemal gibi tekrar mutlu günü yaşamak için değil, takıları kontrol etmek için. Funda'nın teyzesinin elinde iki kese olduğu gördüler. Ancak düğün sonunda bir kese teslim etmişlerdi. Bu durumu telefonla oğluna bildirdi; ikinci kesenin içine konan hediyeler nerede olduğunu kimin aldığını öğrenmek istediler. Kemal Funda'ya ikinci keseyi sordu. Funda da ikinci kesenin Ceren'e ait olduğunu söyledi. Kemal'de annesine durumu anlatsa da inandıramadı. Bu konuşmalar Kemal ile ailesi arasında tekrarlandıkça Kemal'in kafası da karıştı; acaba demeye başladı. Bir gün Kemal'in annesi imaları bırakıp direkt olarak 'oğlum bunlar kesedeki hediyeleri aldılar. Bizden kaçırdılar bunlar hırsız' dedi. Kemal annesine 'Olur mu anneciğim; nasıl hırsızlıkla itham ederiz. Bak Funda Ceren'e ait olduğunu söylüyor' dese de annesini ikna edemedi; aslında kendisini ikna etmeye çalışıyordu. Çünkü şeytan bir kere çelmişti aklını.
Birkaç gün sonra Kemal ve ailesi doğru dünürlerinin evine giderek ikinci keseyi sordu. Funda'nın ailesi bir anda şok oldu. Funda o ana kadar ailesine kese olayı ile herhangi bir şey söylememişti. Hatta bunu mesele yapıp ailesine soracaklarını hiç düşünmemişti bile. Çünkü Ceren'in olduğunu söyleyince olayın kapandığını düşünmüştü. Kemal de ailesinin ikna olmadığını bunun peşine düştüklerini Funda'ya söylememişti. Kemal'in ailesi durumu sorma gereği duymadan dünürlerini hırsız ilan edince bir anda şaşkına döndüler. Funda'nın ailesi, söylediklerinden ikna olmayan dünürlerini evlerinden kovdular. Bu kovulmayı hazmedemeyen Kemal'de bir an öfkesine kapılarak Funda'nın ailesine hırsız dedi.
Hızlarını alamayan aile doğru Kemal'in evine gitti. Hiçbir şeyden haberi olmayan Funda gözlerini ovuşturarak kapıyı açtı. Funda her şeyden habersiz Kemal'i beklerken oturduğu yerde uyuya kalmıştı. Kemal ve ailesi içeri girer girmez annesi canavara dönüşmüş; adeta böğürüyordu. 'Hırsız bir ailenin kızını ben gelin olarak bu evde tutamam, hemen toparlan hırsız ailenin yanına dön.' Zaten uyku sersemi olan Funda bağrış çağrışlarla iyice şaşkına döndü. Zavallı Funda'cık 'Kemal Allah aşkına söylesene neler oluyor' diyebildi. Kendi tarafında olacağından şüphesi olmayan Kemal'in 'toplan ailenin yanına dönüyorsun' cümlesiyle Funda'nın dünyası başına yıkıldı. Uyku sersemliği falan kalmamıştı. Kemal'in bu cümlesi tokat gibi yüzüne çarpmıştı. Hıçkırıkları boğazında düğümlendi. Funda'nın da söyleyecekleri vardı hem de Kemal'in ailesinden daha fazla. Her şey, ilk tanıştığı günden bugüne, film şeridi gibi gözünün önünden geçti; sanki ölüyordu. Doğru ya içindeki aşk ölüyordu; birkaç dakika önce acımasızca katledilmişti. Funda hiçbir şey almadan üzerindekilerle kapıyı vurup çıktı; ailesinin yanına gitti. Şimdi boşanma davaları devam ediyor...
Bizim kayıp keseden ayrılık çıktı.
yüreğiniz var olsun hocam
yüreğinize kaleminize sağlık
hazin ama yaşanmışlık bestesi bu olayla hayatın içinden...