Kibir

Cansu on yedisine girdiğinde hayatı yavaştan değişmeye başlamıştı. İlk olay nasıl olmuştu çok iyi hatırlıyordu. O sıralar hayatı çok kötü gidiyordu. Doğum gününden 2 gün sonraydı. Onun için en harika günlerin başlangıcı olmuştu. Eski bir arkadaşıyla buluşmaya gidiyordu. Yolda giderken gözü vitrindeki bir yazıya takıldı : 'İyi bir insan olabilmek için içeri girin.'. Normalde geçer giderdi ama 17 yaşında ve hayattan sıkılmış birisiydi. 'Ne olacak ki?' diyerek içeri girdi. Hafif loş, boş bir mekândı. 'Kimse yok mu?' diye seslendi. Ses gelmeyince geri dönüp gitmeye karar verdi. Kapıdan çıkarken arkasından birisinin seslendiğini duydu. 'Bekle, geldim' . Dönüp baktığında yüzü peçeli bir kadınla karşılaştı. 'Ben dışarıdaki yazı için gelmiştim ama?' diye sordu. 'Gel kızım yanıma yaklaş. Sana kullanabileceğin harika bir özellik vereceğim. Başkalarının özelliklerini alabilmeye ne dersin? ' Cansu sorulan soru karşısında afalladı. 'Nası yani?' 'Bir insanda çok sevdiğin bir özellik görünce onu kıskanmaz mısın? İşte sana bunu elde etmenin yolunu göstereceğim. İstersen eğer. 'Cansu sessiz kaldı. Hep bir mucize olmasını beklemişti hayattan. Belki de bu onun mucizesiydi? 'Benden ne istiyorsun peki bunun karşılığında? ' 'Hiçbir şey.' Cansu şu garip dünyada herhangi bir şeyi bedavaya yapan birisini görmemişti ama inanmak istedi. 'Peki' sözleri ağzından dökülürken çok şaşırdı. Kadın sesinde bir coşkuyla 'Peki elini ver bana' dedi. Cansu titreyerek elini uzattı. Kadın elini tuttu ve bıraktı. ?Sadece bu muydu yani?' 'Evet, git hadi şimdi.'. Cansu'yu ittirerek dışarı çıkardı. Kalbi deli gibi çarpıyordu. 'Neden böyle bir işe bulaştım ki? Salak ben.' diye kendi kendine hayıflanmaya başladı. Saatine baktı. Arkadaşını bekletmemek için acele etse iyi olacaktı.

Arkadaşının yanına vardığında baktı ki ufak bir doğum günü sürprizi yapmıştı, hediye almıştı ona. Oturmuş onu bekliyordu sadece. Masanın üstündeki hediyeyi ona gösterip 'Doğum günün kutlu olsun. Biraz geç oldu ama hediyeni anca bulabildim' dedi. Paketi açtı heyecanla ve içinden o çok istediği kolye çıktı. 'İnanamıyorum canıımmm. Çok teşekkür ederim. Çok düşüncelisin' diyerek boynuna sarıldı. Gözleri dolmuştu çok mutluydu. Zaten hep en iyi hediyeleri bu arkadaşından alırdı. Yanından ayrıldığında geldiği yoldan dönerken bir daha gördüğü mağazaya takıldı ve bir an şaşırdı. Yazıyı kaldırmışlardı. Eve giderken yoldaki dilenciye gözü takıldı ve cebindeki 10liranın 5lirasını ona verdi. Yağmur yağmaya başladı. Koşar adım evine vardı. Tam içeri girecekken kapıda bir kedi yavrusu gördü ve yanına aldı. Hayvanlara hiç dayanamazdı. İçeri girdiğinde annesi ona kızdı 'Nerden buldun bu kediyi!' diye. 'Yağmur yağıyordu dayanamadım.' dedi ve odasına gitti. Kediyi kaloriferin yanına bıraktı. Hemen yayıldı oraya kedi. Ne kadar saçma bir gündü! Acaba hayal mi görmüştü ki...

Ertesi gün okula gitti. Yakın arkadaşına dünkü olayı anlattı ve güldüler Cansu'nun yaptığına. 'İndiriverseydin peçesini, hangi devirde yaşıyoruz. Cadaloza bak sen. Ya seni de kapayıvereydi hahaha' diye gülüştüler. 'Ne kadar komiksin ya. Bu olayla bile beni güldürmeyi başardın.' dedi Cansu.

Eve gitti. Akşam yemeğinde annesi ve babası Cansu'nun birbiri ardına yaptığı esprilerle gülmekten yarıldılar. 'Ay kızım sus öldüreceksin beni. Boğazıma kaçacak yemek. Nerden öğrendin böyle esprileri sen!' diye susturdu annesi onu. Cansu o anda anladı. Arkadaşının espri yeteneğini almıştı... Şaşırdı. Birden sustu. 'Ben doydum' diye hemen kalktı masadan ve odasına gitti. Nasıl oldu bu iş diye düşündü. Ne yaptı ki? Nasıl aldı bu özelliği. Fark etmeden başka özelliklerde mi almıştı acaba. Ne yaptığını düşündü sabah. Arkadaşıyla konuşurken ona dokunup, ne kadar komiksin demişti. Evet, işin sırrı bu olmalıydı. Kadında ona dokunup bir şeyler mırıldanmıştı. Nasıl kullanacağını denemeliydi.

Ertesi gün okulda en şanslı bildiği arkadaşının yanına gidip 'Ne kadar şanslısın keşke bende senin kadar şanslı olsam!' dedi ve ona dokundu. Cebinden bir bozuk para çıkarıp havaya attı ve yazı dedi. Yazı geldi. Bir daha yazı dedi yine yazı geldi. Bir daha ve bir daha... Tam 15 kez üst üste doğru tahmin yaptı. Sanırım gerçekten insanların özelliklerini alabiliyordu... Günler boyunca hoşuna giden özelliklerin hepsini aldı. Mutlu olabilmek, şans, çabuk karar verme, güzel giyinebilme, espri yeteneği, empati, çalışkan olabilmek, ağırbaşlılık, çabuk kavrama... Aklına gelen tüm özellikleri gidip alıyordu. Çevresindeki insanlar artık neredeyse tapmaya başlamışlardı Cansu'ya. Herkes onunla olabilmek istiyordu. Çeşitli güzel özellikleri almayı da denedi, güzellik gibi. Ama anladığı kadarıyla fiziksel özellikleri alamıyordu. Sadece zihinsel olan özellikleri alabiliyordu başkalarından. 1 hafta boyunca kendini geliştirdi. Bir gün okulun en popüler kızlarından biri yanına gelip Cansu ile konuşmaya çalıştı ama Cansu kızı hiç sevmezdi. Çok kibirliydi. Burnu havada, herkesi ezerdi. Ona bir arkadaşından aldığı 'Açık sözlülüğüyle' yanından gitmesini, onun burnu havada biri olmasını sevmediğini söyledi. Kız incinerek gitti yanından. Neyse ki ona dokunup onun özelliğini almamıştı.

Eve gittiğinde annesi ona ders çalışmasını söyledi. Zaten hiçbir şeyle yetinemezlerdi ya. Ona: ' Ben senden zekiyim bi kere ne yapacağımı biliyorum tabi ki, sen mi bana çalış diyorsun bi de derslerimin hepsi 5. karışma artık bana!'. Annesi onun bu sözleri karşısında şoka uğradı. Cansu kelimeler ağzından döküldüğü anda, kızın kibrini aldığını anlamıştı. Nasıl olmuştu ki bu. Annesi: 'Sen kime ne dediğini sanıyorsun terbiyesiz! Çabuk odana git. 1 ay cezalısın! Telefonunu elinden alacağım!'. 'Anne kızgınsın şu an. Alma elimden telefonumu, sen kimin telefonunu elinden aldığını sanıyorsun. Al telefon mu istiyorsun al sana telefon!' deyip telefonu yere fırlattı. Olamaz! Annesinin kızgınlığını aldı şimdi de. Neler oluyordu böyle! Hemen evden dışarı fırladı, hem annesine kızgındı hem de dükkâna gidecekti. Oraya vardığında içeri girdi fakat kimse yoktu. ?Kimse yok mu?' Yardım et bana ne olur!' diye bağırdı ama kimse cevap vermedi. Sinirden ağlayarak dışarı çıktı. Artık ağzından çıkan her özelliği almaya başlamıştı. Eve geri dönüp odasına girdi. Annesi ona bağırmaya devam etti. Sinirli bir şekilde düşünmeye başladı. Böyle yaşayamazdı, bu kibir bu öfke. Ne oluyor böyle diye düşündü. Nasıl olabildi böyle bir şey. Her şey ne kadar güzeldi daha bu sabah. Lanet olsun bir çözüm düşünmeliydi. Ertesi gün tatildi, bu iyiydi. En yakın arkadaşını yanına çağırdı. Odasına geldiğinde rahatladı. 'Sana geçen hafta söylediğim şeyi hatırlıyor musun?'. 'Neyi?'. Aniden sinirlendi. 'Neyi mi? Neyi mi? Ben burada neyle boğuşuyorum. Sen bunu unutuyor musun? Ne kadar salak ne kadar unutkan bir kızsın sen!'. Arkadaşı şaşkın şaşkın ona baktı. 'Neyi?'. 'Ne neyi?'. 'E unuttun dedin ya? Neyi unuttum?'. 'Unuttun mu dedim sana? Neden bahsediyordum ki?' ...


Günler geçtikçe olayları hatırlamaya başladı. İnsanların yeteneklerini alabilmeyi başardığını hatırlıyordu. Bazen birisini görünce ondan güzel özelliklerini almaya çalışıyordu ama yetenek almayı unutmuştu...


OKG

01 Mayıs 2012 6-7 dakika 4 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar