Kim Bu Gurbetçi!
Siyah kaplı anı defterinin yeni bir sayfasını açıp bir şeyler yazmaya başladı. İlk günkünden çok daha ağırdı anı defteri şimdi. Sanki yazdıklarının önemini gösterir gibi. Her bir sayfası, artık hammaddesi ağaç olan herhangi bir kağıt parçası değildi. Daha da anlamlılardı, hepsi tarihten birer parça taşıyorlardı.
Ve yeni bir sayfa daha. Bugün bu yazdığı kaçıncı sayfaydı? Yazmak için kullandığı kalemi kaç defa mürekkeple doldurmuştu? Ne zaman başlamıştı yazmaya ve bugün ayın kaçıydı? Hiç bilmezdi. Zaten ne gerek vardı ki bunları bilmeye. Önemli olan yazılanlar ve bu yazılanları bir gün birilerinin mutlaka okuyacak olması ve nerede yazdığıydı.
Artık açılan her beyaz sayfa onun yazdıklarıyla sıradanlıktan kurtuluyordu. Ama yazmak onun için yeteri kadar sıradan bir olaydı. Yinede o hep yazdı. Ne de çok şeyi varmış anlatacak. Bildiğim bir yandan şiirler, bir yandan anılarını yazıyordu. Şimdi sıra hangisindeydi? Ne yazıyordu acaba? Hep düşünmüşümdür. Zaman zaman yazdıklarını benimle paylaşırdı ama ben ne yazıyorsun diye hiç bir zaman soramadım ona, içimi ne kadar kemirse de bu merak.
Birden ayağa kalktı. Yazdıklarına yukardan şöyle bir baktı ve defterini kapatıp lavaboya doğru yöneldi. Masasından uzaklaştıkça içimdeki merak gözlerimi birden deftere çevirmeme sebep oldu. O koşar adımlarla uzaklaşırken ayağa kalktım ve herhangi bir sayfasını açıp baktım defterin. O ne güzel bir yazıydı. Daha önce mürekkebin beyaz sayfaya bu kadar yakıştığını hiç görmemiştim. Sonra hızlıca okumaya çalıştım. İçinde Vatan, ölüm, mezar geçen bir şiir vardı. Uzunca bir şiirdi ve ne olduğunu tam anlayamadan lavabodan klozet sesi geldi kulağıma. Defteri ani bir hamleyle kapatıp yerime geçtim. Ama artık içimdeki merak daha da fazlaydı. Neydi anlatılan, bir derdi mi vardı? Keşke okumasaydım...
Tekrardan oturdu sandalyesine. Ben elimdeki kitaba devam ederken birden bana seslendi ve ?biliyor musun?? dedi. ?Ne yazıyorum??
- ?Bilmem? diye cevap verdim.
- ?Bir şiir kitabı. Şimdiye kadar kitabıma koymak amacıyla yazmadığım şiirlerimi toparlıyorum.?
- ?Öyle mi? Çok iyi olur. Şekillenmeye başladığında ilk ben okumak isterim?
- ?Elbette. İstersen bir tanesini okuyayım sana?
- ?Çok sevinirim?
Ve okumaya başladı. ?Vatan? diyordu, ?Ölüm? diyordu, ?mezar? diyordu. Ama bu benim okumaya çalıştığım şiirdi. Yoksa gördü mü beni gizlice okumaya çalışırken. Yoksa nasıl olurda onu bulur ve bana okur. ?Neyse? dedim, ?boş ver komplo teorilerini de şiiri dinle?. Daha çok bir mektuba benziyordu. Kendisini vatan haini ilan edenlere yazdığı bir mektup. Kimmiş Vatan haini diye kendi silahıyla cevap veriyordu. Neler neler anlatıyordu daha. O okudukça ben ağlıyordum. Ama onun sesinde en ufak bir titreme bile yoktu. Tam bir sanatçı gibi bütün başına gelenlere sanatıyla kelemiyle cevap veriyor. Kendisini hain ilan edenlere böyle sesleniyor.
O gurbetteydi ama kimse bilmezdi nedenini ve hala gurbette. Şu son zamanlarda bazı insanların açılım adıyla ismini kullanmasına, Öldükten sonra değerinin anlaşılmasına, bulmaca sayfalarında en çok aranan isimlerden olmasına söyleyecek ve yazacak bir çift sözü olurdu elbet.