Kim olmak isterdin peki?
Eminim hayatta hepimizin imrenerek baktığı insanlar vardır..
Keşke bende bu insan gibi olabilsem demişizdir mutlaka birileri için..
Çocukken büyüklerimize imrenerek bakarız..
Bir şeyler öğrenip olgunlaşmaya başlayınca da daha üst beyinlerde görmek isteriz kendimizi..
Kendimizi, baktığımız açıyla yine en güzeline kondurmak isteriz..
Yine ?BEN? deriz.. Enaniyetimizi fazlasıyla yücelterek en güzel bir benlikte görmek onun gibi bakmak isteriz..
Ama ben diyorum ki;
Allah'a inanan bir insanım.. Ümid etmesini bilen, umutlarıyla yaşayan bir insanım..
Ve şimdi diyorum ki;
?Allah ölmüştür ve insanlar Dünya'da yapayalnız kalmıştır, bu yüzden insanlar Tanrı'dan bekledikleri umut ve istekleri bir kenara bırakıp kendilerini Dünya'ya adamalıdırlar?. diyen, Friedrich Nietzsche gibi düşünmek istiyorum.. Onun aklını okumak, onun gibi düşünmek istiyorum bir an için de olsa kendimle bir tezatı yaşatmak istiyorum beynimde..
Nietzsche, ünlü filozof, diyor ki;
?Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır?..
Peki bizler ümitsiz yaşayabiliyor muyuz?
Ben düşünmeye devam ediyorum..
Küçük bir çocukken okumak, derslerimde başarılı olmak hayallariyle dolu idim ve ailemin bana istediğim hediyeleri sunmasını hayal ediyordum.. Hayattan bir çocuk olarak fazlasıyla beklentilerim vardı ki hepsi gerçekleşecek ÜMİDİ ile yaşıyordum.. Lise, üniversite derken gün geçtikçe büyüyen ve aynı zamanda istekleriminde büyüklüğünü ifade eden yaşlara ayak bastım.. Şimdi daha büyük isteklerde bulunuyor, onlar için çalışıyor, onlar için emek veriyor ve emeğimin karşılığını alacağımı ÜMİD ediyorum..
Peki, ben Nietzsche gibi bakacaksam, hiçbir ümidimin olmaması gerekir.. Dolayısıyla bir beklentimde olmayacak.. Beklentilerim yoksa, çalışmakda yok..
ÜMİT YOK, UMUDUM YOK O HALDE İSTEKLERİMDE YOK!!..
Fakat ümit ediyorum, olmuyor.. Bekliyorum, çalışıyor, çaba sarf ediyorum olmuyor.. Acı çekiyorum isteklerim için olmuyor.. O halde Nietzsche gibi bakıyorsam, ümit etmeyecek ve acı çekmemi engelleyeceğim.. İsteklerim yok olacak..
Sanırım ümitsiz yaşayamıyacak kadar acizim ve aciziz!!..
Nietzsche gibi bakmaya devam ediyorum..
Yine diyor ki Nietzsche;
?Gerçeğin ne kadarına dayanabilirim??
Ne güzel bir soru, ne güzel bir düşünce tarzı.. Gerçeğin ne kadarına dayanabiliriz gerçekten..
Gerçekler acıdır deriz, espri olsun diye.. DÜŞÜNEMEYİZ Kİ OYSA, GERÇEKTEN GERÇEKLER ACIDIR!!.. Gerçek, kimi zaman gördüğünüzde inkar edeceğiniz bir gerçek haline gelir.. Kimi zamanda gerçekle yüzyüze gelir, sadece acı çekersiniz.. Bu acı kimini olgunlaştırır, kimini katılaştırır, kimini karakterinden eder..
Soruyorum, siz gerçeği ne kadar görebilirsiniz?
Siz gerçeğin ne kadarına, NE KADAR dayanabilirsiniz?
?Tabii acı çekeceksin, görmenin bedelidir bu. Tabii için korkuyla dolacak, yaşamak demek tehlike içinde olmak demektir. Daha sertleş!!? diyor yine Nietzsche..
Bu gözle bakmak güzel gidiyor aslında.. Ne kadar güçlü olursan, o kadar gerçeği görebilirsin.. Eğer güçlü olup da hala karakterinden birşey kaybetmediysen!!..
Ki elbette güçlü olmak demek değildir, gerçeğe, acıya dayanabilmek.. Zira herkes güçlü olabilir ama önemli olan karakterin güçlü olmasıdır.. Ben Nietzsche'de bunu görüyorum..
Ve yine Nietzsche diyor ki;
?Kutsal olan gerçekler değil, kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır!?
Hangimiz böyle bir arayış içinde bulunduk acaba?
Nietzsche'nin dilinden konuşmaya çalışıyorum.. Onun beyninde seyahat ediyorum, ederken düşünüyorum.. Nietzsche, yalnızlığı tercih etmiş bir filozof ve acılarıyla barışmış..
Acılarla barışmak da ne demek?
Acılarla yüzyüze gelmek!!..
Biz insan olarak paylaştıkça rahatlarız.. Ben acılarımla barışmak isterdim ki bana acı veremesin..
Acılarımla barışmak.. Onlarla anlaşmak.. Sanırım yalnızlığın bir ifadesi..
Şimdilerde kimine göre yalnızlık bir hastalık, kimilerine göre ise hastalardan kaçıştır..
Algıladığımız şekle bakar tabi ve de bakış açımıza göre..
Nietzsche ile bakıyorum.. Ama hala bir ümit kapısı aralıyorum beynimde.. Buda benim bilinçaltım sanırım.. Ya da çıkamadığım tabularım, hayatıma koyduğum sınırlarım olsa gerek..
Oysa Nietzsche Allah'tan gelen isteklerinizi bir kenara bırakın, Dünya'ya adayın kendinizi diyor.. Ben hala Allah'tan gelecek ümitlerimi beklemedeyim..
Acı çekiyoruz dedik bu Dünya'da herkes gibi.. O zaman Dünya'dan birşeyler beklemek, ümit etmek yerine.. Allah'tan ümit ederim diyorum..
Ve ben de diyorum artık ?ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır?.
Ümit etmeden Dünya'ya karşı yaşamak hoş bir duygu ve de sonsuzluğun sonunda ki güzel ümidini beklemek..
Nietzsche'nin beyninde seyahat etmek güzel gerçekten..
Hayatın, hayatımın ve hatta belki de hayatımızın anlamsızlığını gösteriyor..
Elbette ki bakış açısına göre şekilleniyor, düşünürlerle düşünebilmek..
Onlarla düşünüyor, kendi aklımızla şekillendiriyoruz.. Aklın doğru gittiği yolda..
Aklımızı kullanmaktan bahsediyoruz.. Ne kadar kullanıyoruz? Geldiği gibi mi gidiyor, gördükleriyle mi şekilleniyor.. Yetiştiği kalıbın dışında kullanılabiliyor mu ya da?
Ben diyorum ki son olarak,
?Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız, önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz??