Kitap Fuarı Hasbihalleri

Bir kaç gündür Ankara’da 20. Kitap Fuarı var biliyorsunuz. Bendenizde emekli bir adam olunca haliyle eskisi gibi her gün Kitap Fuarına gitmek gibi bir durum zor ve gerçekleşmesi ütopik bir hal almış oluyor...

İçim içimi yiyor, bu önemli fuara gitmemde lazım. Edebiyat Sitelerinden tanıdığım bir dolu arkadaş da var. En azından onları görür hasret giderir, ayaküstü bir iki sohbet ederdik. Ne yapmalı neler etmeli de içeriye girmenin bir yolunu bulmalı diye de düşünmeden edemiyorum. Çekildim bir köşeye arpacı kumrusu gibi düşünüyorum.

Bilet kesenlere acındırsam kendimi, nasıl olur? Etmeyin gitmeyin, abiler ablalar, ben bir garip Bağ Kur Emeklisi, üç kuruş ile geçinen adamım, içeride de bir dolu arkadaşım var, ben şimdi size on gün boyunca bu yirmi lirayı versem, iki yüz lira yapıyor, Ahmet Amcanıza bir kıyak yapsanız, nasıl olur? Derim demeye bunu da hiçte bir şeyin değişeceğini zannetmiyorum...

Geçen sene sosyal medyaya yazmıştım protesto ediyorum bu fiyatlarınızı, en azından biz emeklilerden para almasanız, öğrenci ve öğretmenler gibi, diye... Ama neredeeeeeee! Kimse iplemediği gibi, sadece yazdığım ile kaldım...

Hah dur aklıma geldi şimdi. Şu Rahmetli Maykıl Ceksın’ın dansında yaptığı gibi, sanki geri geri yürüyormuşum numarasına benzer bir numara yapsam, kapıdakilerde beni içeriden çıkıyor zannetmezler mi? Cık cık cık! O da olmaz bence yemezler bu numarayı arkadaşlar adım gibi eminim... Kredi Kartı geçiyor mu ki? Bir de onu sorsam.

Yahu arkadaş beş liraydı iki sene önce. Gerçi anladık paranın değeri yerlerde sürünüyor da, öğrencilere yaptığınız kıyakları biz emeklilerde bekliyoruz. Bizim başımız kel mi? Bu soru olmadı işte, bir çok emeklinin gerçekten başı kel. Üç kuruş emekli maaşı ile geçindiklerinden, daha doğrusu geçinemediklerinden, ne yapsınlar adamlar durmadan saç baş yoluyorlar. Kel olmasında ne olsunlar...

02 Mayıs 2024 1-2 dakika 684 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar