Kıyısında Boşluğun
Kahverengi kunduralarıyla sağa sola yürüyen ayaklarının ağrımaya başladığını hissetti. Ortalıkta tek tük insan olduğundan sahil boyu uzanan bankların çoğu boştu. Zorla, hatta neredeyse sürüyerek taşıdı bedenini. Renginin koyu maviliğinden ötürü biraz da yeşile çalan banka oturdu. Ayaklarının en yüksek şiddetiyle bacaklarına uyguladığı baskıyı çok güçlü hissediyordu. Bir başka hissettiği şey ise arayıp da bir türlü bulamadığı bir arkadaştı. Gerçi bu büyük ölçüde onun seçimiydi fakat bu durumda gururuna yediremediği birtakım durumlar vardı.
Geriye doğru çektiği sağ ayağı uyuşmuştu. Sanki günlerdir istemeyerek yürümeye zorlanmıştı. Hayır, yürümesi de neredeyse tamamen onun seçimiydi. Aklına ve hatırına gelen düşünceler, içinde yaşadığı duygular sayılmazsa tabii... Artık iyiden iyiye dökülmeye başlayan saçından gözlerine düşen perçemini sağ eliyle geriye itti ve başını kaldırdı. Duyduğu bir ses çıkarmıştı onu gün yüzüne. Usul usul bir vapur yaklaşıyordu kıyıya. Tamamen uslu, içinde türlü düşünceler ve duygular barındıran bir vapurdu bu. Sol ayağını da çekti geriye, çok daldığını hissetti. Sokaklardaki insan sayısı artmış, sabahın 10'una geliniyordu. 2 saatten fazladır oturmuştu. Ama oturmakta haklıydı. Zira bütün gece nedenini bilmediği düşüncelerle yürümüş, ama yine de bir yere varamamıştı.
Vapur iyice yaklaştı. Sol eliyle tutunduğu yeşilimsi banktan kalktı. Arkasını vapura döndü ve tekrar yürümeye başladı. Ne sağında, ne de solunda birisi vardı. O; yalnızdı. Her zamanki gibi tek başına, sürgün yemiş edasıyla yürüyordu. Şimdi gideceği, daha doğrusu gidebileceği, tek bir yer vardı.
Oturduğu vakitler iyice dinlenmiş olan ayakları da ona yardımcı oluyordu. Hızla hedefine, gitmek istediği yere doğru yöneldi. Boyuna iç çekiyor, boyuna bir şeyler planlıyordu. O haklıydı, gideceği, gidebileceği tek yer evi, o küçük köşesi, o vazgeçemediği koltuğuydu.
Sakin kafayla vardı evine. Ayakları yine fena bir haldeydi. Artık durumunun hepten kötüye gittiğinin, yalnızlığının asla bozulamayacağının büyük ölçüde farkındaydı. Ömrü boyunca kaçtığı insanlara yaklaşmaya çabalıyordu, fakat şimdi hiç kimse ona yaklaşmaya yanaşmıyordu. Elinin ucuyla hafiften perdeyi araladı, daha demin oturduğu yeşilimsi bank görünüyordu. Bankta iki insan oturuyordu. Ve yalnız olmadıklarından mutlu görünüyorlardı. Ötelerden gelip onu uyandıran vapur da ufukların derinliğine karışmıştı çoktan..
Geçti bütün ağrıları, gözlerini kapadı, ayaklarını uzattı ve yalnız kalıp, hayatta neler kaybettiğini (bütün gece düşündüğü yetmediği gibi) tekrar düşünmeye başladı. Evet, onun düşüncesi tamamen, yani büyük ölçüde, yine yalnızlığına bağlıydı...