Koca Kulaklıklar
Yine aynı saatlerde balkona çıkmıştı. Yine oradaydı işte. Kocaman kulaklıkları kulağındaydı. Gülüyor,eğleniyordu. O gizemliydi. Sesini hiç bilmedi onun. Yüzünü aydınlıkta hiç görmedi. O evde yaşıyordu tek başına. Komşularıydı. Birkaç kez annesine sordu ama annesi bilmediğini söyledi. İkisinin arasında bir şey vardı. Aynı saatte buluşma ayarlayan sevgililer gibiydiler. İkisi de balkona o saatte çıkarlardı. O müziğini dinlerdi. Gülerdi. Bende onu izlerdim hem de hiç sıkılmadan ve çok geç olunca da ayrılırlardı artık. Son bir ayda ona bağlanmıştı ama biliyordu kızda ona bakıyordu. Dün bilerek kapıda durmuştu. Kız tam onun durduğu yere bakmıştı ve içeri girmişti. 5 dakika sonra elinde kahvesiyle geri dönmüştü. Günleri böyle geçerken bir gün annesi kız bulduğunu ve o artık evlenmesi gerektiğini söyledi. İtiraz etse de yarın o kızla yemek yiyecekti. Ertesi gün olunca kızla yemeğe gitti. Ama kızı sevmedi. Bu kız onun sevdiği kız gibi gülmüyordu. Ne tür müzik sevdiğini sormuştu bilerek ama kız müzik dinlemiyordu. Sevmiyordu. Ama sevdiği kızın kocaman kulaklıkları vardı. Hep kulağındalardı. Ama annesi o kızla evlenmesini istiyordu. Gidip sevdiği kıla konuşmaya karar verdi. Akşam balkona çıktı ama o yoktu. Bir iki derken kız yoktu. Ertesi akşam yine balkona çıktı. Kız yoktu ama oturduğu yerde kulaklıkları vardı. Evdeydi işte. Bir ki günde olsa aklına 'yoksaları' getirmemek için çok çabalamıştı. Evden çıktı. Kapısını çaldı. Ama kimse açmadı. Tahtadan bir kapıydı. Biraz zorlamasıyla kapı açıldı. Ama her yer bomboştu. Odaları gezdi. Duvarlara hep kağıtlar yapıştırılmıştı. Evin her yeri kağıt doluydu.. Mutfağa baktı. Sadece kahveler ve su. Balkona çıktı. Kocaman kulaklık,telefon ve bir kağıt vardı. Kağıtta ?'kulağına tak'' yazıyordu. Kulaklığı hemen kulağına geçirdi. Bu onun sesi mi derken hissedebiliyordu onun sesi olduğunu. Bir şeyler söylüyordu. Sesi dümdüzdü ama... ?'Merhaba . adını bilmesem de sen benim masalımın kahramanısın. Biz her gün aynı saatte buluşuyoruz. Ben ilk seni fark ettim ve sonra sen beni. Tanışmalıydık senle ama olmadı. Hayatına giremem senin. Hiç tahmin etmeyecektin biliyorum ama sağırım ben. Hep kulaklığımı takarım ama boş. Kulaklarımın var olmasını istiyorum. Evi belki dolaştın. Her yerde sen varsın. Gördüğüm kadarıyla seni çizdim,seni yazdım. Gitmeliydim çünkü beni fark ettin ve vazgeçmedin. Bizim masalımız olmazdı prensim. Sesimi hatırlamıyorum. Bunu kaydettim ama nasıl oldu bilmiyorum. Affet beni.'' Doğru muydu? Sabaha kadar dinledi. Anlayamadı. Kulaklıkları, sağır olması, bu yüzden onu bırakması. Güneşi fark etti. Birazda olsa kendine gelince evi dolaştı. Gece fark etmemişti ama her yerde o vardı. Çizmişti onu. Gördüğü kadarıyla. Yazılar vardı. Onları topladı. Mutfaktaki kahvelerin yanına''sana ait olanlar''yazıyordu. Onları aldı ve eve gitti. Yazılarda gep onu anlatıyordu. Saatlerine göre olanlar,ikisi hakkındaki hayaller,gitmesi gerektiği. Bir yazıdaki cümle onu etkiledi sadece. Yani en çokta o cümle. Son kağıtta,veda yazısında,son gecelerindeki buluşmada yazmıştı. ?'Her şeyi geçtim ama prensim sesinin hep çok merak ettim. Bana nasıl hitap ederdin acaba??'' herkesle konuşurken dikkat bile etmediği o şey ,sesi o çok sevdiği için çok önemliydi işte. Yazılar,kahveler bitti. Balkona aynı yerine çıktı. Saat gelmişti. Bu sefer kocaman kulaklıkları o taktı. Onun sesini ilk ve son kez duyarken hatırladığı kadarıyla onu en güzel şekilde resmetti.