Koltuk Yarışı
Biz işçilerin hayatı hep koşuşturmayla geçiyor,hep başkalarının mutluluğu için çabalarken kendimize zaman ayırmakta güçlük çekiyoruz.
90'lı yıllarda bir eğlence programı vardı Erkan Yolaç,"Evet-Hayır Yarışması'nın sunucusu olarak tanınmıştı, o yıllarda çocuktuk,stüdyodan rastgele bir seyirciyi seçer ve her seyirciye kuralları hatırlatırdı:
"2 dakikalık süre içerisinde katiyen 'evet-hayır' kelimesini kullanmayacaksınız!"
"Sorularıma 'evet- hayır 'diye cevap vermeyeceksiniz!"
"Verdiğiniz cevabı tekrar etmeyeceksiniz!"
"Sorularıma makul ve mantıklı cevap verirken sözle cevap vereceksiniz,başınızı sallayarak cevap vermeyeceksiniz!"
" Mehter Marşı'yla geleceksiniz,yerinize giderken İzmir Marşı'yla gideceksiniz!"
Arkadaşlar arasında çok oynardık bu minik oyunu çok eğlenirdik,basit gibi geliyo ama aslında düşünmek,fikir üretmek gibi bir işlevi görüyormuş bunu yıllar sonra çok iyi anladım,şimdilerde sohbet yok,sorulara tek cevap veriliyor artık,evet ya da hayır,bu yüzden ilişkilerimiz kısır bir döngüde devam ediyor.
Sabah işe gelirken Mehter Marşı fakat mesai bitince İzmir Marşı çalıyor birçoğumuzun içinde,işe başlarken "dişim ağrıyo,başım ağrıyo,halsizim,hastayım" ancak işyerinden çıkarken "randevum var,evde ne yemeği yapsam,misafirliğe kime gitsem,hangi diziyi izlesem,"aklında binbir soruları oluyor.
Bir telaş,bir telaş...Özellikle hanımlar var ya sanki yangından mal kaçırırmışcasına,dört nala.Böyle heyecan ve hareket dolu anları sadece indirim günlerinde zannederdim kuyumcuda, ayakkabı dükkanında veya kozmatik ürünlerde.
"Herkes koltuk peşinde,herkes,"dedim etraftakiler bana bakmaya başladılar,seçim arefesindeyiz ya,demek ki koltuğun büyüsü kadın -erkek her insanı sarabiliyormuş.