Komisyonun Böylesi
KOMİSYONUN BÖYLESİ
-Dişlerin mi döküldü len senin? Aç bakem ağzını.
-Kimf dedikhi dişşlerimfin töküldüğünüf?
-Ağzın dedi oğlum konuşamıyon işte.
Oturduğu sandalyenin üstüne zıplayarak çıktı. Uzun boylu çocuğun çene hizasına ancak gelmişti. Nasırlı ellerini çenesinden tutarak ağzını araladı. Ön dişlerden üçü düşmüş iki tanesi ise sallanmaktaydı.
-Nasıl oldu bu? De bakem bana.
Bir yandan da sallanan dişleri tek tek ayıklıyordu. Çocuğun ağzında sağlam diş kalmamıştı. Üzüntüyle karışık çocuğun gözlerinin içine baktı.Çocuk bir yandan solumaya çalışıyordu. Kanter içinde kalmıştı.
-G*ötünden soluyon. Kalk seni hastaneye götürem.
-I-ıh.
-Karakola gidek.
-I-ıh istememf.
-İyi geber o zaman itoğlusu.
Tam o sırada yoldan geçmekte olan delikanlıyı fark etti.
-Len Ahmet gel bakem bura.
Yaz güneşinin dönüp dönüp yaktığı çifte kavrulmuş kahve kıvamında Ahmet beyaz dişlerini göstererek sırıttı. Elleriyle boşver dercesine hareket yapıp yoluna devam etti. Adam hiddetlendi. Sözünün dinlenmemesinden hiç hoşlanmazdı. Sandalyeden aşağıya atladı. Koşa koşa Ahmet'in peşinden gitti. Belinden yakaladı.
-Len seni beni dinlemiyon mu? Ahmet Ahmet deyip duruyom ya?
-Ne var be Yakup amuca ne istiyon?
-Oğlum gel hele gel bakem. Deyver bana bu benim saf oğluma ne oldu? Ağzında diş kalmamış ya len.
Ahmet yeniden sırıtmaya başladı.
-Ona neye sormuyon Ahmet amuca?
-Sordum ama konuşamıyo ki.
Ahmet bu sefer sesli gülmeye başladı.
-Bi çay söyle de anlatıverem ben sana.
-Çay kolay gel hele.
-Ama karnım da aç iki simit istiyom.
-Tamam gel anlat. Len sen de git şu caminin çeşmesinde ağzını burnunu yıka gel. Bak dökülen dişlerin burada.
Yakup amca yandaki kahveciye seslendi.
-İki çay yap. İki de simit.
Kahveci kayıtsız baktı. İçeri girdi. Yakup amca lostra dükkanı işletiyordu. Dükkan demeye şahit lazımdı. Beş metre kare, derme çatma bir kulübe içinde rızkını çıkartmaya çalışan bir amcaydı işte. İçerden, şamyelden yaptığı küçük tabureyi çıkarttı. Kapının önüne koydu. Ahmet'i ise demin tepesine çıktığı sandalyeye oturttu. Kendisi ise taburenin ucuna ilişti. Bir yandan Ahmet'e çıkışıyordu.
-Hadi len anlatsana ne oldu bizim oğlana. Ne oldu da dişleri döküldü? Dövdüler mi?
Ahmet bir yandan simidini yerken diğer yandan üç şekerli çayını karıştırıyor, diğer yandan gülmeye çalışıyordu. Ağzından dökülen simit parçacıklarını ve susamları ise tükmükle ıslattığı işaret parmağına topluyor, her zerreyi ziyan etmeden yutmaya çalışıyordu. Daha lafa başlamadan çayı bitti. Yakup amca ona bir çay daha söyledi. Yakup amca diğer gözüyle çeşme başında ağzını yıkayan çocuğuna bakıyordu. Simidin birini bitiren Ahmet nihayet dile geldi.
-Yakup amca senin bu oğlan var ya , bildiğin saf.
-Biliyom len , ama niye öyle dedin?
-Saf çünkü, beni dinlemedi.
-Ne dedin ki sen ona?
-Sordun mu ona kağıt toplama araban nerde diye?
-Hakket len nerde bunun arabası?
-Yaa gördün mü. Bak benimki az ilerde duruyo. Senin oğlanın ki nerede?
Burnunun ucuyla az ilerde parkettiği iki tekerlekli kağıt toplama arabasını gösteriyordu.
-Sen buna arabanı kaybetme demişin.
-Evet dedim.
-Aşağıdaki mahallede geziyoz. O sol yanda çöpteki kağıtları ben sağ yandakileri topluyom. Bir ara bu senin oğlan gözden kayboldu. Aşağı inivermiş. Aşağı derken dere yatağını kastediyom. Ben ona kaç kere dedim inme oraya, ama senin oğlan kanırık kafa beni dinlemiyo ki.
-Eee?
-Eee si orada belki yirmi tane başı boş köpek var. Mahallenin bebeleri organize olmuşlar. Senin oğlana saldırtmışlar.
-Bak sen. Sonra...?
-Sonrası köpekler bunu arasına almış. Bir köpek bunu ısırdı, bir senin oğlan bu köpeği ısırdı. Ama Allah var köpeklerin alayını ısırdı.
-Ne diyon Ahmet sen?
-Valla öyle Yakup amuca. İtlerin hepsini elden geçirdi. Ama bu arada aşağı mahallenin bebeleri arabayı arakladılar.
-Sen ne ettin len ?
-Valla ben uzaktan baktım. O kadar itin arasına girmeye cesaret edemedim. Sen oğlanın dişlerini gördün demi , ya bacaklarına baktın mı?
-Yook. Leeen gel bakem bura..
Çeşmenin başında ağzını burnunu yıkayan oğlana sesleniyordu. Çocuk ayaklarını sürüyerek geldi.Yoksulluktan lime lime olmuş pantolonun, üstelik bir de köpekler tarafından parçalanmış olduğunu fark etmemişti. Çocuğun paçalarından kan sızıyordu. Zıplayarak çocuğun ensesine patlattı.
-Eşşeğin sıpası , nerede görülmüş itin ısırıldığı. Araba nerde?
-Vurfmaj, bebeler çaldıfh.
-Allah belanı vere velet. Sen benim başıma belasın oğlum. Düş bakem önüme,doğru hastaneye.
Çocuk önde, Yakup amca arkada dar sokaklardan bağıra çağıra, itişe kakışa gözden yittiler. Ahmet arkadan bakakaldı. Bitirdiği simitten arta kalan son susam tanelerini yutmaya çalışırken kahveciyle göz göze geldi. Bundan belli olmazdı, simit ve çay parasını ondan isteyebilirdi. Hemen ayağa kalktı. Uzak tarafa hızlı adımlarla yürüdü. Kahvaltıyı bedavaya getirmişti. Birde çocuğun arabasından komisyon alırsa oh harika keka...
Olmazı olur kılmak kim gem vurabilir ki kalemin düşlerine
Kutlarım Melih bey👑