Kral
Caddenin işlek bir köşesinde ve lüks olan o restaurantda şık giyimli,orta yaşlarda,göz torbaları şişmiş,kısa saçlı o kadın, kendisine gösterilen masaya oturup garsona da siparişi verdikten sonra köpeğiyle oynamaya başlar, tıpkı evindeki gibi, tabi ki bundan diğer misafirler rahatsız olurlar;kızarlar,tiksinirler ve garsona şikayet edip onu uyarmasını söylerler.
-Hanımefendi o köpeğinizi sakinleştirir misiniz?İsterseniz arka tarafta bahçemiz de var,oraya geçebilirsiniz.
-Onun bir adı var,Kral. Bazen huysuzlaşıyor,hep oyun istiyor,ne yapabilirim?
-Söylüyorum efendim,bahçemiz var oraya geçin!
-Ben burasını istiyorum,anlıyor musun? Bana laf yetiştireceğine git,siparişimi getir!
Öfkesi kabarır genç garsonun,hiç de alışık değildir böyle dediğim dedik çaldığım düdük diyen müşterilere.
Kadınsa açtı ağzını yumdu gözünü,kimseyi umursamadan avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
-Sen önce şu saçını başını bir düzelt, adam gibi bir sakal traşı ol da öyle hizmet ver! Benim yavrumun mama parasına senin maaşın yetmez.
Çok kısa bir öykü olmuş. Araya biraz uzun diyaloglar sıkıştırılıp daha da uzun olabilir miydi, diye düşündüm. Olsun yine de kutlamak lazım genç arkadaşımızı...