Küçücük Kaldı Yüreğim - 2

Evet annesi düşmüştü nefessiz suların derinliklerine ve nurdan o şaşkınlıkla bayılıvermişti oraya. Gözlerini açtığında yatağında yatıyordu ve bütün bunların bir rüya olduğu düşüncesiydi. küçük yaşına güvenerek bu rüyanın çocukça olduğunu düşünüp hiç inanmak istemiyordu. Hala kulaklarında hissettiği o acı çığlıklara kendini kaptırıverdi birden ve oda çığlık atmaya başladı. küçük kızının uyandığını duyan babası hemen yanına koştu. ama bu yaşında bunları nasıl kaldıracağını düşünüyordu oda. Babası koşarak odanın kapısından içeri girdiğinde birşey söylemesine fırsat vermeden nurdan

- annem nerde dedi

- bu bir rüya dimi baba

- bak kızım bu dünyada insanların kaçamayacağı tek yer vardır dedi

-gözyaşlarıma engel olamayaşımdan ağzından çıkamayan sözleri anladığımı düşündü babam. ve devam etti

-annen... annen cennette artık dedi

"gözyaşlarıma hıçkırıklar karışmıştı ve babam bana sarıldıkça anladım ki artık tek varlığım babam kalmıştı. şimdi benim saçlarımı kim okşayacak, bana kim masal anlatacak, kimin saçlarıyla oynayacaktım. Kime küsüp kızacaktım. acıda çektirse bu küçük yüreğime geçmişti bu hazan günleri. Ve tek arkadaşım olan çiçeklerimi bugüne kadar ilk defa koparmıştım. Annemin mezarına koyarken hem bende onunla gitmiştim hemde onsuz kalamamıştım. Kalbimin bir yarısı yoktu artık ve yerini hep güler yüzüyle, kokusunu taptazte,ipek saçlarını yumuşacık, sevgisini canım gibi hatırlayacaktım .Annen gökyüzünde demişti babam. O günden beri gökyüzüyle konuşurum kimseye görünmeden. Ama aldığı için onu benden bi o kadar nefret ettiğim sular kalbime serpilmişti annem ile ama söndürmeye yetmemişti ateşlerimi. Ve artık yıllar sonra bile hep gönlümün içinde doldurulamaz bir boşluk kalacaktı" diye düşündü içinden. Hep içinden kendi kendine konuşurdu. Duygularını düşüncelerini hiç başkasına açmazdı.
...

"Artık babamın tek varlığım olduğunu biliyordum. 19 yaşındaydım ama kendimle beraber babama olan sevgimi ve saygımı da büyütüyordum. Onu hep mutlu etmek istememden dolayı kimselere veremiyordum sevgimi.

Ve birgün yine her zamanki gibi geçmişe dönmek istedim. Bu sefer bunu sadece gönülden yapmadım. Karıştırdım çekmeceleri bulmak için fotoğraflara hapsolmuş dondurulmuş hikayeleri. Zarf buldum. Nede çoktu. Annemin ve babamın birbirine yazdığı mektuplar olduğunu düşündüm. Okumaya başladığımda tek tek o cümleleri, kalbimin bir köşesinde büyüttüğüm sevgiler yok oluyordu gözyaşlarımla beraber. İnanmak bu kadar zormuydu? Sevgiyse bu kadar alçakmıydı? Yıllar önce tanıdığıma çok memnun olduğum, onunla kendimi bulduğum, çok iyi arkadaşım ve sırdaşım olan serap teyzenin adı yazıyordu mektupta. Yıkıldım. Babam neden bunu saklamıştı? Yıllarca annemi ve beni kandırmışmıydı? Her ne olursa olsun koca bir dünyaya karşı kurduğum tek sevgim vardı benim, şimdi oda yok oldu. Artık benim, buralarıın, geçmişin hiçbir anlamı yoktu. Hemen gitmek istedim düşünmeden. Aklıma nerde eserse orda düşünürdüm kendimi. Şimdi bu görevi ayaklarıma bırakıyordum. Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı. Biliyordum"

...

Karanlığın loşlarında lambalar sanki üstüme yürüyordu. Karanlığın çığlıklarıyla hayır dedim ağladım. Dayanamıyordum artık. Uzaktan bana doğru gelen insanların içinde dayanılmaz bir acı hissediyordum. Kalabalıktan korkuyordum. Çığlıkları duymak istemiyordum. Kendimi kaybettim... Araba çarpmış. Sonradan öğrendim. Hastanede yarı baygın gözümü açtığımda genç, uzun boylu, güzel yüzlü biri bana o kadar içten gülümsediki bir an herşeyi unutuverdim. Başka şekilde olabilirdi. Ama bulunduğum durumu unutmamalıydım. Ben artık sevgisiz acımasız bir insandım. Hayatın içinde artık acı çekmek istemiyordum çünkü. Oysa hayat da öyle değilmiydi? Var olmak için, yok olman lazımdı.

Kimseye görünmeden, çıktım odadan. Uzaklaşmadan, o gördü. Benim kaçtığımı görünce oda peşimden koştu. Beni yakaladı.

-Nereye gidiyorsunuz? Daha dinlenmeniz lazım.

-Artık gitmem gerek.

-Bakın ben çok üzgünüm. Bir anda oldu anlayamadım. Böyle olsun istemezdim.

-Ziyanı yok üzülmeyin. Bu, beden. Ne kadar acıyabilir ki? Gönülden başkası ne kadar acıtabilir ki? dedim. Sustu. Beni anlamış gibiydi. Peşimden gelmedi. Gece olmuştu. Ben yine korkuyordum. Başıma toplanan serserileri gördüm. Ve hızla kaçmaya başladım. Karanlıklarda olsa da içim kalabalıktan korkuyordum. Koşarken birine çarptım görmeden. Sakalına ak düşmüş, çakır mavisi gözleriyle bana gülümseyen bir balıkçıydı. Onun farklı olduğunu işte ilk bu zaman anladım. Gülümsemesinden. Bağırdı.

-Hadi gidin bakalım eşkıyalar. Bu kızcağızı sahipsiz mi sandınız siz? Hadi hemen uzaklaşın gidin burdan.

Kızım sen kimsin ne arıyorsun burda?

-Şeey. Ben. Ben Nurdan. dedim. Ağladım. Hiç tanımadığı birine muhtaç olmaya itmişti şimdi de onu hayat ama ilerde başına gelecekleri, hiç tahmin etmediği şeyler olacaktı.

01 Eylül 2012 4-5 dakika 4 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar