Lades
-Ladese tutuşalım mı?
-Nesine?
-Sen ne istiyorsan....
-Ben hiçbir şey istemem ki.
-Ayakkabısına.
-Tamam o zaman,tutuşalım.
İki kafadarın bu sohbetlerine kulaklarım artık aşinaydı,bitmiyordu ki bu kumar gibi,bir gün ayakkabı,bir gün pantolon,bir gün gömlek,bir gün ceket,bir gün kravat....
Yalnız kaldığımız vakit merak ettim sordum,çok dikkatimi çekmişti çünki,insan bu kadar unutkan olabilir miydi?
-Sende hiç akıl yok mu,dedim,severdi benim şakalarımı, gülümsedi.
Paran mı çok,dedim, har vurup harman savuruyorsun.Kimsesiz çocuklar var,yaşlılar,engelliler,özürlüler var yardım etmek istersen.
Öyle bir cevap verdi ki bana,utancımdan yerin dibine girdim,yanaklarım elma gibi kıpkırmızı oldu:
"Sen benim zengin olduğumu ya da aptal olduğumu düşünüyorsun ama çok yanılıyorsun,onu benim kadar tanıyabileceğini sanmıyorum.Hergün aynı ayakkabıyı aynı elbiseyi giyiyor,yardım etmek isteseydim gurur yapar,kabul etmezdi,belki küserdi;ben de onu kaybetmek istemediğim için böyle bir oyuna başvurdum.
Sen alnından ve elinden öpülesi ne mübarek bir adammışsın be koçum!
Hüseyin bey güne düşen öykünüzü kutlarım,nicelerine...
Saygılar...