Masum Bir İntihar
Pazar kuruldu, dağıldı .Şimdi herkes evlerinde ölüm gibi bir geceyi güneşli bir güne dönüştürmeye çalışıyor. Kapının önünde, hayatın arkasında duruyordu. Susuyordu. Zaten kapıyla ne konuşabilirdi ki?.
Bu evin içinde, dışında, yıldızlarda, hatta evrenin kara deliklerinde her şey susmuyor muydu?.
Herkes; tezgaha düşmüş balığın gözü kadar şaşkındı, şehir umursamazdı soğuk yatakları, sevmezdi masumiyeti, mutfak penceresinin önündeki menekşeler gülümsemeyi bilirdi, bahçedeki mimozalar sarıydı. Jezi hamileydi...
Yorgunluğunu saçlarına toplamış sıkıca yapıştırmıştı kafatasına. Yüzündeki gülümsemeyi nereye saklayacağını bilmiyordu. Nereye ağlayacağını bilmiyordu. Elini karnına götüremiyordu. Yaşadığına dair delilleri nerede arayacağını bilemiyordu.
Midesi bulanıyordu.
Saklanması gereken bir mide bulantısı vardı, saklanması gereken bir insanı büyütüyordu içinde. İçindeki hüzün hızla büyüyordu. Doktorlar kanser olduğunu söylüyordu.
Anahtarın kapıya ulaşma sesine bir de yaprak hışırtısı eşlik etti. Yere eğildi; yaprağı aldı... Sonbahar daldan kopup önüne düşmüştü sararan yaprakları ile...''p....n hayata dair tek tanığım sensin'' dediği yaprağı alarak içeri girdi. Kapının açıldığı koridorda renkleri artık solmuş berjer koltuğun üzerinde uzun zamandır duran kitabın arasına koydu. Kitabın kapağını yüksek sesle okudu; fanfarlo(simsiyah!). Boudleir e gülümsedi; gerçekten her şey simsiyah... Tuvalete yürüdü. Kustu!
Bu gece Brüksel hava alanından telefon eden adam bir p...ti. Gülümseyerek cevap verdi kendine inanan p...e.''yarın bekliyorum''
Hiç kimseyi beklemiyordu. Onun geleceğine inanmıyordu. Kendi geleceğine inanmıyordu. Duvarlar sarıya boyalıydı. Alkol kokuyordu bulaşık bardaklar..Karşısındaki adam onu inandırdığından emin bir halde uyurken, her söz gibi bu söz de jezinin sonlu ağzından evrenin sonsuzluğuna doğru yola çıktı. Berjerlerin arasında varak yaldızları ile görkeminden hoşnut oval ayna kıkırdıyordu. Ayna dehşetine keder maskesi takmaya alışmıştı. Kralın soytarısından daha soytarı bir aynaydı seyrettiği görüntülerden kişilik değiştirmiş bir ayna, kişiliksiz kalmış ayna! Jezi aynaya tükürdü ve dedi ki;
Neden ben?
Tükürük aynaya yapıştı, jezinin gözlerine yapıştı. Jezi elini gözlerine götürdü. Tükürüğü silmek istedi. Yüzü beyazdı. Lekeliydi. Temizlenemezdi.
Ağlamaya başladı.
Birinci kadehi bitmişti. İkinci kadehi doldurdu. Kendini daha kalabalık hissediyordu. Neden bir p...i sevdiğini bilmiyordu. Nasıl anne olunur bilmiyordu. Kanseri nasıl yeneceğini bilmiyordu. Hayat sekse bulaşmış bir yaşama dürtüsüydü biliyordu. Evli olmadığını biliyordu. Evsiz olmadığını biliyordu. Jezi ağlıyordu. Yağmur başlamış inceden yağıyordu. Aylardan nisandı, duvarlar gittikçe daha çok sararıyordu.
Telefondaki ses ile kendi arasında gidip geliyordu. Onu bir zamanlar seviyordu , şimdi kendini sevmiyordu.
Jezi boşluğun ses geçirmezliğine güveniyordu. İnsandan vazgeçip kendini hiçliğe götürecek rampaya yaklaştı ve sonsuza fırlattı bedenini. Şimdi düşüyordu. Çabuk çıkmamıştı ama çabuk düşüyordu. Yirmi üç yıl dedi, yirmi üç yıl buraya varmak için ne çok yoruldum. Harcayamazdınız beni ama kendimi tedavülden kaldırıyorum. Yere çarparken ; henüz içkisinin bitmediğini düşünüyordu. Masumiyetin mahkumiyetine sövüyordu.