Mesuliyet Duygusunu Bilen Milletime Selam Olsun
Asırlardır sancıya, ızdıraba hasret olduk. Rahatlık ve hazırcılık esir etti hepimizi. Sık sık kuruntulara kapıldık ve herşeyin bir hamlede, bir nefhada oluvereceğini bekledik. Silemedik ki eşya ve hadiselerin seyri, kendine has prensipler içinde, kendine has çizgide gelişir, olgunlaşır ve semere verir. Emek üzerinde, ızdırap üzerinde, sancı üzerinde...
Temelinde ter ve gözyaşı bulunmayan hangi dava beka bulmuştur. Hangi bahar vardır ki kış görmeden, kar görmeden göğsünü soğuğa, buza germeden meydana gelsin. Bu gün şu sağ ve solumuzdaki çemenzar, şu ötüşme ve uçuşma taklidini yapan kuşlar, binbir gecenin zift gibi karanlıklarından sıza sıza bu hale gelmediler mi? Ya gönüllerin bitevi durulaşması; insanlığın, sevginin, saygının sinelere taht kurması birden bire ızdırapsız sancısız mı olacak!..
Acı çekmeyenlerin elinde ?kıymetli de olsa? en ucuz meta acısı çekilmeden elde edilen metadır. «Cevahir kadrini cevher- fürüşan olmayan bilmez» bu kadir na-şinasların elinde nice sefineler sele, nice harmanlar yele verilmiş de yürekler -cız- bile dememiştir. İşte günümüzün muzdariplerinin endişesi de budur.. ? Tomurcukların kırağı'ya maruz kalması; kuluçkanın tedirgin edilmesi ve yumurtaların bozulması...
İçinde bulunduğumuz dönemde küçük bir hissilik, münasebetsiz bir görünme her şeyi alt-üst edebilir. Ama bunu, hiç bir çilesi olmayana nasıl anlatırsın ki... Mızrapta sadece bir inkisar ve inilti: ?Dost bi-perva, felek bi-rahim, devran bi-sükûn; Dert çok, derman yok, düşman kavi, talih zebun?.
Evet içten ve dıştan hasımların çelmeleri arasında (hal) i aşmağa çalışan, reh-i sevdaya girmiş ve (Leyla'nın vaslı Uğruna herşeye (eyvallah) diyen çileli nesil.. Yunus'un anlatışıyla «dövene elsiz, sövene dilsiz ?küçük bir değişiklikle? bu yolun yolcusu gönülsüz gerek» deyip, sırtında taşıdığı büyük emanetin hakkını vermek isteyen nesil...
Bu büyük hamule altında, ne cennet sevdasına, ne de cehennem korkusuna dil bent olmadan, gözü yaşlı, gönlü hasretle dolu, azim ve iradesi kement bilmeyen, bir kamet-i bala ve bir bülend-avaz gerek ki dayanabilsin.
İşte bu tablo bizlere, böyle kırk kağnı ile çekilmeyen, ağır bir yükü, o'nun vebalini, muhafaza mesuliyetini ve bunun için gerekli azim ve iradeyi hatırlatmaktadır.
Büyük yük ve mesuliyeti göğüsleyen neslimize binler selam ve sevgilerimle...