Metal Pas

Ormanda büyük ağaçların içinde dolaşıyordum. Bir ağaç kovuğu buldum, biraz daha yürüdükten sonra. Cebimde biriktirdiğim hayallerim vardı yanımda. Bir adet çakmak çıktı diğer cebimden, bir iki küçük kozalak ve meşe palamudu. Yürürken kozalak ve palamut toplamayı severdim çünkü. Neyi yakacağımdan emin değildim aslında. Öylece boş boş baktım elimdekilere. Ama vakit akşamdı ve üşümeye başlamıştım. Kozalakları koydum yere, sonra palamutları. Hayallerimi yakmaya kıyamadım, onları attım cebime tekrar. Çakmakla minik bir ateş yaktım ısınacak kadar, gece ağaç kovuğunda saklanacak kadar ısıttım yüreğimi.

Ne zaman içli içli ağlasam, hormonlardan bunlar hep der susardım. Doğanın içinde istediğim büyüklükte bir ağacın kovuğundaydım bu gece ve cebimde hayallerim vardı. Önümde ise ısınacak kadar bir ateş. Karşımda büyük bir ceviz ağacı vardı. Cevizlerinden yerim diye seslendim ağaca, ama altında oturmam ey ceviz ağacı. Sersemletirsin beni sonra. Vaktinden önce uyumak istemiyordum bu gece. Derin hayaller kurmak istiyordum, saklandığım ağaç kovuğunda. Cebimdeki hayaller tükendiğinde yeni hayallerim olurdu böylece.

Küçükken de böyle bir anım olmuştu. Bir arkadaşımla evden uzakta doğanın içinde bir ağacı tutmuştuk. Ağacımızı düzenli ziyaret edecek, dallarına hayallerimizi asacak altında oturup kendimizle konuşacaktık. Ben ilerleyen günlerde tek başıma ağacımın yanına gitmeye başlamıştım bile. Az aşağıda bir dere çağıltısı duyuyordunuz. Nasıl bir huzurdu, nasıl bir mutluluktu ağacıyla baş başa olmak anlatamam. O benim ağacımdı tek başıma her gittiğimde. Dünyaya o ağacın altından baktığımda henüz küçük bir çocuktum. Birisi ağacımı görecek diye bir kuş kadar endişeli ama umut doluydum. Dünyama yeni ağaçlar kattığımda, altında söyleşecek çocuklar da bulmalıydım diye düşündüm kendimi çocukluğumdan çekip almadan az önce.

Her ağacın altında durulamayacağı gibi her insanla da bir ağacın gölgesini paylaşmak mümkün olmayacaktı büyüdüğümde bunu iyice fark etmiştim. Ne ağacın, ne gölgenin, ne senin, ne de benim bunda bir payımız yoktur belki. Bazen rüzgardır suçlu farklı yönde estiği için, bazen bulutlardır vaktinden önce yağdığı için, bazen de güneştir erken doğduğu için. Olabilir mi dedim kendi kendime. Bir ağaç kovuğunda saklanıyordum hüzünlü sayılamayacak kadar neşeli akşamlarımdan birinde. Tepemde bir baykuş ötüyor muydu emin değildim. Baykuşları severim bu arada.

Toprağa sıkışmış metal parçaları vardı sağda solda. Hangi anılardan arta kalan parça pinçik metallerdi bunlar diye düşündüm. Gelip geçenlerin bıraktığı anılardı muhakkak. Yağmur ve ormanın nemli havasından hepsi de pas tutmuşlardı. Çelik gibi yüreğim vardı, içinde saklandığım büyük bir ağaç kovuğum, cebimde ise dünden, bugünden, yarından emanet üç beş hayal. Yanına sıfır eklememe bakıyordu hepsi de. O hayaller çoğalıp, üç bin beş bin olduğunda bu ormanda kardeşçe, her birimiz bir ağacın kovuğunda hayaller kurabilecektik çünkü. Dünyayı kurtarmak gibi bir hayal değildi benimkisi. Kendime kocaman bir orman kurmaktı. Ne varsa kesip kırpmaya alıştığımız bu ormanda, metal pasından başka bir şey kalmayacak diye korktum bir an. Yüreğim de metal kırıntılarından farksız her gün biraz daha paslanıyordu çünkü.

Ağaca yaslanma kurur, insana dayanma ölür demişti ya büyükler. İnsanlar da ağaçlar da çürütülmenin yok edilmenin sınavını veriyordu dünyamızda. Yaslanacak ne bir ağacımız ne de güvenilir diyeceğimiz insan gibi insanlar vardı etrafımızda ticarette, pazarda, siyasette. Çürümüşlüğümüzü hangi ağacın kovuğunda iyileştireceğimizi bilemedim.

Satıcıya doğal sepet almak istediğimi söylüyorum gel sana boyalı sepetlerimizi göstereyim diyor bana. Örme sepet diyorum bey amcaya. Boyasız, doğal, sade. Adam ille makyajlı sepeti satacak. Kime ne anlatayım hiç bilemedim. Bir ağaç kovuğunda umutlarla dolu bitirmeye karar verdim yine de öykümü. Yer yer hafif bir yağmur sardı ormanı. Söz verdim, metal pasa aldırmayacak ve çürümeyecektim. Cebimde kocaman hayallerim, önümde közlenmiş umutlarım vardı. Bir ağaç kovuğundaydım ve diğer ağaçlarla hep birlikteyken özeldim. Ağaçtan bir kalem koparıp bu öyküyü yazdığımda bile, aynı hisler içindeydim. Birlikte hep, en güzel sabahlara.

10 Şubat 2025 4-5 dakika 77 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (4)
  • 30 gün önce

    bir ağacı sahiplenmek, onunla dertleşmek, dallarına hayaller asmak… ama büyüdükçe öğrendim ki, her ağaç her gönle gölge etmez, her insan her hikâyeyi paylaşmaz. zira kimi dallar meyve verir, kimi kurur gider. kimi insanlar dost olur, kimi yük olur.

    toprak, üzerine bırakılan ayak izlerini tutar ama sahiplenmez. su, kendini bükerek her çatlaktan yol bulur ama hiçbir yere ait olmaz. rüzgâr, bir dağdan ötekine savrulur ama asla durup kök salmaz. insan da böyledir işte… kaybolduğu her ormanda, aradığı kovuğu bulamayabilir. lakin bazen bir ağaç kovuğu, insana yitirdiği sıcaklığı, sığındığı masalı, özlediği sessizliği verebilir.

    Tebrikler

  • 15 gün önce

    ne gezip gözülecek bir orman bırakıldı,nede ormanı koruyacak bariyer,dediğiniz gibi haleyyer vardı temiz ve masum ama onuda çok gördüler.

    Yüreğinize ve kaleminize sağlık doyurucu bir öykü olmuş.