Mimarın Adı Bölüm 10
Tutsaklar ve Tuzaklar
Kemal ve Mimar, 1876 yılında İstanbul sokaklarını dolaşmak için Uçurtma'dan indiler. Uçurtma, çok ıssız bir yere inmişti. Mimar, eğer çok uzaklaşırlarsa kendilerinin dahi bulamayacağını söylüyordu. Levyeyi yanına aldı.
Yürümeye başladılar, derken kendilerini bir anda pazarda alışveriş yapan kalabalığın arasında buldular. Kemal, kendisine bir kese lokum aldıktan sonra pazardan çıkmaya çalıştılar. Ama vakit öğleden sonra olacaktı ki o kalabalıktan kurtulmak çok zordu. Pazarın çıkışının karşısındaki yıkık dökük bir evin camında birkaç kişi bir masa başında oturmuş, hararetli bir şeyler tartışıyorlardı. İçlerinden birisi ayağa kalkıp elini masaya vurdu. Mimar da bu insanların derdini merak etti ve camın altından onları dinledi.
Bağımsız bir Büyük Bulgaristan devletinden söz ediyorlardı. İvan, Yorgi ve Dimitri ismindeki üç kişi çok konuşuyor ve bu üçünün sesi çok geliyordu. Kemal, 'Başımızı belaya sokacaksın, gidelim buradan', diyordu oldukça kısık bir sesle.
Dimitri, ' Sessiz olun', dedi. Cama doğru giderken cebindeki silahı çıkarttı. Silahı camdan çıkarmadan dışarı baktı. Hiç kimseyi göremediğini belirtip geri döndü. Dört kişiye 'Sen, sen', diye sessizce işaret etti. Kapıdan dışarı çıktılar. Kemal ve Mimar'ı yakaladılar. Gözlerini bağladılar. At ile uzak bir yere doğru gittiler.
Yol boyunca Kemal, Mimar'a sitem edip duruyordu. Yorgi, 'Mimar mı? Siz de mi komitacısınız? Gerçek adı ne Mimar'ın?', dedi.
Mimar, ne Kemal'e ne de Bulgar çetelerine cevap veriyordu. Kemal ise hiç susmadan şikâyet ediyordu. Atlar durduruldu. Yorgi ve adamları, Kemal ve Mimar'ı bir binadan içeri soktular.
Bir odaya girdiler. Oda, kan ve ceset kokuyordu. Mimar, ' Katiller!', dedi. Yorgi ise gülerek ' Biz mi katiliz? Sen hiç başıbozuk askeri görmedin Mimar Efendi!', dedi. 'Ayrıca sen Osmanlı padişahı I.Abdülaziz'in katili, bize katil demeye utanmıyor musun?', derken adamları, Mimar'ın ve Kemal'in gözlerini açtı.
Abdülaziz yerde kanlar içinde üç parça halinde yatıyordu. Bileklerinden ayrılmış iki eli ve vücudunun geri kalanı... Yorgi, 'İvan, bir Türk çocuk gönderecek zabitlere. Haydi, katiller. Nezarette size iyi günler', dedi kahkahalarla.
Kapıyı üstlerini kapadılar. Kemal, 'Yaptığını beğendin mi?', diyordu Mimar'a. 'Bu kadar merak, hiç iyi değil. Kapıyı da kilitlediler'
' Kapıyı kilitleyemezler. Yoksa zabitler, bizim katil olduğumuza inanmaz. Hem kilitleseler bile levye yanımda'
' Levye ne işe yarayacak ki?'
' Işınlanabiliriz'
' Bu tarihte... Çekiyor mudur ki?'
Mimar, sinirlenip bir laf edecekken içeri Osmanlı askerleri geldi. ' Güpegündüz, Osmanlı hanedanından birinin canına kast... İdam cezası için daha hafif bir suç işleyebilirdiniz', dedi komutan.
Kemal, 'Ama biz yapmadık. O intihar etti', dedi bir ümit.
Mimar ise mantığına yenilip, 'Bir adam iki elini birden nasıl kesebilir', deyince komutan 'Tevkif edin şu asileri', dedi.
Kelepçeleyip hapse götürdüler. Kemal ve Mimar, hapiste kısık bir sesle nasıl kurtulacaklarını tartışıyorlardı. Yakışıklı bir adam yanlarına geldi. ' Selamün aleyküm. Benim adım Ali.', dedi. Kemal ve Mimar da kendini tanıttı. Ali, Mimar'a adını sordu.
'Saklamak zorundayım.'
'İnsanlardan bir şeyler saklama. Sonra sonuçları daha fena oluyor. Size bir zamanlar benden mesleğini saklayan Mahpeyker adında bir kadınla başımdan geçen hikâyeyi ve hazin sonumu anlatayım', dedi.
Hikâye Mimar'a o kadar tanıdık geliyordu ki... Sanki Namık Kemal'in İntibah romanını anlatıyordu. Kemal bir ara lafını 'Aynı Yeşilçam filmleri gibi', diye kesti. Ali, ' Film nedir?', diye sordu.
Mimar, 'Arkadaşım bazen saçma kelimeler kullanır. En son annenizin Mahpeyker'den haberi olmuş, diyordunuz.', dedi.
Ali, ' Rahmetli anacığım da beni Mahpeyker'den vazgeçirmek için Dilaşup adında güzel bir cariye almış eve.', deyince Mimar, bu hikâyenin o roman olduğuna emin oldu.
Mimar, 'Bu Namık Kemal'in bir romanı gibi'
Ali, 'Ah siz İttihat Terakkiciler. Adam Malta'da sürgün, siz idama mahkûm.', dedi.
Mimar, 'Ali Bey, çok üzgünüm ama arkadaşımla hususi bir mevzu konuşmalıyım', dedi ve Kemal'i uyandırdı.
Gece olana kadar beklediler. Mimar, Kemal'e 'Buraya gelmemiz bir yazı işi. Namık Kemal'in yanına uğramamız gerek.', dedi.
Kemal, 'Buradan nasıl çıkacağız ki?'
Mimar elini uzattı. Kemal, Mimar'ın elini tuttu. Mimar, cebinden çıkardığı levyeyi kullanarak kendilerini Uçurtma'nın içine ışınladı.
Kemal, ' Bu nasıl bir yaşam tarzı? Abdülaziz'in katili olduk, hapisten kaçtık.'
' Anlamıyorsun. Bizim hapse gidip Ali Bey'le karşılaşmamız lazımdı. Çünkü şu an Malta'da Namık Kemal'in başında bir uzaylı faaliyeti var.'
' 1876 yılında uzaylılar mı vardı ki?'
'İntibah romanı kurmaca bir romandı ama bu gerçeklikte aynen yaşanıyor'
'Öyle bir film vardı.'
Mimar, daha bir şey söylemeden Uçurtma'yı Malta'ya götürdü. Kemal, sordu ' Bu kitabın kurmaca olduğuna emin misin? Gerçekten yaşanmış olamaz mı?'
' Hayır. Kitabın yayınlanış tarihi ile olayın yaşandığı yıl aynı.'
Namık Kemal'i buldular. Gizli vazifede memurlar olduğunu söyleyerek içeri girdiler.
Mimar, 'Ne yazıyorsun?', dedi.
Namık, 'Roman ama siyasi değil. Bir aşk romanı', dedi.
Kemal, ' Nasıl gidiyor peki?'
'Bitti bile ...'
Mimar, ' Neyle yazıyorsunuz?'
'Bu kuş tüyü ve mürekkeple... Bu tüyü sürgüne geldiğim ilk yıl burada bulmuştum.'
Kemal, tüyü evirip çevirdikten sonra 'Bu iyonik bağ... Ama kemik. İyonik bağ kemiği', deyip Mimar'a uzattı.
' Bu Vicedirottere tüyü'
Namık, 'Siz hangi lisanda konuşuyorsunuz? Hiçbir mana veremedim'
'Bu sayede yazdıkların gerçek oluyor.' Mimar, tüyü mürekkebe bandırıp boş bir kâğıda Latin harfleriyle 'Namık Kemal altı saatliğine uykuya yatar', yazınca Namık Kemal uyur.
Mimar ve Kemal, Uçurtma'ya geri dönerler. Mimar, iyonik bağ kemiğini de çekmeceye koyacakken Kemal, 'Dur', dedi.
'Yolda anlattığına göre Vicedirottere denen bu uzaylı devekuşları, Atlantisliler'in teklifiyle Venüs'te yaşamaya başladı.'
'Evet.'
' Bu adamlar senin ve senin yanındaki herkesin ölümünü istiyor. Pembe göz, sonra 2070 de olanlar ve bu... Sanki zamanın her yerine sen ve arkadaşların için tuzak kurmuşlar.'
'Ne yapalım yani?'
'Elimizde bu iyonik bağ kemiği varken onları birbirlerine düşürebiliriz.'
' Yapamam. Karakterime ters...'
'Sen yapmazsan ben yaparım', deyip iyonik bağ kemiğini Mimar'ın elinden kaptığı gibi devre bağlantı deliğine taktı. Konsoldaki klavyeden 'Venüs'teki iki halk birbiriyle savaşa başlar.', yazarak 'Enter' tuşuna tıkladı.
Mimar, 'Uçurtma'nın veri tabanına girdin.', dedi ve Uçurtma sallanarak, ışıkları yanıp sönerek hareket etti.