Mimarın Adı Bölüm 2
Gökkuşağının Ardında
Sahip, bahsettiği delikleri kullanarak 1818 yılının İrlanda'sına gelmişti. Günlerden Mart'ın on yedisiydi. O yüzden İrlanda cini olarak bilinen St. Patrick'i bulmak hiç zor olmamıştı. St. Patrick aslında bir cin değil, Jüpiter'den gelmiş galaksiler arası kutlamalar düzenleyen bir uzaylıydı. St. Patrick'in türüne 'Boyut değiştirici' de denmekteydi.
Sahip, St. Patrick'le anlaştı ve St. Patrick'in eliyle gökyüzünde çizmesiyle oluşan gökkuşağının altından geçerek Prusya Krallığı'na geçiş yaptılar. Sahip'in amacı Karl Marx'a hamile olan annesi Henrietta'yı Nazi Almanya'sına götürmekti.
Uçurtma ise direk 1818 Prusya'sına iniş yapmıştı. Mimar, nerede olduklarını anlamaya çalışıyordu. Sonra karnı burnunda olan Henrietta'yı gördüler. Mimar sordu:
- Affedersiniz hanımefendi. Hangi yıldayız?
- Dınkof musunuz? 1818 yılının Mart ayındayız.
- Teşekkürler frolayn
, deyip gittiler. 1818 yılında Germen halkının yaşadığı bir yerde olduklarını anlayan Mimar, kızları donat yemek için bir dükkâna götürdü. Mimar, Alexis adlı tatlıcıdan altı adet donat istedi.
Merve, ' Dilimizi nasıl anlıyorlar?'
Mimar, ' Uçurtma'nın içinde gizemli parça diye bir madde var. O madde her dili beynimizde tercüme ediyor. O parça olmasaydı Uçurtma işlevini de göremezdi. Sanırım, öndeki sistemlerin çalışmaması da gizemli parça yüzünden...'
Alexis, donatları verirken ne kadar tuttuğunu da söyledi. Seda, ' Nasıl ödeyeceksin?' diye sordu. Mimar'ın yanında Prusya krallığında geçen hiç parası yoktu. Mimar'ın yanında elli yeni kuruştan başka hiç para yoktu. Alex'i turist olduklarına ikna etmeye çalışıyordu ama gizemli parça yüzünden Alex onları temiz bir Almanca konuştuklarını duyuyordu. Mimar'ın Alex'i ikna edemeyeceğini anlayan kızlar dükkândan çıkarken Sahip'in Henrietta'nın kolundan tutup götürdüğünü gördüler. Merve, Mimar'a ' Sahip, az önceki kadını kaçırdı.', dedi.
Uçurtma'nın içine girmişlerdi ama Sahip'in nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Mimar, konsolun altından bir levye çıkardı ve 'Gözlerinizi kapayın', dedi.
Seda, 'Neden bizi mi döveceksin?'
' Saçmalama. Bu sihirli levye... Yani ben öyle diyorum. Sahip buna bilimsel bir isim vermişti. Normal bir levye iken Sahip'in kanına bulandı ve birtakım özel güçler kazandı.'
Merve, ' Ne gibi?'
'Gözlerinizi iki saniye kapatın.'
Mimar da kızlar da gözlerini kapattılar. Mimar, levyeyi Uçurtma'nın ekranına tutarak 'Cogito ergo sum', dedi. Levyeden çıkan mavi ışık ekranı açtı. Sahip, zaman geçidindeydi ve yanında Henrietta ile Patrick vardı. Zaman geçidindeki delik, onları gökyüzünden aşağı bırakmıştı. Mimar, onların nerede olduklarını hemen anlamıştı. 1940 lı yılların Berlin'ine gitmişlerdi. Çünkü bütün duvarlarda Nazi işaretleri vardı. Mimar, bazı tuşlara basıp otomatik ayarlama yapmasına rağmen manüel ayarlardan yılı ayarlayan kolu 1940 a götürdü ve Uçurtma sallanmaya başladı.
Henrietta: 'Neredeyiz?', diye sordu.
Sahip ballandırarak Hitler'in faaliyetlerini anlatmaya başladı: ' Geleceğe hoş geldiniz Bayan Henrietta Marx. Tüm Germen kavimlerinin beraber yaşadığı Almanya adında bir ülkedeyiz. Burası Berlin. Buradaki en yetkili kişi Adolf Hitler. Çok zeki bir adam. Polonya'yı işgal etti. Norveç'i aldı ya da almak üzeredir.'
Patrick yerde bir gazete buldu: '11 Mayıs. Dün Belçika'yı almaya çalışmışlar.'
'Peki, neden tüm Dünya'yı ele geçirmeye çalışıyor ki?'
' Tüm Almanları birleştirmeye çalışıyor. Gerisini yakıp yok edecek.'
' Hayır. İnsanlar saçma sebeplerden ölmemeli'
' Hahahahaha. Belediye çukurlarına düşüp ölmekten daha mantıklı bir sebep.'
Uçurtma'nın belirmesiyle Henrietta korkar. Mimar, aşağı indi.
' Sahip, hamile kadını niye Nazi Almanya'sına kaçırdın?'
' Kendisine Adolf'cuğumun icraatlarından bahsediyordum da'
Merve, 'İnsan değilsin.'
'Aferin. Mimar'dan daha zekisin.'
Gestapo subayları kimliklerini sormaya geldiler, cevap veremeyince dövüle dövüle hapse götürüldüler.
Kızlar çaresizce ne yapacaklarını düşünüyorlardı. İçeride dokuz- on yaşlarında bir kız vardı. Merve, kıza ' Sen burada ne arıyorsun?' , diye sordu. Sheila adındaki bu küçük kız, 'Ben bir Yahudi'yim. Tek suçum Yahudi bir ailenin çocuğu olmak', dedi. Seda, ' Bildiğim kadarıyla bu zamanlarda Türkler, Nazi zulmüne uğrayan Yahudileri kurtarmak için Türk pasaportu veriyordu.'. Henrietta, ' Hepimiz Adolf denen o adam tarafından yakılacağız. Bundan kurtuluşumuz olmayacak. Keşke kocam ve çocuklarım beni kurtarabilseydi.'
Mimar da Sahip'e bağırmakla meşguldü ama Sahip ne yapacağını biliyordu. Sahip, Patrick'e 'Boyut değiştirici' diye seslendi. Patrick yine eliyle bir gökkuşağı çizdi. Sahip, Patrick'in kolundan tuttu ve gökkuşağının altından beraber geçtiler.
Sahip, bu sayede Mimar'ı çaresiz bıraktığını düşündü ama Mimar, sihirli levyeyi ceketinin içine koymuştu. Mimar, levyeyi kendine tutarak ışınlandı ve kızların koğuşun önüne ışınlandı. Kızlara parmağıyla 'sessiz olun' işareti yaptı. Burnunda nakliye kamyonları için ideal bir yol varmış gibi horlayan gardiyanın cebindeki anahtarları almak için eğildi. Elini anahtara uzattı. Gardiyan gözlerini açmadan burnunu kaşıdı ve diğer tarafa döndü. Artık anahtarları almak Mimar için çocuk oyuncağıydı. Anahtarları aldı, kapıyı açtı. Sadece Seda, Merve ve Henrietta değil içerideki tüm kadınlar dışarı çıktı.
Kapının önünde Mimar, ' Çabuk olun. Bayan Marx'ı kendi zamanına bırakmamız gerek', dedi. Merve, ' Bir saniye' dedi. Sheila'nın elinden tuttu. Mimar, ' Kim bu kız?' , dedi. Merve, ' Yahudi bir çocuk... Gestapo subayları onu tekrar yakalar. Ona yardım et.'
'Herkesi Uçurtma'ya alamam. Bazıları buna uygun değil.'
' Onu Türkiye konsolosluğuna götürelim.'
' Levyenin fazla enerjisi yok. Uçurtma'nın başına her an bir tehlike gelebilir ama madem küçük bir çocuk kurtulacak. Adın neydi?'
'Sheila, efendim'
' Sheila, gözlerini kapat lütfen'
Mimar, levyeyi Sheila'ya doğrultarak onu Türkiye konsolosluğuna ışınladı.
Uçurtma'nın başında halktan kişiler, polisler ve askerler vardır. İnsanlar bu aletin ne işe yaradığını tartışmakta, askerler ise Belçikalıların bıraktığı bir patlayıcı olduğunu iddia etmekteydi. Polisler, onu etkisiz hale getirmek için gerekli işlemleri yapacaklardı.
Mimar, onlar bir şey yapamadan Uçurtma'yı götürmek zorundaydı. Levyeyi kullanmaktan başka çaresi yoktu ama levyenin dört kişiyi ışınlayacak kadar enerjisi yoktu. Mimar, yanındakilere durumu izah etti. Merve, ' Yahudiler arka sokakta bir fabrika inşa ediyor,' diye bağırdı. Tüm güvenlik güçleri ve vahşeti seyretmekten hoşlanan insanlar oraya gitti.
Mimar, tebrik etmek için Merve'nin saçlarını okşadı. Hızlıca Uçurtma'nın içine girdiler. Mimar, manüel ayardan tarihi 17 Mart 1818'e ayarladı ve gittiler. Nazi subayları, tuhaf bir aletin varlığından ve büyülü bir şekilde ortadan kaybolduğunu iddia eden Almanlara da işkence etmeye başladılar.
Prusya'ya vardıklarında Henrietta, 'Teşekkür ederim.', dedi. ' Mimar, adınız neydi?'
' Niçin sordunuz?'
'Çocuğuma erkek olursa sizin adınızı koymayı düşünüyorum da...'
' Adım bu değil ama ona Karl ismini verin.'
'Karl Marx. Kulağa hoş geliyor.'
Merve, ' Bunu sosyoloji gören birine deme. Seni Gestapo subaylarından daha fena benzetir.'
' Gelecek değiştirilebilir mi?'
Mimar, ' Belki ama tavsiye etmiyorum.'
' Karl'ı bu sisteme karşı çıkan insanların eşit olduğunu düşüneceğini bir düşünceyle yetiştireceğim.'
Mimar'ın suratı asıldı ve Uçurtma'ya girdiler. Uçurtma'nın içinde Çinlilerin perküsyon şovlarını andıran rahatsız edici bir müzik çalmaya başladı. Mimar, 'Mesaj bildirim sesi. Ayarı ön konsoldan yapılıyor. Müzik zevkim bu değil.'
Mimar, görüntülü mesajı açtı. Ekranda gökkuşağı renkleriyle deseni oluşturulmuş bir çarşafın arkasından bir adam konuşuyordu:
'Merhaba. Benim adım Mr. Suit. Bu evrenin Mimar'ı benim. Bu paradokstan kurtulmak için elimde bir cihaz var. 29 Şubat 2700 tarihinde New Manhattan şehrinde sizi bekliyorum. Yalnız göz göze gelmemiz lazım.'