Mimarın Adı Bölüm 3
Amerika'dan Atlantis'e
Mimar, telaşla tarihi manüelden 29 Şubat 2700'e ayarladı. Uçurtma, zaman geçidinin içinde sallanmaya başladı.
2700 New Manhattan'a vardıklarında sakince dışarı çıktılar. Mimar, yirmi sekizinci yüzyıl mimarisini anlatırken Merve, şehrin en az kendi çıkışları kadar sakin olmasına takılmıştı. Bunun sebebi 44 yıl önce kadar tam bugün New Manhattan'ın şehir statüsüne geçiş yapmış olmasaydı. Bu yüzden Manhattan halkı her 29 Şubat'ta olduğu gibi kutlamalarla meşguldü ama zaman gezginleri bundan habersizdi.
McGillan's Pub adındaki yirmi birinci yüzyıl mimarisinin izlerini taşıyan bir bar haricindeki tüm dükkânlar kapalıydı. Mr. Suit'in bu dükkânda olabileceğini düşündüler, haklıydılar da...
Mimar, 'Siz içeri girin.', dedi. Merve içeri girdi. Seda, ' Seni yalnız bırakmayacağım.'
'Seda, bunun hiç sırası değil. On yedi yaşında bir kızı bir barda tek başına bırakamazsın'
'Hayır, o anlamda demedim.'
Onlar o anlama gelmeyerek söylenen cümleleri tartışa dururken gökyüzünde Kuzey Afrika'nın Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin toplam yüz ölçümüne eşit büyüklükte bir uzay gemisi durdu.
Mimar, ' Hayır.'
Geminin hoparlöründen çok cılız bir erkek sesi geldi. 'Ey Dünya halkı! Sevinin. Dünya gezegeni artık tüm galaksideki en zeki ırkın Vice dirotterelerin malıdır. Fethimizi kabul etmezseniz yok edileceksiniz', diyordu Skula gezegenin en yetkili kaptanı Julius.
Mimar, ellerini ağzına götürerek bağırmaya başladı:
- Siz Vicedirotteler. Sizde akıl olsaydı bu gezegeni işgal etmeye gelmek için benim burada olmamamı beklerdiniz.
Geminin içinde zekâlarına hakaret edildiğini duyan Julius, geminin ışınlanma aletlerinden sorumlu mürettebat Octavinius'a 'Işınla' dedi. Seda ve Mimar, gemiye çekildiler. Seda, gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Vicedirottoreler şekil olarak tuhaftılar. Devekuşlarının ki gibi küçük kafaları, gagalarının üst kısmında kedilerinki gibi uzun altı tel bıyık vardı. Gövdeleri tam deve kuşuydu yalnız kanatlarında üçer aralık vardı ki kanatlarının ucunda dört parmak varmış gibi görünüyordu. Ayakları bir insan ayağına benzemekle birlikte hepsi kundura ayakkabı giymişti.
Julius, öfkeyle Seda'ya dedi ki: ' Sakın beden formumuza gülme. Gezegenimizde sizlere benzeyen fodula adını verdiğimiz evcil hayvanlarımız vardı.'
Mimar, ' Madem bir gezegeniniz var. Bizimkini neden işgal edeceksiniz?', diye sordu.
Julius, ' Natürporteler sinsi bir saklanma taktiği izleyerek bu Büyük Tip gemi haricindeki tüm varlıklarımızı ve kaynaklarımızı çaldılar. Farklı galaksidekilere güvenemezsin.'
' Geri alamaz mısınız?'
Octavinius seslendi: ' Kaptanım, senatoryum rapor yolladı. Bu kişi Dünya gezegeni üzerinde en ufak bir yetkisi yok.'
' Işınla Octavinius'
Mimar ve Seda, teşekkür ettiler. Julius, ' Siz değil, askerlerimiz ışınlanacak.', dedi. Octavinius askerleri ışınladı. Yeryüzüne inen Vicedirottoreler ellerinde Amerikan bayraklarıyla yürüyüş yapan insanları kovalamaya, yakaladıklarını yutmaya başladı.
McGillan's barında ise Merve ve Mr. Suit öyle bir koyu muhabbete dalmışlardı ki Julius'un işgal anonsunu bile duymamışlardı. Mr. Suit, paradoksa engel olabilecek teknolojide bir maske takmıştı. Bu yüzden Merve, dışarı çıkıp Mimar'ı çağırmaya gitti ama bir Vicedirottore askeri hızla üstüne geldi ve içeri girdi. Mr. Suit cebinden paradigmatik anahtarını çıkartıp kapıyı kilitledi.
Suit, ' Bu bir paradigmatik anahtar. Kimse içeri giremez'
'Ya dışarı çıkmak isteyenler?', dedi Merve. Olumsuz bir anlama yorduğu suskunluktan sonra bir tokat attı. ' Kapana kısıldık', dedi.
' Birilerinde ışınlanma aleti vardır. Garson hanım!'
Garson Wendy, ' Biz antik temalı bir barız.', dedi.
Merve, dükkânda kendilerinden başka bulunan tek müşteriye 'Siz de var mı?', diye sordu. Suit ise, ' O bir Amiş. Onlar teknolojiye karşıdır.'
Amiş Jordan, ' Aslında Ramspringa'dayım*1. Daha doğrusu bu ikincisi. İlkinde bunu satın almıştım.', diye yuvarlak sarı renkli bir ışınlanma cihazı çıkardı. ' Hangi hayatı seçsem bir türlü karar veremiyorum.', dedi.
Suit, ' Bu bir paradigmatik anahtar. Karar vermende yardımcı olacaktır. Sen karar verene kadar onu kullanabilir miyiz?'
'Makul bir anlaşma', dedi Jordan.
Mr. Suit, paradigmatik anahtarı Jordan'ın sağ kulağına doğru tuttu. Jordan rüyaları sayesinde paralel bir evrene gitmişti. Mr. Suit ve Merve, kendilerini gemiye ışınladılar.
Vicedirottoreler, Mimar'a 'Arındırma' dedikleri bir eziyet yapıyorlardı. Arındırmadan sonra onu da Seda gibi 'Eğitim' bölümüne yollayacaklardı. Eszabe adındaki insana benzeyen yalnız parmaklarında her türlü tıraş ve bakım aleti bulunan köle bir ırk, Mimar'ı tıraş edip dışlarını fırçalıyordu. Bunu yaparken kan dökülmesine aldırmıyorlardı.
Suit, Merve'ye ' Beni arındırmadan gitmeliyim. Anahtarı al. Jordan'ı uyandır ve bunu Mimar'a ver.', dedi. Suit, ışınlandı gitti.
Merve, kaçak yolcu olduğunu belli etmeden 'Eğitim' bölümüne girdi. Eszabeler'in, yavru Vicedirottorelerin ve Seda'nın beynini yıkamak için başlarına çelik bir kask takmışlardı. Merve, kaskı giymeden Mimar içeri girdi. Yaralarından eser kalmamıştı. Otuz iki dişini açarak güldü.
'Mimar, kendine gel. Bu bir köleleştirme sistemi', dedi.
'Merak etme. Ne yaptığımı biliyorum.', dedi. Kaskların takılıp çıkarıldığı otomatik düğmenin yanında turuncu bir silgi vardı. Mimar, ' Bu bir radyatör silgi...', dedi ve başparmağıyla silgiyi bastırdı. Silgiden çıkan ısının ışığı tüm kaskların makine ile bağlantısını kopardı. Seda, ' Haydi, ne yapacağımızı biliyorum.', dedi.
Kapıdaki Vicedirottore, ' Henüz eğitim vardiyasının değişim vakti gelmedi.', diyerek çıkmalarına izin vermedi.
Merve, 'Ama son ders boş.', dedi. Bu sayede ana kumanda odasına geçtiler. Julius, Dünya'da yarattıkları vahşeti seyrederken Seda, ana ekranın başına geçti. Seda, ne yaptığını biliyor gibiydi ama sadece rastgele tuşlara basıyordu. Ekranda büyük bir 'S' harfi oluştu. Birisi temas kurmuştu.
Karşıdaki kişi Yeni Atlantis Lideri Ramota'ydı. Mimar, henüz abisiyle seyahat ederken Atlantis'e gitmişti. Orada yaptıkları yüzünden Atlantis sular altında kaldıktan hemen sonra yapay bir hidroksit fırtınası oluşmuş ve tüm Atlantisliler, Venüs'e taşınmıştı. Bu olay olduğunda Atlantis kralı Ahmenes'ti. Fakat bu krizden istifa eden Sahip, bir fitne çıkartıp daha baskıcı bir ruha sahip olan Ramota'nın kral olması için uğraştı ve başardı. Kâhin Tubisyas haricinde Ahmenes döneminden eser yoktu.
Ramota, Vicedirottoreleri Venüs'e davet etti. Orada onlara toprak ve yaşam hakkı verilecekti. Julius'un verdiği emirle Octavinius, bu teklifi senatoryuma gönderdi. Mimar, bu teklifi yapan Ramota olduğu için pek hoşnut olmasa da cevap gelene kadar işgali durdurmalarını söyledi.
Julius, Mimar'a hiç aldırmıyordu. Octavinius, ' Senatoryumdan onay geldi', dedi ve işgalci kuvvetler Manhattan'dan ileri gidemeden geri çekildiler. Julius, özür dileyerek Seda'yı, Merve'yi ve Mimar'ı geri gönderdi.
Yeryüzüne indiklerinde Merve, hemen McGillan's barına yöneldi. Paradigmatik anahtarı kullanarak kapıyı açtı ve Jordan'ı uyandırdı. Jordan, 'Teknolojinin yararlı kısmını kullanan yeni bir Amiş halkı kuracağım', deyip koşarak gitti.
Merve, 'Mimar', dedi titrek bir sesle. 'Bu anahtar sayesinde o bir çeşit paralel evrene gitti. Kendi evrenine geçip ağabeyini filan bulabilirsin.'
' Önce sizleri evinize bırakmama müsaade edin hanımlar', dedi.
Uçurtma'nın içine girdiler. Merve, 'Ben çok yorgunum', dedi. Mimar, battaniye almak için içerideki odalara doğru yol aldı. Bazı insani ihtiyaçları bulunacağı bir oda yapmak ağabeyinin fikriydi. Belki hala içeridedir umuduyla tüm odaları dolaşmaya başladı.
Battaniyeyi aldığı odanın bulunduğu koridorun en sonundaki odaya girdiğinde birisini buldu. Ama ağabeyi değildi. Kâhin Tubisyas'ın hologramını görünce biraz ürküp paradigmatik anahtarı düşürdü ve bunu fark etmedi. Tubisyas:
- Büyüm seni korkutmasın
- Kızım, ne büyüsü. Bu bir hologram
- Seni uyarmaya geldim. Tehlikeden önce tehlike, düşmanın çeker seni kendine.
- Bu da ne demek?
- Henüz açıklayamam. Bu zaman denen o yüce olgunun tüm akışını değiştirir, deyip iletişimi kesti.
Mimar, hızlıca konsol odasına gitti. Merve'ye bir yer yatağı yaptılar. Mimar, 'Sizi 2 Ocak 2011 e götüreceğim. Pazar günü dinlenmiş olursunuz', dedi. Manüelden tarihi dediği gibi ayarladı. Üzerinde A dan J ye kadar 12 harf bulunan saat benzeri bir aygıtın küçük kolunu A ya büyük kolunu D ye getirdi. 'İşte gidiyoruz', derken sırtını Seda'ya döndü ve gün kolunu fark etmeden 15 e getirdi.