Mimarın Adı Bölüm 5
Ailesinin Gözbebeği
Sarı Çoban, tüm İç Oğuz halkının davarlarını otlatmak için Ötüken Dağı'nın başına çıkmıştı. Orada sarı kıvırcık saçları olan yeşil bir Yörük elbisesi giymiş, peri kızları kadar güzel bir kız gördü. O zamanlarda Orta Asya'nın evli genç kızların boynunda beşi bir yerde takılı olurdu. Kızın boynu boştu. Sarı Çoban, şeytana uydu ve kız istemezken onunla ilişkiye girdi. Kız: 'Dur yapma, ben insan değilim', dediyse de Sarı Çoban dinlemedi. Kız, gerçek formuna dönüşürken her şey bitmişti. Kız, aslında insan bedeni içine sıkıştırılmış gerçek yüzünü gösterdi. Kız aslında tek gözü olan bir devdi. 'On gün sonra insan suretimle gelip bunu sana ve tüm obana ödeteceğim.', dedi.
On gün sonra kız gelip Sarı Çoban'ın kucağına iri bir bebek tutuşturdu ve bir daha Oğuz yurduna uğramadı. Bebeğin de tek gözü vardı. Bu yüzden Oğuz halkı ona 'Tepegöz' adını verdi. Tepegöz hızla büyüdü ve insanlara zarar vermeye başladı. Sütannelerini, oyun arkadaşların yutuyordu.
Uçurtma Ötüken ?in yakınına inmişti. Mimar, Sahip ve Seda çok uzun bir yol yürüdüler. Ceviz oynayan çocukların haricinde hiç insan yoktu Ötüken'e vardıklarında... Çocuklardan biri gidip Dede Korkut'a haber verdi.
Dede Korkut, 'Siz kimsiniz?', diye sordu. Mimar, ' Biz Dış Oğuz'dan geliyoruz', dedi.
' Oğuz soyundan olduğunuz belli ama oradan gelmiyorsunuz. Genç arkadaşınız çok uzaklardan gelmişe benziyor.'
Sahip, ' Bu zamanda bu kadar bilge biri... Kesinlikle sen Dede Korkut denen adamsın.'
Seda, 'Varmış', dedi.
Dede Korkut, ' Tepegöz'ü köyümüzden kovmak için hazırlık yapıyoruz. Ne istiyorsanız sonra gelin.'
Seda, 'Yuh o da mı gerçekmiş?' ,dedi.
Mimar, ' Benim yüzüm hasta.'
Dede Korkut, eliyle Mimar'ın yüzünü okşadı. ' Islak tohum ağacı çekirdeği lazım sana. Ne yazık ki o da buralarda yetişmez.'
Sahip, ' Dünya'nın hiçbir yerinde yok.'
Dede Korkut, Aruz Koca'nın çadırına girdi. Seda, 'Peki, şimdi ne yapacağız. Mimar, hep bu halde mi kalacak?', diye sordu.
Mimar, ' Ne var ki halimde?' , diye sordu.
Sahip, ' Bekleyeceğiz.', dedi.
Akşam olunca Aruz Koca önderliğinde kalabalık bir insan grubu Tepegöz'ü kovalamak için yanına gitti. Atılan tüm oklar nafileydi. Tepegöz, 'İlinizden giderim, Dünya'ya getirildiğim mağarada yaşarım', dedi ve ekledi. 'Yalnız bazı şartlarım var.'
Dede Korkut, ' Nedir?', diye sordu.
' Bana aşımı pişirecek iki aşçı verin ve her gün yirmi oğlan çocuğu getirin ki onları yiyeyim.', dedi.
Dede Korkut, ' Yapma evladım. Biz sana günde kırk dört koyun verelim, sen onları ye.'
' Koyun mu? Dede, dede. Onlar benim dişimin kovuğuna yetmez. En iyisi iki oğlan, yedi koyun olsun', dedi.
Dede Korkut mecburen onunla anlaştı. Aşçılardan biri Sahip oldu. Tepegöz'ün ilk öğünü gitmeden önce Seda, Sahip'e neden böyle bir şey yaptığını sordu:
' Hikâyeyi okumadın mı? Basat ile ilgili olan kısım, zamanda statik bir olay. Ayrıca Tepegöz'ün annesine ulaşabilirsem Mimar için de bir şeyler yapabiliriz', dedi.
Mimar ve Seda'nın günleri Aruz Koca gibi Basat'ı beklemekle; Sahip'in günleri ise Tepegöz'ün bir canavar gibi yemek yemesini seyretmekle geçiyordu. Bir akşam Tepegöz uyurken Sahip yanına yaklaştı. Dürterek, 'Tepegöz, uyan', dedi.
'Ne? Beni uyandırmaktan korkmuyor musun insan evladı?'
' Ben de senin gibi diğer insanlardan farklıyım. Sadece görüntüm onlara benziyor. Hatta onların görüntüsü bana benziyor.'
'Dediklerini anlamıyorum.'
'Şöyle söyleyeyim o zaman. Benim de gerçek evim yıldızların ötesinde. Ama sen yine benden şanslısın. Benim hiç kimsem yok. Oysa senin annen hayatta...'
Tepegöz, 'anne' lafını duyunca o koca gözünden sağ yanağına akan bir gözyaşı saldı. Sahip, belindeki kuşaktan bir kap çıkardı ve Tepegöz'ün gözyaşını aldı.
Tepegöz, 'Anneee...', diye zırlayarak diğer aşçının da uykusunu kaçırmıştı. Sahip, 'Sus, annen birazdan gelecek', derken elindeki kabı ayran kabı gibi sallıyordu.
Alt tabanındaki loş ışıklarıyla küçük bir uçan daire geldiğini gören öteki aşçı ' Yabancılar geldi. Bunu haber vermeliyim', diye koşarak dağdan aşağı inmeye başladı. Aşçı, Tepegöz'ün mağarasından baktığında görülmeyecek bir yerdeyken Tepegöz'ün annesi yine insan suretinde yeryüzüne indi.
'Yavrum, geldim işte...', dedi.
Sahip, ' Çekirdek lütfen', dedi.
'Ne çekirdeği?'
'Siz Kiklop'lar yavrunuzun ağladığı yere ıslak tohum ağacı çekirdeğiyle gelirsiniz. O çekirdek bana tıbbi bir iş için lazım', dedi.
Kız çekirdeği uzattı ve Sahip'ten Tepegöz'ün gözyaşının bulunduğu kabı aldı. Kabın ağzını açarak içine birkaç kelime söyledi ve Tepegöz'ün ağlaması duruldu.
Tepegöz, ' Anne, bu insanlar beni istemiyor. Beni de geldiğin yere götür', dedi.
Annesi, ' Üzgünüm ama evrensel yargı içtihat kararları, senin babanın doğduğu gezegende yaşaman gerektiğini söylüyor.'
' Sen de burada kal o zaman.'
' Kiklobya'da çok önemli işlerim var. Ayrıca bu gezegenin halkına güvenemiyorum.'
Sahip, kadının kulağına 'Ona Kiklobya'ya ait bir ninni söyle ve sessizce git. Başka türlü seni bırakmaz', diye fısıldadı.
Ertesi sabah Aruz Koca'nın çadırında tüm boy beyleri toplanmıştı. Çok uzun tartışmalar oldu. Herkes boyun eğmek niyetinde iken Basat ' Siz ne dersiniz bre ağalar, beyler?' dedi ve devam etti ' Oğuz kimdir, nedir unuttunuz ise ben hatırlarım. O Tepegöz denen canavarın canını almağa gidiyorum.', dedi.
Aruz Koca, ' Oğlum yapma. Kardeşini zaten o canavar aldı. Kendini düşünmüyorsan anan ile beni düşün', dedi.
Çadırın dışında Mimar'la birlikte toplantıyı dinleyen Seda, Basat'a bir şey olmayacağını söylemek için içeri girecekti fakat Mimar, Seda'nın kolundan tuttu:
- Zaman yolculuğunun en önemli kuralı: Gelecekten haber verip zamanı değiştirerek bir paradoksa neden olmak yasaktır.
Aruz Koca ile Basat çadırın önüne çıktılar. Aruz Koca halen gitmemesi için ısrar etmekteydi. Mimar, ' Ona bir şey olmayacak, kefilim', dedi. Basat, babasının eline davrandı. Aruz Koca elini uzatmak istemedi. Mimar, Aruz Koca'nın kulağına ' Sana söz veriyorum. Tepegöz'ü öldürecek kahraman senin oğlun olacak', dedi. Aruz Koca, elini öptürdü.
Basat uzaklaştıktan sonra Mimar, ' Tepegöz önce onu esir alacak.', deyince Aruz Koca ilerledi. Mimar da devam etti, 'Ama aşçı, Basat'ı kurtarıp Tepegöz'ün ölüm yerini gösterecek', dedi.
Aruz Koca, ' Sen bunları neye dayanarak söylüyorsun?', diye sordu.
Dede Korkut, ' Onla hesaplaşması gereken benim Aruz Koca. Bize müsaade et', dedi.
Seda ve Mimar, Dede Korkut'la bir köşeye çekildiler. Dede Korkut, ' Kızım adın Seda mıydı', dedi. Seda, 'Evet', dedi. Dede Korkut, ' Ya Mimar olan, senin adın neydi?'
Mimar, 'Hatırlamıyorum', dedi.
Dede Korkut, ' Numara yapmana gerek yok. Adını kimseye söylemeyeceğin bir yerdesin. Ben de sadece bu kadarını bilebiliyorum', dedi.
Basat, Tepegöz'ün arkasına ok atıyordu. Tepegöz oklardan birini tuttu ve köye doğru fırlattı. Bir hamlede Basat'ı yakaladı ve çuvala koydu. ' Bunu akşama çevir de yiyeyim', dedi Sahip'e.
Tepegöz yayı koymak için mağaraya gitti. Sahip, Basat'ın çuvaldan kurtulmasına yardım etti ve o beklenen cümleyi söyledi: ' Onun ölümü gözündedir.', dedi.
Tepegöz, geri geldiğinde Basat, kuşağındaki bıçağı çıkarıp Tepegöz'ün gözüne fırlattı. Sahip, Basat'a son olarak dedi ki: ' Tepegöz'ün başını köye götürdüğünde bu çekirdeği de Dede Korkut'a ver. Eğer Mimar diye birini görürsen ona da de ki: Piramitler inşa edilecek.'
Basat, alacaklarını alıp giderken Sahip, zaman geçidindeki deliklerden birini kullanarak gökyüzüne çekildi. Basat, 'Piramit nedir', diye sormak için arkasını döndüğünde kimseyi göremedi.
Sahip'in dediği gibi çekirdeği Dede Korkut'a verdi. Dede Korkut çekirdeği havanla döverek çekirdeğin özündeki beyaz sıvıya ulaştı. 'Mimar, buraya gel', dedi. Sıvıyı Mimar'ın yüzüne yedirdi ve ' Bir-iki güne yeniden yaşının adamı olursun', dedi.
Basat, ' Adınız Mimar mı?'
Seda, ' Evet. Mimarın adı ne?'
Mimar, ' Bana böyle seslenebilirsin.'
'Tepegöz'e aşçılık eden adam sana bir şey söylememi istedi.'
'Ne dedi?'
'Piramitler inşa edilecek dedi fakat piramit nedir?'
Mimar, 'Seda, Uçurtma'ya...'
, dedi.
Uçurtma'nın içine girdiklerinde Mimar, ayarları yaparken bir yandan da Basat'ın kendi abisine olan inanılmaz benzerliğini Seda'ya anlatıyordu.