Mimarın Adı Bölüm 9
Şans Kapısı
Mimar, Kemal'i rastgele tarihte bir geleceğe götürmüştü. Uçurtma'dan indiklerinde ilk işi nerede olduklarını anlamaya çalışmaktı. İndikleri yerin gökyüzündeki tüm bulutlar zar şeklindeydi
' Bulutlar...', diyen Kemal'in lafını kesti 'Benim eserim.', diye uzaktan bir ses. Sesin sahibi olduğu anlaşılan siyahi tenli bir adam yanlarına geldi. 'Merhaba', dedi.
'Merhaba, sen kimsin?', diye sordu Mimar.
' Adım Jamal. Hayret, bu bulutların neden böyle olduğunu bilmiyorsunuz. 2070 Esenler'inde bu kasabaya sadece tek bir şey için gelinir, yabancılar. Yabancısınız, çünkü elimde kayıtlarınız yok.'
'Benim adım Kemal. Bu da Mimar.'
'Adın nedir Mimar?', diye sordu Jamal.
'Böyle seslenmen yeterli'
' Hayır, gerçek olamaz. Sen o adını saklayan Mimar mısın? Evet. Şuradaki arabanın modeli 94. Eğer, varsan seni bulabilmek için bütün bu tip arabaları iki ay önce imha ettirmiştim.'
' Söylesene Jamal. Burada neler oluyor?'
' Şey, ben de senin gibi bu Dünya'ya ait değilim.' İşaret parmağını gökyüzüne uzatarak, ' Yukarıdan geldim. Ailemi kaybettim. Tek başıma kalınca çalışmak zorundaydım. Yönetici olarak... Yönetmesi en kolay şey hırstı. Galaksideki en hırslı ırkı araştırıp buldum. Yapılan onca yeniliğe rağmen Esenler halkı bunun kıymetini anlayamamış. Mars'tan bakılınca tam bir çöplüğe benziyordu. Burada kumarhane açmama hiçbir galaksi kanunu karışamadı'
'Peki, bulutlar...'
'Gerisini size ofisimde anlatmak isterim.', dedi. 'Hızlıca gidebiliriz?', dedi Uçurtma'ya bakarak.
Mimar, 'Yürüsek iyi olur. Açılırız', dedi Mimar.
Jamal, sol elinin yüzük parmağındaki yüzüğü sağ eliyle temizlerken 'Pekâlâ', dedi. Onları kumarhaneye götürdü. Kumarhaneden girdiklerinde 'Life On Mars' şarkısı çalıyordu. Sonra Mirkelam'ın 'Tavla' şarkısı çalmaya başladı. Makinelerin birinde bir adam kaybetmişti. 'Hayır', diye haykırdı ve makinenin içine çekildi.
Kemal, ' O adama ne oldu?'
'Önemli bir şey değil. Tavla biliyor musun?'
'Elbette. Gel de bir seni geri yollayayım Mars'a'
'Beni bu oyunda kimse yenemedi.'
Jamal, ellerini şaklatarak 'Tavla', dedi. Robotlar tavlayı getiriyordu. Mimar, 'Bunları nereden aldın?', dedi. Çünkü bunlar 5958 yılında Mısır'da gördükleri robotlardandı. Jamal, 'Kendim imal ettim. Burada gördüğün her şey benim malım. Gökyüzü bile.'
Kemal ve Jamal oyuna başladı. Oyuna Kemal başladı. Zar yüzünden iki açık verdi. Robotlardan biri, elinde gayet kalın bir kitapla Mimar'a geldiler. Ses çıkartıyorlardı ama ne dedikleri anlaşılmıyordu. Mimar, kitabı alınca robot gitti. Kitabın adı 'Atlantis Ceza Kanunu'ydu.
Mimar, ' Bunun burada ne işi var?'
Jamal bir yandan oyuna devam ederken bir yandan Mimar'a cevap veriyordu. 'Hırs gibi yönetmesi kolay bir şey olsa da olsa yönetmek için bir tutam korkuya her zaman ihtiyaç vardır.', derken Kemal'in iki taşını birden kırdı.
' Burada kumarda kaybedenin cezası oynadığı oyuna göre verilir, diyor.', dedi.
'Az önceki adamın makinenin içine çekilmesi gibi.'
Kemal, attığı zarla tek pulunu dahi içeri sokamayınca korkuyla 'Ya tavlada?', diye sordu.
' Düz biterse bedenin dümdüz olacak. Ne yazık ki bu da insanlarda nefes almayı engelliyor ama bu senin için sorun değil. Çünkü Mars yolcusu olacaksın. '
' Bunlar 2005 esprileri... Bir saniye gerçekten mi Mars'a gideceğim. Bu şekilde.'
'Mars, Venüs gibi değil. Orada havayı düzenleyecek yaratıklar yok. Nefes alamazsın.', dedi Mimar.
'Bana yardım et', dedi.
'Bir çözüm bulacağım. Siz oyuna devam edin.', dedi ve koşarak bir kapıdan içeri girdi. Amacı Jamal' in odasına girmek ve bir çözüm bulmaktı. Yalnız Jamal'ın kapısının önünde sekreterinin odası vardı. Mimar, ' Bakar mısınız?', dedi yüzü duvara dönük olan sekretere. Sekreter, oturduğu dönmeli sandalyeyi döndürerek yüzünü Mimar'a döndü ve yüzünde kırışıklıklar olmuş Melike'yi gördü.
'Hayır. Senin burada ne işin var?'
'Sahip, ölmeden önce seni güvenli bir yere bırakacağım, dedi ve buraya getirdi.'
' Bu robotlar, o robotlar mı o zaman?'
'Evet, ama robotları zaten Jamal Bey yapmış. Onla yaptığı ticaretten dolayı bir hukukları vardı ve bana burada iş ayarladı rahmetli.'
' Kim? Sahip, ölmemiştir. Onun daha dokuz canı vardır.'
' Hayır, gözümle gördüm. Zaman geçidindeki deliklerden birisi bir kısır döngü oluşturdu ve Sahip, öldü.'
Mimar'ın gözleri dolmaya başladı. ' Jamal, yeni yol arkadaşımla tavla oynamaya başladı.'
' Arkadaşın için de üzgünüm. Jamal Bey, oynadığı tüm tavla oyunlarını hep 2-0 bitirmiştir.'
' Bir yolu, bir çaresi vardır. İçerideki dosyaları karıştıracağım.'
Melike, 'Dur. Bunu söyledikten sonra yaşamam olası değil ama zaten gelmişim doksan küsur yaşıma.', dedi. Mimar'ın kulağına fısıldayarak çözüm yolunu anlattı.
Mimar, koşarak tavla oynadıkları salona gitti. Jamal, tüm taşlarını kendi önüne toplamıştı ve Kemal'in hâlâ kırık iki pulu vardı. Mimar, Jamal'dan yüzüğünü istedi. Jamal, ' Aile yadigârıdır, dikkatli ol', diyerek yüzüğü Mimar'a uzattı.
Kemal, ' Ben burada ölmek üzereyim, sen yüzük derdindesin.'
Mimar, ' Çok yoğun bir telepatik enerjisi var.'
'Öyledir, geri alabilir miyim?'
' Elbette', diyerek jetonla çalışan bir makinenin jeton deliğinden içeri attı yüzüğü.
Jamal, 'Sen ne yaptığını sanıyorsun?'
' Oyuna devam etsenize. Kemal'in ifadesini merak ediyorum.'
' O yüzük olmadan oyuna devam edemem.'
'Edebilirsin ama psişik enerji taşlı yüzük olmadan Atlantis Kanunları geçerli olmaz.'
Jamal, sinirlenerek şekil değiştirmeye başladı. Mimar, levyeyi aradı. Boğuk bir sesle ' Benim adım Jamal Nessie', diyen yaratığa karşı levyeyi kullandı. Levyeden çıkan mavi ışıkla beraber Jamal kayboldu.
Kemal, 'Ona ne oldu?'
'Şey, onu geldiği gezegene geri yollayacaktım ama Nessie deyince aklım karıştı. Az önce Loch Ness gölü canavarıyla tanışmış bulunduk.'
Yüzüğü attığı makine yüzüğü geri verdi. Uçurtma'nın içine girdiler. Mimar, bir çekmeceyi açtı. İçinde radyatör silgi, ıslak tohum ağacı çekirdeği kremi, pembe göz ilacı gibi küçük nesneler vardı. Mimar, psişik enerji taşlı yüzüğü de bu çekmece koyup kapadı.
'Kemal, geçmişe gitmek ister misin?', dedi.
'Osmanlı zamanlarını hep görmeyi istemişimdir', dedi.
Mimar, manüel ayarlardan tarihi 4 Haziran 1876'ya ayarladı ve Uçurtma, zaman geçidine girdi.