Mistik Bir Öykü
Ömer İhsan ortalıkta göründüğü zaman esnaf selama durur saygıda kusur etmezlerdi. Yetimi kollar, haklının yanında, haksızın karşısında, adaletli, küskünleri barıştırmada uzlaştırıcı, aile ve akraba bağları kuvvetli, iman duygusu güçlü, ilim, irfan ve vicdan sahibi bir adamdı. Tutan, kollayan ve pek çok şeyin sahibi olduğundan oralarda ona Darende derlerdi.
Darende kasabada vazgeçilmez olduğunun bilincindeydi. Onun için vazgeçilmez olmayı bilmek ve hissetmek gök kubbenin altındaki her şeyden daha önemliydi. Eşine derin bir alaka gösterir saygıda kusur etmezdi.
Kasabaya yeni taşınan yaşlı adamın kızının güzelliği ağızdan ağza dolaştı, en kuytudaki evlerin pencere diplerinde kıskanç kadınların ağzından, kasabadaki delikanlıların dillerinden düşmedi.
Darende tarlada mısır toplayan bu güzeli görür görmez aklı başından uçtu. O sırada oradan uçmakta olan akılcı kuşu uçan aklı yakalayıp uzak ülkelere göç etti. O günden sonra Darende bir mecnun gibi bu güzelin peşinden ayrılmaz olmuş, aşk-ı ilan etmişti Leyla'sına. Leyla'nın da bu aşk-ı saadet karşısında uçan aklını bu defa oradan uçan unutkan kuşu alıp gitmişti. Kasabanın meşhur dedikoducu kadını çenebaz Hayriye görmüş onları önce. Tüm evleri tek tek dolaşmış, esnafa, dedikoducu kuşa kadar herkese söylemiş gördüklerini. Darende'nin karısı Lütfi'ye hanımın kulağına kadar gider. Feryadı göklere ulaşan Lütfi'ye Hanım, kendisini öldüreceğini sandığı bir acının içinden geçip gitmesini seyrederken derin düşüncelere gark olmuştu. Biricik kızının feryadını göklerden duyan babası sarayından çıkıp soluğu evladının yanında almıştı. Canının parçası evladına bu üzüntüyü yaşatıp reva gören Darende'yi çulsuz bırakmakla tehdit etmişti. Darende'nin aklı akılcı kuşun gagasında uzak ülkelere göç ettiğinden bir müddet düşünemedi. Leyla'sının yanından ayrılmak istemese de çulsuz kalma korkusu ve Lütfiye hanıma duyduğu derin saygıdan dolayı evinin yolunu tuttu. Güzelliği dillere destan olan Leyla'nın artık kötü kadın oluşu destanlaşmış bu defa dillerde. Alışveriş için çarşıya çıktığında kadınlar taşa tutmuşlar onu yuhalayarak. Darende'nin evli olduğunu bilmiyordum dediyse de inandıramamış insanları. Çenebaz Hayriye ellerini tutmuş, diğer kadınlar çırpınmasın diye bacaklarını tutup kıskıvrak yakalayıp alnına kötü kadın mührünü basmışlar. Çok canı yanmış Leyla'nın feryadı göklere yükselmiş. Üzüntüsü tepeleri, dağları aştı ve ülke sınırından kilometrelerce uzağa gitti. Leyla'nın gururunu söküp azgın çağlayan nehrin sularına attı. Nehrin içindeki kinoski balığı gururu yedi. Bu sırada ahali de cehalet vadisinde at koşturmakta bulunuyordu. İlim irfan ve vicdan sahibi Darende vicdanını oradan geçmekte olan hürnefs kervanına kaptırdığından artık vicdansız bir adam olmuşlu. Ahali Darende'ye seni çapkın, zampara, hovarda diye çeşitli sıfatlarda takılmaya başlamışlardı. En sonunda zampara anlamına gelen zenne pare de karar kılınmıştı. Artık ona kimse Darende demez olmuştu. Akılcı kuşu uzak ülkelerden geri göç etmediği için ilim irfan sahibi aklı hala yoktu. Hürnefs kervanına da vicdanını kaptırdığı için yetimlere acıyamıyor bu yetisini kaybettiği için istese de haksızın yanında olamıyordu. Adı Zenne pare ye çıktığından beri de saygınlığı sarsılmış sözüne itibar edilmez olmuştu. O çok değer verdiği vazgeçilmez olma erdemi gün be gün yok oluyordu. Leyla ise sokağa çıktığında alnındaki kötü kadın mührü yüzünden hemen tanındığından tartaklanıyordu. Aklını alan unutkan kuşu hala dönmemişti. Bu yüzden arada bir olanları unutup Darende'ye olan aşkını hatırlama gafletinde bulunuyordu.
Zenne pare, Leyla'nın bu unutkanlık zaafından yararlanarak birkaç defa yanında gidip kendini affettirerek sevgisini kazandı. Bir gün yine yanındayken halk ayaklanıp Leyla'yı yerlerde sürüyüp kızgın demirdeki mührü kollarına, sırtına, yüzüne, ayaklarına basmaya başladı. Leyla'nın feryatlarının şiddeti o kadar yükselmiş ki yardımına koşan babasının kulak zarını patlatıp sağır olmasına neden oldu. Zenne pare vicdanını hürnefs kervanına kaptırdığından Leyla'nın feryadına da kayıtsız kaldı. Leyla o gün Zenne pare'nin onu bırakıp gitmesine çok üzüldü ve arkasından beddua etti ''Beni kandırdın ve benden vazgeçtin tüm değerlerinde senden vazgeçsin.''
Diğer köyün keçileriyle karışmasın diye bu köyün keçilerine basılan damgalardan dolayı keçilere benzetildi Leyla. O günden sonra adı günah keçisi olarak kaldı. Köy meydanına çıktığı anda tüm ahali onu taş ve sopalarla kovalıyordu. Sağır olan babasını da alıp göç etti kasabadan.
Günden güne itibari ve çok önem verdiği vazgeçilmezliği adamakıllı azalmıştı Zenne pare'nin. Lütfi'ye hanım bile saygı duymaz olmuştu kocasına. Bir gün Lütfi'ye hanımın yanında kafasını yastığa koyduğunda bir düş gördü. Düşünde bir gezintiye çıktı. Geniş ovalardan dalga dalga yayılan bir ses işitti ''Sen bir hiçsin artık vazgeçilmez değilsin.'' Kan ter içinde uyandı gördüğü düş tam bir kâbusa dönüşlü. Her gece aynı düşü görmeye başladı. ''Kimsin sen?'' diye inledi düşünde. ''Ben senin iç hesaplaşmanım, tüm insani değerlerin; aklın, vicdanın, itibarın, adaletin, barışçıl duyguların, iç huzurun hepsi senden vazgeçti. Artık kimse için vazgeçilmez değilsin. Kaybettiğin tüm insani değerleri tekrar kazanmak istiyorsan büyük umutlar ülkesinde sihirli bir ayna var. Aynadan kendini gördüğünde kaybettiğin tüm erdemleri de kendinde görmeye başlayacaksın.''
Uyanır uyanmaz hazırlıklarını yapıp yola revan oldu, çok geçmeden büyük umutlar ülkesine ulaştı. Sihirli aynanın karşısına geçip kendisine baktı lakin hiçbir şey göremedi. Görünmez olmuştu. ''Tüm değerlerin senden vazgeçtiği için sen bir hiçsin ve görünmezsin çünkü hiç değerin kalmadı'' dedi ayna. Istırap ve buhranları ruhunu kasıp kavurdu. ''Bunun bir çaresi yok mu?'' diye inledi.
''Ey âdemoğlu! Bir hiç uğruna zamanında vazgeçtiğin birini yeniden kazanabilirsen tüm insani değerlerini de tekrar kazanacaksın. O kişi senden vazgeçmeden önce onu bulmalısın. Lakin vazgeçmekte geç kalan birinin hiç kazanma şansı yoktur. O yüzden acele etmelisin.''
''Ama onu nerede bulacağımı bilmiyorum.'' dedi Zenne pare.
''Önce akılcı kuşunu bul ve ondan aklını geri al. Aklınla tahayyül et o vakit onu bulacaksın.''
Zenne pare akılcı kuşunu bulup aklını geri aldı. Leyla'yı nerde bulacağını tefekkür etmeye başladı. Kendi kendisiyle hesaplaştı. Zaman nehrinin kaynadığı yerden geçti. Mantığını ve duygularını karşılıklı oturttu ve konuşmalarını derin bir alaka ile dinledi. Çözmesi icap ettiği hayati bir düğümdü. Halkın gözündeki sahte itibari hürmete şayan değildi. Leyla'nın durumunu düşündü. Üzgündü, kırgındı, gururu incinmişti, aldatılmıştı. Bu durumda nereye gidebilir diye tahayyül etti. Evet, nihayet buldum diye sevinçle haykırdı.
Kendini kozasına kapatmış köyü!
Yola revan oldu hiç dinlenmeden vardı köye, aradı buldu Leyla'sını. Önünde diz çöktü ve af diledi
''Ey sonsuzluğum, ey vicdanım, ey hürriyetim, ey yaralı kuşum...
İşte soyundum gururumdan, kibrimden, bütün fazlalıklarımdan, çırılçıplak, elimi sana verdim. Sana bir kalp, bir nefes, bir bakış, gökkuşağının tüm renklerini veriyorum.
Seni aldattım, kandırdım evli olduğumu söylemeden gönlünü, aşkını, sevgini, gururunu, umudunu aldım. Günah keçisi damganı alnından kaldırmaya geldim. Beni bağışla ve bir insan olarak benden vazgeçme.''
Aşk sadece bir vaat olarak kaldı, Leyla her seferinde asla yerine getirilmeyeceğini bildiği bu vaatleri dinlerken unutma sanatının yardımıyla kendinden geçti.
ibretle okunacak olağanüstü bir hikaye..
soluksuz okudum bende,
tebrik ediyorum kalemini..
kelile ve dimne diye hatırladığım iyilik ve kötülük hikayelerini anımsattı hikayeniz.. unutma sanatına gönüllü olur insan kalbine söz dinletememesinin neticesinde.. vaatler sunan her zaman elde etmek istediğinin hesabında kalacaktır netekim.. elde edecek ve işi bitecek.. sanki hayat bu sürgite mahkum.. yazı dili olarak akıp giden satırlarınıza kattınız benide.. tebriklerimle..