Muhteşem Kıçın Getirisi
Bayi toplantısı için geldiğimiz Antalya'daki beş yıldızlı otelin odasında, toplantı için hazırlanırken biraz canım sıkkındı. Yol yorgunuyum, aksiyim, huysuzum, benim ne işim var burada, sanki koskoca şirkette benden başka bu işi icra edecek kimse yokmuş gibi davranmaları iyice sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
Antalya gibi bir yere gel etrafında yarı çıplak kızlar fink atsın ama sen takım elbiseni giy, kravatını tak anlamsız bir toplantıya gir, dinliyormuş gibi yap, arada anlarmış gibi başını sallarken etraftaki götürülebilir piliçleri araştır. Neyim ben satış sorumlusu mu Süpermen mi?
Homurdanmalarımın ardı arkası kesilmeden alt kattaki toplantı salonuna gitmek için çıktım odamdan. Asansöre bindiğimde karşılaştığım kadınların bana bakıp fısıldaştıklarını duydum.
'Aman Allah'ım ne güzel adam bu böyle.' Duymamam için sesinin tonunu en düşük seviyeye getirmiş olsa da, bir kadına göre oldukça kalın olan sesini ne yazık ki duyamayacağım seviyeye düşürememişti.
Pek umursamam kadınların benim hakkımda söyledikleri sözleri, evet güzel yaratılmış bir kulum ama kadınların ilk baktıkları kaşım, gözüm, boyum posum olduğu için artık bu durumdan sıkılmıştım. Kadın erkek ilişkilerinde her zaman başarılı olamasam da, bir gün beni dış kabuğumdan ziyade karakterim, aklım, zekâmla bir bütün olarak görebilen kadını aramaktan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimi biliyordum.
Yakışıklılığımı yanındaki kadına benim işittiğimi umursamadan ballandıra ballandıra anlatırken, yanındaki kadının kör olabileceğini düşünmeye başlamıştım. Ne de olsa o da yanımızdaydı bu kadın ne demeye beni anlatıp duruyordu ki, görgüsüz şey.
'Allah sahibine bağışlasın' dedi buğulu ve umursamaz ses. Daha fazla merakıma engel olamadığımdan arkamı dönüp baktığımda, kör olmasını beklediğim kadının elindeki bir dergiye odaklanıp, bana bakma zahmetinde bulunmadığını fark ettim. Hem de benim gibi yakışıklı bir adama...
Asansörden inip toplantı salonuna doğru ilerlerken, kalın sesli kadının hala hakkımda konuşmaya devam ettiğini fark ettim.
'Kızım kafanı kaldırıp bir kere bile bakmadın adama, böyle doğa harikasını görmek herkese nasip olmaz.'
'Yakışıklı erkekler genellikle ego patlaması yaşadıklarından, zekâ seviyelerinden çok ukalalık seviyeleri tavan yapmış durumda olurlar. Dikkat ve ilgimi zeki erkeklerden yana kullanmayı tercih ederim. '
'Valla şu poponun güzelliğini gördükten sonra, dağların denize paralel olduğunu bilmesine gerek yok bence.'
'Sapıksın sen adamın kıçını mı inceliyorsun?'
'Milli servet kızım bu.'
Popomun incelenmesi beni rahatsız etmiş olsa da, milli servet değerinde görülmek açıkçası egomun nirvanaya çıkmasına neden olmadı desem yalan olurdu ama hala aklımda zeki erkeklerden hoşlanan kadın takılı kalmıştı. Nihayet toplantı başladığında bir süre bıkkınlıkla vaktin geçmesi için dua ederken, popoma göz koyan kadının sesinin arkamdan gelmesiyle irkildim. Bu kadın neden hep benim arkamda dolanıp duruyor ki popoma göz koymuş olamaz ya.
'Handan bu adamın sürekli karşımıza çıkıyor olması sence de bir mucize değil mi?'
'Ne mucizesi yahu adamı takip ettin resmen, bana kalsa ön sıralarda oturmamız daha mantıklı olurdu. Kolumdan çekiştire çekiştire buraya oturtan sendin, aksi gibi önümdeki adamın sırtı kale duvarı sanki hiçbir şeyi takip edemiyorum.'
'O kale duvarı benim yeni gözdem şekerim.'
Kale duvarı derken omuzlarımın muhteşem genişliğinden bahsetmiş olmalı değil mi? Bu kadını bir şekilde etkilemem gerektiğini düşünerek toplantıya odaklandım. Mümkün olduğu kadar zorlayıcı sorular sorarak etrafımdaki insanların beğenisini ve ilgisini toplamış olmama rağmen, sunumu yapan zatı muhteremin beni kuytu bir köşede yakaladığında, gırtlağımı kesmekten büyük bir zevk alacağını adım gibi biliyordum.
'Ay ben bu adama veririm Handan.'
'Oha Zerrin.'
'Kız vallahi vereceğim.'
'Zerrin bu senin diğer birlikte olduğun adamlar gibi düşük zekâya sahip değil belli ki. Gel sana vereceğim diyeceksin o da gelecek mi sanıyorsun. Sen iyice azdın, kafanda nasıl bir düşünce varsa vazgeç o sevdadan.'
'Var mısın bahse, ben bu gece bu adamı yatağa atar o güzel poposunu mıncıklarım.'
Bu kadın benim kıçımdan ne istiyor yahu. Duyduklarım karşısında kahkahalarla gülme isteğime engel olmakta oldukça zorlandım, şu Zerrin denen kadın hamlesini yapsın ben de Handan'ı ele geçireyim istiyordum artık. Sinsice planlarımı kafamda organize ederken, Zerrin'den beklediğim atak omzuma vurulan darbeyle nihayetlendi. Liseli çocuklar gibi bir kâğıda bir şeyler karalamış elime tutuşturmuştu. Aman Allah'ım bu nasıl çirkin bir yazı böyle, acaba ne yazıyor bunda diye düşünürken elimdeki Davinci'nin şifresini çözmem oldukça uzun zaman aldı.
'Okuma yazması yok mu acaba?' diye soran sesini duyduğumda bir an ağlayacaktım, dayanamayıp arkamı dönerek,
'Okuma yazma biliyorum lakin henüz Çince alfabeyi çözemedim, Türk alfabesini kullanırsanız gerekli cevabı verebilirim' diyerek kâğıdı eline geri tutuşturdum, tepkimden dolayı Handan'ın şen kahkahası kulaklarımda çınladı, teşekkürler Zerrin.
'Buda neydi böyle adama muhteşem bir fırsat verdim, o da tepti mi bunu şimdi.'
'Bence fırsatın ne olduğunu anlamadı Zerrin, yazın gerçekten çok kötü.'
'E ne olacak şimdi?'
'Yeniden yazmayı dene' dediğinde hemen olaya müdahale ettim.
'Neden yazmak yerine söylemeyi tercih etmiyorsunuz, bu kadar özgüven yoksunu bir kadına benzemiyorsunuz. Aksi halde kıçımı mıncıklamak istemezdiniz diye düşünüyorum.'
'Sizinle harika vakit geçirebileceğimiz iki güne ne dersiniz?'
Ne yalan söyleyeyim yemek, sinema ve buna benzer etkinliklere davet bekliyordum ama bu kadar açık bir seks daveti beklediğim söylenemezdi. Handan'a kaydı gözlerim yeşil gözleri ilgiyle beni inceliyor, bastırmaya çalıştığı kahkahası yüzünden dudaklarını kemiriyordu.
'2 gün 48 saat eder, bunun 3 saatini yemek yiyerek geçiririz, 14 saatini uyuruz, 4 saatinde çılgınlar gibi sevişiriz ama geri kalan zamanlarda senden çok sıkılırım.'
Zerrin'in yüzündeki ifadeden ne dediğimi anlamadığı açıkça belli oluyordu ama Handan artık kahkahalarına engel olamıyordu. Olduğu yerde iki büklüm olmuş gülmekten nefes alamıyordu. Evet, bir kadını elde etmek için en önemli maddeyi yerine getirmiştim, onu eğlendirdiğim bir gerçekti. Kadın milleti bir erkeği hem bir korunak hem de bir taverna gibi algılar.
'Ukala şey ne olacak' diyerek Zerrin hırsla yerinden fırladı.
O gün ne Zerrin'i ne de Handan'ı bir daha görmedim, gece geç saatlerde bara inmeye teşrif etmelerine kadar.
Birer içki söyleyip gürültülü müzikte bedenleri ahenkle dans ettikten bir süre sonra, Handan nihayet beni fark etti. Bir müddet bakıştıktan sonra bara gidip içkisini tazeledi, bardan ayrıldığında elinde iki kadeh vardı. Direk yanıma gelip birini bana uzattı.
'Bugün ki başarına içelim mi?'
'Hangisine, toplantıdaki başarıma mı yoksa ukalalık başarıma mı içeceğiz.'
'İkisinde de gayet başarılıydın ille de birini tercih etmemiz şart mı?'
'Ben senin ilgini çekebildiğim için kazandığım zafere içeceğim, sen de bana katılmak ister misin?'
'Zeki olduğun kadar ukalasın da.'
'Ukalalık zekânın ufak bir uzantısıdır küçük hanım, tadında bırakıldığında keyfine doyum olmaz.'
Sevdim bu öyküyü👍
Neden acaba 😊