Muskalı Tosunu Hamza'nın
-Dağların erişilmez yerlerinde, kayaların arasında, kızılcıklar kızarmaya başlamışlar... Ana ırgatlar göğüsleri çatlar biçimde ekine orak çalıyorlardı belekli bebeleriyse muskasına emanet... Varsa alıç, armut, bir çalı gölgesinde gözünün yağını yiyen sinek ve böceklerle kavgada! Gâh ağlar gâh uyurlar bir başlarına...
-Yol kenarlarında yeni benleşmiş karamık ve böğürtlenler gelip geçenlerin ayaklarına yüz sürer öperler, bir eşeğin zor geçtiği o yollarda... Her çipil derelerde semerli semersiz, çullu çulsuz her eşekte eli ekmek tutmuş bir çocuk binili, koca koca kayaların ve fundalıkların ıssızlığında güneşin kavuran sıcağında, çaresizlerin yüzleri buruk dudakları korkudan çatlak, inseler binemezler, binseler inemezler... Eşeğin inisiyatifinde azık taşıyan o çocuklara mavi boncuklu muskaları güvence verir.
-Saati yok ya çocuk Hamza'nın. Azıkçıların gittiğinden anlıyor azık vakti olduğunu... Bir dağın yamacında bir kızıl kayanın tükenmekte olan gölgesindeyken. Otlanmış karnı doymuş, hayvanları ve *gonur tosunu... '**Eğrek vaktidir gidelim, hemcinslerimizi görelim'...Diye gözünün içine bakarlar küçük Hamza'nın.
-Eğrek yeri - Eski köyde, dağın dibindeki mağaranın önünde, dere boyu kocaman kavakların gölgesinde... Hayvanların yatıp yuvarlanacağı, doyası su içebileceği başka bir yer bulamazsın ama her çalı dibinde kurtların yediği ya bir eşek bir at, ya bir koyun bir kuzu, ya bir inek ya bir öküz yani. Her türden canlı iskeleti bulabilir. Her taşın altında yılan ve akrep olabilir... Sakın korktuğunu sanmayın... Hamza'nın elinde yerden yetme alıçtan kızıl değneği... Onları görmek korku! Kovalamak en büyük kahramanlığı olur. Yüksek kayalıklarda en büyük kuş kartaldır... Böyle çobanlara rağmen her taşın başında ötenlerin en çoğunu da yine keklik görebilirsin... Daha o çocuk on yaşında o sene beş keklik yuvasından 60 yumurta aldı. Yerlerine benzeri beyaz ve yuvarlak taş koydu... Aynı sene sığırcı veli de 250 taş koymuştu kekliklerin yuvasına... Bu derelerde her türden kuş her türden canlı o çocukların yaşadığı gibi canı cebinde yaşarlar!
-Hamza'nın tosununun boynuzundan boynuzuna, anasının yaptığı beyaz ve parlak, *yılanyastığı taşlar, mavi atboncukları arasında kırmızı iğde *ponçaklı, anlında muskası ile geldi *eğrek yerine. Tosununun anası babası, 10 iri baş hayvan arasında birde anlı akıtmalı doru tay. Tayının da döşünde tosunun ki gibi nazar boncuklu muskası bir gurur abidesi... Bir gurur abidesi kavaklar da güneşi yalıyorlar başları gökte, diplerinde sürüngen gökğöüşler sinek avlıyor densizce!
-Eğrek yerine Hamza'dan önce iki çocuk daha gelmişlerdi... Öküzleri çıtak öküzleri sürek, boynuzları yağlı gözleri çapaksız, tüyleri parıl parıl, yeni giyilmiş kürk gibi üzerlerinde dolanan ne bir sinek ne büvelek o kadar bakımlı ve gürbüzler... Bakışları hoşuna gitmedi Hamza'nın! İşgalci asker gibi... Ve tosunu böğürdü... 'Bu topraklar benim der gibi' Eşeledi toprağı, Badanaç yapan traktör gibi...
-Ilık bir rüzgâr esti çocuksu yüzünde Hamza'nın... Ve bir alkış koptu, koca kavaklardan kalkan kuşların kanatlarından... İlk hamle geldi tosunundan...
-Hamza güveniyordu muskasına tosununun!
-Dört ayak direnirken yerlerde, ateşler çıkıyordu boynuzlardan ve bütün hayvanlar pür dikkat seyirciydi nefessiz, kavakların dallarında kargalarda bekliyordu, birinden biri leş olsun diye.
-Çok kavga gördüklerinden, yaşlı kavaklar sakindiler. Fakat aralarında fidanlar ırgalanıyorlardı usuldan usuldan korka korka eğilerek... Ölüm görmek istemiyorlardı! Yaşamak varken.
-Ve en tepede kartal ikram ederken yavrusuna kekliği! Amerikan reisi gibi gözü kavgadaydı, olası leşten en büyük paya el koymak için saldıracak zamanı kollamadaydı... Pençesinde kurbanının kanı kurumamışken daha!
-Güneş boynuzları kından çıkmış hançer gibi parlatırken, tosunu darbe üstüne darbe alırken dayanamadı da Hamza, değneğiyle vura vura öbür öküzü ayırmak isterken, kafasından yediği değnek darbesiyle yere yığıldı!
-Hamza yenilginin acısıyla yatarken, kavakların ırgalanmasıyla sararmış sıcak ve nemli yapraklar dallarından döküldü Hamza'nın gözlerinden düşen damlalar gibi.
-Kavga ölümsüz bitince boşa çıkmış hayalleriyle kargalar da uçtu kuzguncuklar da... Fakat tosunu
Muskasına rağmen yenilince... Ne din kaldı ne iman Hamza'da! O günden beri inanmıyor! O iman tahtasını muskasız bomboş gezdiriyor!.
-Kurdun kuşun kol gezdiği bu derelerde, bayır yukarı eşeğin kuyruğunda, bayır aşağı eşeğin boynunda, eşeğinden düşmeden o dağları tepeleri aşıp gelen çocuklar, sevilmek içinse hayvanlardan sonra akıllara gelirler!
-Kuşburnunun dibinde gölgede boğazından sıktı ağzına sokarken yılanın kafasını, belekli bebesinin elinden anası çığlık çığlığa zar zor aldı... Ve işte bunları muskadan saydılar... Nice nice yiğitliklerine el koydular o çocukların... Ve o çocukları Anadolu da tanıyanlar...
Eşektiler
.....Beygirdiler
..........Öküzdüler
..................Sürü sürü koyundular
Kayalıkta kartal
Derelerde kurt
..Dere boyu kavak ve ormandılar
.............Boz kırda dağlar taşlardılar
Ve şimdi en kötüleri İstanbul'da elleri kolları bağlı belekte bebeler değiller ama...
-Malatya'dan gelen kayısı
-Bursa'dan gelen şeftali
-Her cinsten bir meyve gibi fabrika önlerinde ezilmeyi bekliyorlar! Atsız eşeksiz öküzsüz
Yapraksız kuru kereste gibi dinsiz imansız! Avrupa köşelerinde Muskalı muskasız, Pasaportlu, pasaportsuz sahipsiz... Ve şimdi her dölün elinde bir yılan markası kuş adıynan.
Serçe
..............Doğan
..................Şahin
.......................Kartal
..............................Dahalarıda var
-Mersedes
.............. Wolvo
...................... Hunday
-Canları cebinde
-Her gün yolları kana buluyorlar
............................Vay vay vay...
3 ? AĞUSTOS ? 1993
-*Gonur- Mor, veya kahve renği anlamında.
-*Ponçak ? İğde dalından, kurşun kalem kalınlığında beş santim uzunluğunda hayvanlara takılan nazarlık.
-*Eğrek Yeri- Hayvanların su içip dinlendikleri yer.
-*Yılan yastığı ? Yassı ve fasulyeden uzun içi boş sert cisim. (bir çeşit sümüklü böcek kabuğu)
Nasıl denir hani...Eğer insansan, ellerin dala yaprağa, ayakların toza toprağa değmişse..Ki insanım diyen herkesin eğer ki şu dünyaya gelip gittiğinden haberi var ise...Bu güzel öykü öylesine herkesten en az yarısı yaşanmış bir hayat taşıyor içinde. Değerli dosta tükenmez sevgi ve selamla.