Neden? Diye Çok Düşündüm...
Çok zaman önceydi o'nu tanıdığımda. Yanlış hesaplamadıysam 1970 yılıydı. İlkokulu bitirmiştik. Beş sene birlikte olmaya alıştığımız arkadaşlarımızdan, öğretmenimizden ayrılmış, yeni bir okulda yeni insanlarla tanışıyorduk. Korkuyorduk, tedirgindik. Kırk beş kişilik bir sınıfta ilk kez buluştuk. Ortaokul 1. sınıftaydık.
İzmir'in en eski, en köklü özel okulundaydık. Her şey bize yabancıydı. Okula ilk başladığımız günden sonra ki kader arkadaşlığımızdı bu.
'İlk' her zaman özeldir insanın hayatında. İlkokulumuz, ilk sevgilimiz, ilk arkadaşımız, dostumuz, vs... ilkokula başladığımız günler özeldir ama o kadar küçüğüzdür ki; anlamını kavrayamayız. Orta birinci sınıf, belki ilk algılamamız olduğu için, daha özeldir bizim için. Daha bir iz bırakır. Daha bir anlamlıdır.
Kırk beş kişiydik ve hepimiz aynı cins dik: Kızlar sınıfı. Okulumuzda erkek-kız ayrı eğitim görüyorduk. Karşılaşmamız, selamlaşmamız bile yasaktı erkek arkadaşlarımızla. Belki bu yüzden daha çok kenetlendik birbirimize?
Altı yıl, aynı kırk beş kişi, aynı eğitimi aldık. Cıvıl cıvıldık. Gençtik. Hem de çok gençtik. Yürürken ışıklar saçıyorduk, etrafa. Kahkahamızla yer, gök sarsılıyordu. Tenimizin altında sanki bir ışık yanıyordu.
O'nu o günlerden çok net hatırlıyorum. Aynen yukarıda anlattığımı gibiydi o da. Zekiydi, çalışkandı. Ama keyifli bir genç kızdı. Genç ti.
Altı yılın sonunda, okul bittiğinde, ayrıldık. Bir kısmımız bir arada kaldık. O bir arada kalmadıklarımızdandı.
.../...
Yıllar, arkadaşlarım gibi, benim için de geçti. Yıllar içinde pek çok şey yaşadım. Büyüdüm. Genç kızdım, kadın oldum. Anne oldum. Hayallerimden çok uzağa savruldum. Ruhuma değen her rüzgâr beni daha bir sertleştirdi. Daha bir tavizsiz, daha bir kabulsüz yaptı. Sancılıydı yıllar. Üzücüydü. Eziciydi. Ve ben; olanın bitenin, değişimimin farkında değildim. Ret günleri yaşamaktaydım. Asi ve aksiydim. Gitgide de artıyordu, olumsuz yanlarım.
Ne zaman mı fark ettim?
O'nunla tekrar karşılaştığımda....
Benim tanıdığım şen, şakrak, keyifli genç kız gitmiş yerine, o günlerdeki, benzerim biri gelmişti. Asla tavizi yoktu. En son söyleneceğini en önce söylüyordu. Kırmak, incitmek onun tasarrufundaydı ve hiç önemli değildi.
Bir gün, bir arkadaşımızdan bahsederken ' Ben onu zaten hiç sevmem. Bana kırılmış olması hiç önemli değil ' dedi.
Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Üzüldüm, onun adına. İrkildim, kendi adıma. Kendimi izliyor gibiydim.
.../...
Neden?
Sonraki günlerde en çok bu soru takıldı aklıma. Neden karşıma çıktı? Bunca yıl sonra, neden şimdi?...
Düşündüm. Kendime onlarca, yüzlerce soru sordum. Neden? Neden?
.../...
Herkes bana, içinde bulunduğum ruh halini ve değişen kişiliğimi söylüyor, anlatıyordu ama ben anlamıyordum. Kabul etmiyordum.
Anlamamın tek yolu benzerim bir insanla yüz yüze gelmemdi. İşte o yüzden, onlarca yıl sonra, hayatıma tekrar girmişti.
' Gör ve yaşa bakalım. Sen gibi biri nasıl oluyormuş?'
.../...
Gördüm ve anladım.
Hayatıma tam zamanında-daha çok kayıp yaşamadan- girdiği için minnettarım.
Süratle değişiyorum. Eski ben oluyorum.
Ve yapabildiğim, becerebildiğim kadar onun da elinden tutuyorum. 'Beraber yürüyelim arkadaşım ' diyorum.
.../...
Olumlu ya da olumsuz hayatımıza giren her insanın bir anlamı, amacı var.
Yeter ki siz; duymayı, görmeyi bilin...
Neden? Sorusunun yanıtını kendinizde arayın.
Başka hiç kimsede değil.
Yanıt, çok uzağınızda değil.
Siz de...
Eser Akpınar
09.08.2010
İzmir.
.......Sayın Akpınar.... Okuduğum bu her yönden düzgün ve türk yazım-imla kurallarına uyulmuş öykünü çok beğendim.lâf olsun diye yazmadığın aşırı dkkaten anlaşılıyor. kutlar ve başarının devamını dilerken, sözümü şöyle bitireyim................. ......Buğday değirmenden çıktıktan sonra,insanlarda yaşlandıkça kıymet- lenir.Tabii mantıklı kşişlerin gözünde.SELı?MLA SEVGİLERİMİ SUNARIM. ....Mustafa Özçiçek....İzmir.
duymayı
görmeyi ve anlamayı
bilmeliyiz ...
Hisse alınacak bölümler vardı yazıda , ben payıma düşeni aldım darası okumayanların başına !!!
Çok başarılı bir anlatım sevgili kalemdaşım
saygımla