Noel Baba ve Tinerci Bahtiyar
Yeni bir yılı karşılamaya hazırlanıyordu yaşlı şehir ve insanları. Ana caddelerdeki direkler, meydanlarda daha özenli bir süs, bir saltanat. Işıl ışıl vitrinler. Kırmızı ağırlıklı giydirilmiş mankenler. Son moda giysiler. Kimilerinin ellerinde koskoca paketler, kimininki bomboş.
Kışın en yaman günleri. Birkaç saat sonra vakit gece yarısını gösterecek. Havai fişekler patlayacak lüks otellerin teraslarında. Göz alıcı giysileriyle arz-ı endam edecek sosyetenin gözdeleri. Günler öncesinden yapılmış rezervasyonlar. Hava ayaz mı ayaz. Soğuk kimin umurunda. Çılgınca eğlenilen müzikhollerden sarmaş dolaş çıkacak sevgililer. Evlerinin yolunu bulabilirlerse çok iyi...
Orta halli aileleri evlerinde PTT partisi bekliyor. Pijama, terlik, televizyon... En rahatı, en keyiflisi. Sıcacık sobanın etrafında toplansın herkes. Gelsin kestane kebap, patlasın mısırlar. TV de kanaldan kanala sörf. Gecenin en keyifli ve gözde oyunu da tombala...
Şehrin varoşlarında ise yollarda ne ışık ne süs. Köpekler ulur havai fişeklerden korkup. Baba, buruk bir sevinçle gelir eve. Kırıp sarıp bir tavuk almıştır garip. 'Hanım, bir de bulgur pilavı yap hele. Zengin olsun soframız bu gece' der. Erken uyumaya alışık çocuklar bekleyemez gece yarısını. Daha tarhana çorbasını kaşıklarken uyuklarlar...
Ne bir köprü altında ne de bir ATM kulübesinde buldular O' nu. Bir ekmek fırınının önündeydi gözleri yarı açık, geceden donmuş vücudu. Lisede okuyor olmalıydı aslında. Yaşı daha on beş, on altı gösteriyordu . Fazla bir şey istememişti ki Noel Baba' dan. Bir küçücük iş, bir sıcacık aştı beklentisi.
Öyle aşk- meşk de yoktu düşlerinde hani. Iskalamıştı O'nu yine ihtiyar, Randevuyu yeni yıla ertelemişti... Ömrünce mutlu olsun istemişti ailesi. O yüzden adını Bahtiyar koymuşlardı besbelli Kalleş trafik kazası alınca sevdiklerini, sokaklara düştü.Yeni yılı göremeden gitti ne yazık, Zavallı Tinerci Bahtiyar...
Yeni yılın ilk gününde, yerel gazetelerin sona yakın sayfalarında iki satırlık bir haber olarak geçti bu olay : Bir sokak çocuğu ...... mahallesi ...... sokakta bir ekmek fırının önünde donmuş olarak bulundu. Adı: Bahtiyar...
Ahh... Bahtiyar...Bu nasıl bir baht Çocuk?... Bu nasıl bir baht ki olamadı sana yar... Ana babalar evlatların tahtını yapar da bahtını yapamazmış. Ya sağ olsalardı?. Sağ olsalardı sekizde yazılan dokuzda bozulur muydu Bahtiyar?... Beklentilerin ne kadar masum, ne kadar ufacıktı. Kör, sağır, dilsiz bir toplum olduk... Ve de elsiz... Tutup ellerinden çekip çıkaramadık seni bataklıktan.
Ne zaman sıcak ekmek kokusu duysam kahrolurum. Boğazıma dizilir lokmalar. Bahtiyar gelip dikilir karşıma, hesap sorar...
Biliyor musunuz? Hiç sevemedim şu Noel Baba' yı. Çocukken de hiç inanmamıştım o masallara,Ren Geyikli kızağıyla, Koca göbeği ve sırtındaki hediye çuvalıyla gelen kırmızı yanaklı, bembeyaz sakallı adama. İnanmış gibi yapardım sadece. Kıyamazdım büyükleri gücendirmeye. Onlar inanıyor sanırdım, çocukluk işte... Sen yine de üzülme Noel Baba' yla buluşamadın diye. Kurtuldun bu dünyanın gamından kasvetinden. İki yüzlü insanlardan, alavereden, dalavereden. Mutlu yıllar sana Bahtiyar ve oradaki tüm sevdiklerine...