Öğretmenliğimin Unutulmayan Anılarından
Üniversiteyi bitirdikten sonra Hatay'ın Dörtyol ilcesine Türkçe öğretmeni olarak atanmıştım.Mesleğimi ve memleketimi çok seviyordum.Aksi halde hiçbir kuvvet beni ailemden koparıp,Anadolu'nun küçücük bir kazasında tek başıma yaşamaya mecbur edemezdi.
Annem babam üzerime titrerdi.İtina ile onların ilgisi sevgisi,şefkatiyle yetiştim.Artık memleketime çalışma zamanı gelmişti.Enerji dolu,duygulu,hassas bir genç kızdım.Pembe hayallerle dopdoluydum.Atandığım yere biran önce gitmek için sabırsızlanıyordum.
Ailem beni ,yaşlı bir teyzenin yanına, pansiyoner olarak bırakıp gitti.Burası tahtadan panjurları olan,her türlü konfordan uzak,basit bir odacıktı.Mutfağı yoktu,tuvaleti yolun öbür ucundaydı.Biraz hüzünlendim.Ağlayarak ailemden ayrıldım.Artık,kaderimle baş başa kalmıştım.Ne kalacağım yer,ne yiyeceğim yemek; Hiçbirisi sorun değildi.İdeallerim önemliydi...
Okulun ilk açıldığı günü hiç unutamam.Çocuklar gibi heyecanlıydım.Yüzlerce öğrenci, gözlerimin içine bakıyordu.Kalbim kuş gibi çarpıyordu. Umutla bakan gözlerinden benden ne beklediklerini biliyordum.Günler birbirini kovalıyordu.Okuluma ve öğrencilerime çok alışmıştım. Bunun dışında hiçbir şey beni ilgilendirmiyordu.Gençliğimin bütün heyecanıyla,ideallerimi gerçekleştirmek için çırpınıyordum.
Ak deniz in gök gürültüsü ve fırtınası meşhurdur.Gündüzleri çocuklarla oyalanıyordum.Geceleri rüzgarın etkisiyle tahta panjurlar duvara vurdukça,korkudan yüreğim ağzıma geliyor, yastığın altına kafamı sokup gün ışımasını bekliyordum.
Okula ilk başladığım günden beri öğrencilerin fakirliği dikkatimi çekmişti.Çoğu yakın köylerden geliyordu.İçim acıyordu.Okulda resim öğretmeni henüz yoktu.Gönüllü resim derslerini kabul ettim.Girmem gereken ders saatlerinden fazlasıyla çalışıyordum.Son sınıflara yağlı boya sulu boya tablolar,bez üzerine çalışmalarla, resim yapmayı sevdiriyordum.Nihayet yıl sonunda,o zamana kadar,orada alışılmamış bir yenilik yaptım.Resim sergisi açtım. Beni orada herkes resim öğretmeni olarak tanıyordu. Askeri garnizon,salonunu bize tahsis etmişti.Bir yıl boyunca çocukların ve benim el emeği göz nuru yaptığımız tablolar teşhir edilecek ve açık arttırmayla satışa sunulacaktı.
Nihayet beklenen gün geldi.Salon ,oldukça kalabalıktı.Fakat böyle bir şeye alışık olmadıkları için hiçbiri,tabloları satın almaya yanaşmıyor,izleyip geçiyordu.Heyecanlı yüreğim tir tir titriyordu.Bunca emekler ve umutlar boşa mı gidecekti?.Gözlerimden akan damla damla yaşları kimse görmesin diye saklıyordum.Masum ve muhtaç öğrencilerimi düşünerek,mikrofona sarılıp ağlayarak etkili bir konuşma yaptım. Biraz sonra tablolar hızla satılmaya başladı.Gözlerime inanamıyordum..Masanın üzeri paralarla doluyordu.Bu sefer sevinçten ağlamaya başlamıştım.
Toplanan paralarla, sınflardan seçtiğim 140 öğrencinin ihtiyaçları giderilmişti.Çok sevinçliydim.Artık okula gelirken üşümeyecek ve ıslanmayacaklardı.Onlara faydalı olmanın mutluluğunu duyuyordum.
Aradan yıllar geçti.Birkaç yıl önce;Rahatsızlığım nedeniyle,Ankara Hacettepe Hastanesindeydim.Arkamdan beyaz önlüklü bir genç bana doğru koşuyordu. Öğretmenim diye elime sarıldı.Tanımıştım.O öğrencilerimden biriydi.
-Öğretmenim,ne güzel duygular aşılamış,ne güzel yetiştirmişsiniz bizleri...Çok etkilenmişim.Sizi hiç unutamadım.Ben de fakir hastalarımla çok ilgileniyor onlara ücretsiz bakıyorum . Dedi.
O anda hastalığımı unutmuş,her yanımı manevi bir haz sarmıştı.Artık hiçbir yerim ağrımıyordu.Gözlerimden iki damla sevinç gözyaşı damladı.
Diyebilirim ki...Hayatımın hiçbir döneminde,o günkü kadar mutlu olmamıştım.
ŞİİRKOLİK SEÇİCİ KURULUNA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM
Ülkü Ahıska
Ne güzel dolu dolu bir öğretmenlik anısı. Engin ve edip yüreğiniz zeval görmesin Ülkü ablacım. Sizin gibi cumhuriyetin idealist öğretmenleri sayesinde bu memleket ayakta duruyor diye düşünüyorum, bunu sakın bir abartı ve iltifat kabul etmeyin gerçeklerden bahsediyorum. Dolu dolu güzel bir öykü kutluyorum yürekten...😙👍😙
Şiirkolik'te size çok teşekkür ediyor öğretmenim...
Gününüz demeyeceğim,
Her anınız kutlu olsun...
sevgili Ahıska,ilgiyle okudum yazınızı...yazının sonuna geldiğimde şöyle düşündüm:bu ülkenin öğretmenleri sanırım aynı sularda yosun oluyor!:))yosun dedim çünkü;yosun taşların üstünü kaplayan yeşilliktir...onların rengini değişritir,çiçek de açar karada olanlar:)))o yosunları tükürükle ezip kına yaptığım,ellerime yaktığım günlerim vardı benim:))))offfffff.....
ister misin bir anı da ben anlatayım:
ilk göreve başladığım yer Bolu'ya bağlı Çanakçılar köyü ilkokuluydu.bana,1-2-3.sınıflardan oluşan 1.devre verilmişti.birleştirilmiş sınıf olan bu sınıfta tamtamına 55 öğrenci vardı.e yani acemi bir öğretmene veril miydi bu kadar öğrenci;verdiler:))ama ben dinamiktim,bilgiliydim ve de öğrencilerimi çok seviyordum.başarısızlık diye bir şey yazmazdı benim listemde...işte bu sınıfta 2 km öteden gelen,minnacık,kayıtsız biri daha vardı.okul dört köyün okuluydu çünkü..adı Ayhan olan bu öğrencim bile öğrenmişti okuma yazmayı,hiç unutmuyorum...bir kış günü,okul saatleri süresince diz boyu kar yağdı.bu durumda,o minnacık öğrencimi 2 km öteye göndermek ailesine arkadaşlarından haber gönderip,elinden tuttum,senin de tarif ettiğin gibi olan tek odamda o gece misafirim yaptım onu..
Teşekkür ederim Işın Bey.
Merhabalar Işın Bey,sizin nezdinizde ekibinize ve tüm okurlarıma teşekkür ediyor,bu sitede gururla ve zevkle yazdığımı iletmek istiyorum. Saygılar efendim.
aldım koynuma uyudum...meğersebitli imiş,bir güzel de bitlendim:)))olsundu...
o köyden başka köye,başka köyden başka yerlere çıktı tayinim derken aradan yıllar geçti...sanırım emekli olduğum yıldı..bir bayram arefesi gecesi telefon çaldı..telefonda bir adam sesi.."kiminle görüşüyorum" dedim.ben dedi,kendimi şöyle anlatayım:
"kış günü beni köyüme göndemeyip,yatağını üleşen öğrencinizim ben.hatırladınız mı öğretmenim!.." der demez ağlamaya başladım..o da oradan ağlıyordu...
işte böyle sevgili Ahıska...olmadık zamanlarda ortaya çıkıyorlar..yeter ki onları sevelim ve onları incitmeyelim..
öğretmenler gününü kutlayarak,selam ve sevgilerimle...