Ölüme Doğru

Yaşamaya mı geldik, ölmeye mi ? Kafaları kurcalayan garip bir soruydu bu.
Farklı ortamlarda, farklı insanlara sordum bu soruyu. Güzel tartışmalar da oldu, kavgaya dönüşen ortamlarda. İnsanlar ne kadar önem veriyor kendi fikirlerini kabul ettirmeye. Biliyordum aslında ama yine de bir ümidim vardı ?saygı duymak' konusunda ama o da kırıldı. Hiçbir şey bilmiyor kimse aslında, bilmediği konu üzerine yorum yapmakta üstlerine yok ama. Bunu orada son kez teyit etmiş oldum.




Girdim bizim mahallenin kahvesine, arkadaşın yanına oturdum. Güzel bir sohbet vardı. Bir anda sordum yine bu soruyu. Bir an düşündü, ?ölmeye geldik' dedi. Ben aksini iddia ederdim hep. İki dakika sonra ne olacağımızı bilmediğimiz bir dünyada neden ölmek için yaşayalım ki derdim. Güzel bir tartışma ortamı vardı aramızda, kahvede ki diğer insanlara sorana kadar bunu. Ölmek için-yaşamak için...




Başta güzeldi aslında, herkes birbirini dinliyor, karşı fikrini sunuyordu. Mustafa abi o çıkışını yapana kadar; ?bırakın saçma sapan konuşmaları, ölmeye geldik, vaktinizi iyi değerlendirin, yanacaksınız öbür tarafta geri zekâlı herifler!' Film burada koptu. Bu hakaretleri, bu sorgulamayı kabullenemeyenler ayaklandı. Mustafa abinin üzerine yürüdüler. Karşı düşünenler de bir anda Mustafa abinin yanında yer aldılar. Yapılan bu güzel tartışma ufacık bir kıvılcımla kavgaya dönüştü. Ben bir köşeye kaçtım hemen, şaşkın bir vaziyette onları izliyordum. Ne olduğunu anlayamadım bile, o kadar çabuk gelişti ki her şey... Olduğum yerde kaldım, ne ileri ne geri. Kahve de ki diğer insanlar araya girdiler, kavga büyümeden sonlandı. Hiçbir şey demeden çıktım oradan.




Eve doğru gidiyordum. Tam kapıya gelmiştim, vazgeçtim girmekten. Uzun zamandır ertelediğim, sürekli beni rahatsız eden baş ağrım için hastaneye kontrole gitmeye karar verdim, hastanenin yolunu tuttum. İçeri girdim muayene için. Doktor sordu ben cevapladım. Bazı tahliller istedi benden. Onları hallettim, tekrar geldim doktorun yanına. Tahlilleri kontrol etti, sonra bana bakıp; ?Bugüne kadar neredeydin sen' dedi. Cevap veremedim bir an. ?Kötü bir şey mi var' diye sordum. Bakışları anlatıyordu aslında, yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. İçime bir karanlık çöktü o an. Merakla doktorun söyleyeceği şeyi bekliyordum. Bir anda ?beynin de tümör oluşmuş ve alınamayacak kadar büyük' dedi. Neye uğradığımı şaşırdım bir anda. Olduğum yer de sandalyeye yığıldım. Doktor anlatmaya devam ediyordu. ?Bu tümör iyi huylu, ilaç tedavisi ve sık sık kontrole gelmen gerekiyor' dedi. Reçetemi yazdı, ayrıldım oradan.




Hala şaşkınlığımı atamadım üzerimden. Basit bir baş ağrısı diye erteleyip durduğum şey, hayatımın geri kalanını etkileyecekti. Bugüne kadar neredeydim ben, niye erteledim hayatımla ilgili kararları bu kadar... Aklım da binlerce soru oluştu bir anda. Eve geldim, oturdum, düşünmeye başladım. Hiç birine cevap bulamıyordum. Yatmaya karar verdim. Uyku tutmuyordu. Uzun uzun döndüm durdum yatakta. Kimseye haber vermek aklıma da gelmedi. Bir ara uyuya kalmışım zaten. Sabaha doğru tekrar kalktım. Yine o umursamaz ben hallerindeydim. Ufak bir kahvaltıdan sonra, ilaçlarımı içip dışarı çıktım. Amaçsızca dolaşıyordum. Yusuf'u aramak istedim o an. Aradım, buluşalım dedim. Şaşkındı, sabahın dokuzunda ne yapacaksak. Anladı bir terslik olduğunu, çıktı geldi. Kafeye geçtik oturduk. ?Anlat' dedi. Sustum. Bekledi. ?Hastayım' dedim. Cevap vermedi. ?Beynim de tümör varmış' dedim, aniden ayaklandı; ?saçma sapan konuşma, neyin var anlat artık' dedi. Biraz daha başa sardım orada olayı. Şaşkındı, ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemedi. Bir süre konuşmadan bekledik. ?Hadi kalkalım' dedim. Hesabı verdim, çıktık. Hala şaşkındı, ben ise umursamaz tavırlarıma devam ediyordum. Biraz daha konuştuk, sonra eve geçtim ben.




Başım ağrıyordu yine. Bu sefer işi sarpa sarmadan gittim doktora. Muayene ettikten sonra, bana ameliyat tarihi verdi. Şaşırdım, alınamayacak kadar büyüktü çünkü. Soru sormadım. Bir hafta sonra ameliyat olacaktım. İlaç yazdı tekrar bana, ameliyat gününe kadar kullanmamı söyledi.




Bir hafta geçmişti, ameliyat günü geldi. Sabah hastaneye gittim yattım. Saat 9 sularında ameliyata aldılar beni. Korkuyordum. Ne yapacaklarını öğrenmek bile istemedim.




Kendime gelmiştim, oda da yataktaydım. Ameliyat bitmiş, odama almışlardı beni. Hemşire yanımda, serumu kontrol ediyordu. Kendime gelmeye çalıştım. Hemşire uyandığımı görünce doktora haber verdi. Doktor geldi, söylediklerini algılayamıyordum.




Bir süre sonra kendime geldim, hemşireyi çağırdım telefonumu istedim. Yusuf'u aradım, olanları anlattım. Çıktı geldi hemen. Önce kızdı biraz bu kadar geç haber verdiğim için. Sonra sakinleşti, kaldıramıyordum bende o sesi. Gitmek istiyordum artık. Doktoru çağırdık tekrar, bu gece hastanede kalacağımı söyledi, odadan çıktı. Yusuf telefon açtı evdekilere, bu gece eve gelmeyeceğini bende kalacağını söyledi. Bütün gün başımdan ayrılmadı. O gece öyle geldi geçti. Taburcu vakti yaklaşmıştı ama tümör hala yerindeydi. Tekrar yaşar mıyım aynı durumu diye sordum doktora. Mümkün dedi. En ufak bir problemde hemen kontrole gelmemi söyledi. Tamam dedim, ayrıldık oradan. Yusuf beni eve götürdü. Hala yanımdaydı. O gece de bizde kaldı. Ertesi gün bende kendimi daha iyi hissediyordum. Yusuf'u zorla da olsa gönderdim evine. Yine tek başıma kalmıştım ama iyi hissediyordum.




Ameliyatın üzerinden iki ay geçmişti. Hiçbir problem yaşamadım. Normal günlük yaşantılarıma, çalışmalarıma devam ediyordum. İyiydi her şey, sıkıntı yaşamıyordum. O akşam, Yusuf'u aradım yine, buluştuk. iki üç saat takıldık ayrıldık. Yine evdeydim. Erken yattım o gece. Sabah halletmem gereken şeyler vardı...




Sabah oldu, kalktım, kahvaltıya bile vaktim yoktu. Hazırlandım, çıktım hemen. İşimi hallettim, bir şeyler atıştırmak için eve döndüm. Kahvaltımı yaptım, bilgisayarın başına geçtim. O an baş ağrım yine nüksetti. Bilgisayardan kalktım, koltuğa geçtim uzandım. Geçmesini bekledim. Olacak gibi değildi, tekrar hazırlanmaya başladım hastaneye gitmek için. Üzerimi değiştirdim, evden çıkmak üzereyken fenalaşıp yere bıraktım kendimi. Ses çıkartamıyordum. Çaresizce bir mucize bekl...

06 Ocak 2013 5-6 dakika 14 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar