Onun Hikayesi

Oyun oynarken, zaman onun için adeta su gibi akıp geçiyordu. Arkadaşlarıyla oynamak, onun en büyük eğlencelerinden biriydi. Nasıl olmasın ki? 8 yaşındaki bir çocuğun başka ne gibi bir eğlencesi olabilirdi. Futbol onun için vazgeçilmez bie eğlenceydi. O topu, iki direk arasından geçirmek... Nerede olursaolsun, onda büyük bir haz uyandırıyordu. Zaten büyüyüncede futbolcu olacaktı. En azından o öyle sanıyordu.





Oynadıkları yerin, iki inşaat arasında, ana yola çok yakın olması, annesinin onu oraya göndermesine engel oluyordu. Zaman zaman annesine bu yüzden çok kızıyordu. Ama ne zaman canı istese kaçıp gelip burada oynuyordu. Zaten bu onun tek eğlencesiydi.





Ailesinin fakir olması, onu biraz üzüyordu. Dünya üzerindeki büyük servetin, insanlara bu denli adil olarak dağıtılmamasını içerliyordu. Kimileri para içinde
yüzerken, kimileri o havuza bekçilik yapıyor, kimileri ise sadece o havuzu uzaktan izlemekle yetiniyordu.





Hava çok sıcak, güneş tam tepede ve bunaltıcı bir hava vardı. Astım olması yüzünden doktoru onun bu havalarda, değil oyun oynamasını, dışarıya çıkmasını bile yasaklamıştı. Ama o herşeye rağmen bu oyunu oynamak istiyordu. Nasıl istemesin ki, zaten tek eğlencesi de buydu.





O gün yine oyuna dalmış, arkadaşlarıyla top oynuyordu. Kendisine atılan pasın heyecanıyla kaleye doğru koşmaya başladı. Kaleyi görünce topa tüm gücüyle vurdu. Top önündeki büyük çakıl taşına çarparak fırladı ve anayola kaçtı. İçinden lanet okuyarak "ben alırım" demekle yetindi. Ana yola doğru koştu. Topu eline aldı ve arkadaşlarına tamam dercesine bir işaret yaptı. Tam adım atacaktı ki, başı birden dönmeye başladı. Nefes alması güçleşti. Cebini yokladı, ve yanına ilacını almadığını farketti. Hayat onun için adeta durdu. Gözlerinin önüne yavaş yavaş perde iniyordu. Artık sadece dışarıdan gelen sesleri duyabiliyordu. Arkadaşları onu daha önce hiç bu halde görmediği için, şaka yaptığını düşündü. Dizlerinin bağı çözülmüştü. Artık ayakta duracak hali kalmamıştı. Büyük ve dehşet verici bir korna sesiyle ürktü. Bu onu kendine getirmişti. Başını el verdiğince yana çevirmeye gayret etti. Ve görebildiği tek şey o büyük kola kamyonunun üstüne doğru gelişiydi. Birden çok büyük bir
acıyla kendini havada süzülürken buldu. Uçuyordu adeta. Ne olduğunun farkına bile varamamıştı. Beyni onun düşünmesine engel oluyordu. Derken çok sert bir şekilde yerde yuvarlanmaya başladı. Artık hiç birşey göremiyordu. Işıklar tamamen sönmüştü. Sadece duyabiliyordu. Birkaç bağarışma sesi. Ne olduğunu hala anlayamamıştı o. Nasıl anlasın ki sadece 8 yaşındaydı. Ve hayatın ona bu denli acımasız davrandığını nereden bilebilirdi. Artık nefes alırken canı yanıyordu. Ama hala hiç birşey göremiyordu. Biraz daha kendini zorladı,
insanların konuştuklarını duyabilmek için. Duyabildiği tek şey "yaşaması imkansız" 'dı...

18 Nisan 2009 2-3 dakika 1 öyküsü var.
Yorumlar