Orkestra Şefi
Klasik Müzik konserlerine gitmiş olanlarınız vardır aranızda mutlaka. Bende eskiden çok giderdim. Şimdilerde pek mümkün olmasa da gitmek. Ta bir kaç gün önceden sıraya girerdik bilet almak için, kaçırmazdık pek çok klasik müzik konserini... Çok yakındı CSO Konser Salonu benim iş yerine, iki adımlık mesafe...
Evde dinliyoruz şimdi fırsat buldukça. Ayrıca orkestra yönetiyoruz zaman zaman. Şaşırdınız değil mi? Orkestra yönetiyoruz derken şakacıktan. Bebeler ile yapıyoruz bunu sonrada gül gül yerlere yatıyoruz... Hikmet Şimşek, Gürer Aykal taklidi yani birazda...
Kuzenlerin ufak bebeleri var. Onlar ile beraber bir araya geldiğimiz zaman, hemen bir yerlerden uzunca bir sopa bulmam lazım. Bulurum sopayı karşıda veletler sıraya dizerim hepsini, kimi mahsusçuktan keman çalacaktır benim şefliğimde, kimi vurmalı çalgı, kimisi klarnet... Çalar gibi yapacaklar, bendeniz de şef elimde annemin örgülerini ördüğü şişlerden birisi...
Kaseti koyarız artık hangisi denk gelirse Mozart mı, Beethoven mi, Ahmet Adnan Saygun mu, Necil Kazım Akses mi? Nevit Kodallı mı? Baktık beğenmedik mi müziği, gelsin hemen başka kaset... İlla klasik müzik olacak diye de bir şartımız şurtumuz yok, bazı zaman yerli müzik parçalarını da yönetiyoruz çocuklarla... Barış Manço’dan başlıyoruz, giriyoruz şarkılara, Nilüfer’den Ajda’dan, Cem Karaca’dan, çıkıyoruz...
Sonra birden duruyoruz ve çocuklar ile birlikte birbirimizi alkışlıyoruz... Enstrümanlar değişiyor ve çalmaya devam... Çalarken orkestrayı yöneten olarak ben, çalar gibi yapanlara kaş göz işareti yapıyorum, pişt filan yapıyorum, ara ara düzgün çal diye idare çubuğu şiş ile omuzlarına kafalarına vuruyorum. Sonra, ne oluyor? Konser bitiyor ve de yerlere yatıyoruz bebeler ile...