Ormancı Bekir - 2
İrice bir çam ağacının arkasında, nefesini tutmuş vaziyette olanlara kulak kesildi. Baktığı cepheden yedi kişi saydı. Arkası dönük ve iriyarı olan, diğerlerine bir şeyler anlatıyordu. Hatta birine yumruk atıyordu. Muhtemelen silahı yanlışlıkla ateşlemiş olanı dövüyordu. Evet, o silah yanlışlıkla ateşlenmemiş olsa burada olmayacaktı. Mesafeyi kısaltıp, olanları iyice anlamalıydı. Bulunduğu mahalli çok iyi tanıdığı için zula yerleri kestirebiliyordu. Kalabalığın olduğu yerin iki çıkışı vardı. Eğer ne olduğunu anlarsa, sorunu çözebilirdi. Osman öldükten sonra, yanına gelen arkadaşı henüz işe başlamamıştı. Diğer orman ekipleri tamdı. Şef'i Bekir'in becerisini ve gücünü bildiği için fazlaca takmıyordu. Ama yine de, bulunduğu duruma hayıflandı."Keşke şu an Osman olaydı! İki kişi bunların hakkından kolayca gelirdik." diye içinden geçirdi. Biraz daha ilerledi. Tabancası sağ elinde, ayaklarını oldukça sağlam ve sessizce yere basıyordu. En ufak çıtırtıda işi berbat edebilirdi. Birbirine yakın iki çamın irice olanına sessizce tırmanıp, yukarıdan olanları daha iyi görmeli ve duymalıydı. Ellerini tükürükle ıslattıktan sonra,"Bismillah" diyerek tırmanmaya başladı. Bir iki metre tırmanmıştı ki tuttuğu dal "Çat" diye kırıldı.
"Hay aksi, şimdi sırası mıydı?" Hızlı bir hareketle en yukarı tırmandı. Nefesini tutuyor, olduğu yerde ölü gibi duruyordu. Eğer bir aksilik olursa, bir iki kişiyi de olsa tabancasıyla yere sererdi. Ama işi kökünden çözmeliydi.
*
Arkadan gelen sese doğru hepsi birden yöneldi. Sarıkavak köyünden Berbat Ali ve ekibi iş peşindeydiler. Berbat Ali, silahı yanlışlıkla ateşleyen Kelebek Kadriye vurdukça vuruyor, galiz küfürler savuruyordu. Sonra, tedirgin ve kızgın bir şekilde;
"Bu seste neydi?" dedi. Ekibin en küçüğü olan Sarı Sabri'ye;
" Git bak bakalım! Neyin nesiymiş? Tuzağa düşmeyelim. Yakalanırsak yandık!" dedi.
Sol gözü kısık ve ağzı geçirdiği felç sonrası eğilmiş olan Sarı Sabri,
Kekeleyerek;
"Ta-ta-tamam a-a-abi !"diyebildi. İyice sinirlenen Berbat Ali;
"Kazım sen bi koşu git bak! Bu sümsük konuşana değin, o kimse kaçar gider."
Kazım, elinde silahı koşar adımlarla gitti. Etrafı kolaçan etti. Sağa sola dikkatlice baktı. Kimseler yoktu."Tilki, tavşan, domuz v.s.olabilir" dedi kendi kendine... Tekrar gerisin geri koşarak geldi. Berbat Ali'nin karşısına nefes nefese dikildi.
"Abi kimseler yok, hayvanlar olsa gerek" dedi. Berbat Ali, verilen cevaba emin olmamış gibi sordu;
"İyice baktın mı, sağı solu kolaçan ettin mi?" Kendine güvenmemesine bozulan Kazım;
"Ayıp oluyor Ali! Şimdiye kadar ne yamuğumuzu, hatamızı gördün?" Biraz yumuşayan Berbat Ali,
" Tamam! Bozulma hemen, çok dikkatli olmak zorundayız. Bu salağın silahı ateşlemesi sonrası birileri gelmiş olabilir diye düşündüm. Bu sefer ki işimiz şimdiye kadar olanlardan çok farklı ve yüklü bir iş. O yüzden bundan sonra ki, en ufak ihmalde yanarız alimallah... Sınırdan katırlarla gelen malları Kısık Gedik geçidinden buraya getirecekler. Tam tamına on dört katır."
Ekipte bir uğultudur başladı. Birbirlerine şaşkın şaşkın bakarak;
"Vuvvv, vay anasını!" dediler. Olaya iyice derinlik ve ciddiyet katmak isteyen Berbat Ali,
"Tabi, bu iş öyle evde karı eteği altında yatmaya benzemez.Katırları buradan kasabaya indirir,Çakır Osman'ın ahırına götürürsek işin büyük kısmını halletmiş olacağız.Burada bir tek ormancı var,onu da bir hamlelik yaparız" dedi.
Epeydir olayları izleyen ve hiç konuşmayan Köpük Ekrem, bir iki adım öne attı. Elinde ki çubuğu yere doğru dürterken, konuşmaya başladı;
"Siz Ormancı Bekir'i es geçiyor, hafife alıyorsunuz. Ve de hayatınızın hatasını yapıyorsunuz. Şimdi inanıyorum ki, buralarda bir yerlerde bizi dikizliyordur. Tam üç kere elinden zor kurtardım. Son olayda ayağımdan vurmuştu. Ayağımın aksaklığı ondandır. Onunla kapanmamış bir hesabım var. Sizinle bu ilk işim ve sırf o yüzden katıldım size... Ama bana sorarsanız; katırları Kısık Gedikten değil, Çapar'ın dağından aşıralım derim. "
*
Bekir, olanları can kulağıyla dinliyordu. Kazım geldiğinde az kalsın aşağı düşüyordu. Bu işi can pahasına olsun çözmeli, kaçakçıları içeri tıktırmalıydı. İyi ve zekice bir plan yapmalıydı. Köpük Ekrem işi bozmuştu. Kısık Gedikten geçerlerse, hepsini tek tek avlardı. Kısık Gedik, buraya yaklaşık on beş kilometre, bu demek ki akşama ancak gelirler...
***
Devamı Var...