Ötesi
Görüyorum. Onlar gerçekten var. Bir hayal, bir silüet gibi değil, kanlı canlı görüyorum işte onları. Doktorlar, karım ve arkadaşlarım bunun tam aksini söyleseler de onlara inanmıyorum. Hem insan gözüyle görebildiği bir şeyin nasıl olur da varlığını inkar edebilir ki?
Ben hasta değilim, olamam. Haftalar boyunca EKT uygulanan vücudum artık öyle hırpalandı ki... Ama ne yaparlarsa yapsınlar beynimin içersini bir düzene koyamıyorlar. Düşüncelerimi engelleyemiyorlar. Düzenli olarak haplarımı kullanmam gerek onları bir daha görmemem için ama içmiyorum hiçbirini. Çünkü bu beni daha da kötü bir noktaya sürüklüyor ve hayali varlıkları unutacağım derken kendi varlığımdan şüphe duyar oluyorum. Bu yüzden ne kadar onları net bir şekilde görüp hissedebilsem de, görmezden gelmeyi öğrendim.
Çalışıyorum durmaksızın. Sayfalar dolusu çiziyorum hayalimdeki varlıkları, belki de gerçek dünyadakileri, bilemiyorum. Zira kafamın içinde uğuldayan bir yığın zırva var ve ben hangisinin gerçek, hangisinin hayal olduğunu idrak edemiyorum. Belki de karımı ve doktorumu dinleyip tedavime devam etmem gerekiyordur. Fakat bunu istemiyorum. Ayrıca kendimi tamamıyla unutmak ve günlük yaşantımı bir kara kutuya hapsetmek, bana kötü bir düşünce gibi geliyor. Hayır, bunu yapmayacağım. Ne olursa olsun bununla savaşmasını öğreneceğim.
Bir hafta önce eve -eski- patronum Halil Bey geldi. Benden biraz ürktüğünü hissettim fakat aldırmadım. Güldüm geçtim işte... Benim insanlara karşı yakın olmayışım ve soyut varlıkları, olmayan insanları görüşüm konusunda kendi kendime verdiğim bir karar bu: Ne olursa olsun 'gülüp geçmek.' Böylece nefes almam kolaylaşıyor, karımla daha iyi ilişkiler kurabiliyorum, iki yaşındaki kızımla daha rahat oynayabiliyorum, çizimlerimi bağımsızca ve içimden geldiği gibi yapabiliyorum...
Ben evimizin çalışma odasında tam pencerenin önünde duran şövalemin başında resmimle ilgilenirken, ordan, tam bitişiğimden bakıyor bana o küçük kız. Nasıl da sevimli ve candan bir görünüşü var. Resmimi dikkatle inceliyor ve onu beğendiğini söylüyor. Fakat gökyüzünü daha açık ve berrak yapmam için beyazları çoğaltıp, kararan, fırtınaya tutulmuş gibi görünen bulutları tekrardan oluşturmalıymışım. Haklı. Aynen tekrarlıyorum dediklerini. Bana memnun memnun gülümsüyor. Gözleri buz mavisi bu kızın, saçları altın sarısı. Aynı benim kızıma benziyor. Sanki Lale'nin biraz büyümüş hali gibi. Ona dönüyorum ve eğilip kulağına fısıldıyorum: 'Lale de büyüyünce senin gibi tatlı ve akıllı bir kız olacak. Fakat ne yazık ki o seninle hiçbir zaman tanışamayacak...' Bana gülümsüyor ve 'Evet.' diyor kısaca. Sonra tekrardan resmimi analiz etmeye koyuluyor.
Saatlerdir izliyor beni. Resmi bitirdim az önce. Gökyüzüne belli belirsiz koyu gölgeler attım ama açıklık hakim çoğu ölçüde. Tuvalin ortasına minik, dar ama sonu aydınlığa çıkan bir yol çizdim. Kavaklar boy boy yolun yanında dizili ve allı yeşilli çiçekler tepe tepe sıralanan dağların eteklerinde birikmiş. Sol tarafta birbiri ardına uçuşan renkli anka kuşları, sağ tarafta küçük, tahtadan bir kulübe. Çatısı açık kahve ama bacası biraz daha koyu. Güneşin naif ve kıvrak gülümsemesi sarıp sarmalıyor burayı. İyi dost hepsi birbiriyle. Yolun ortasında ileriye doğru giden, kara saçlı, biraz dengesiz yapılı, saydam arkadaşlara sahip fakat kendisi tamamen gerçek yaşamdan bir parça olan hür hayalli bir adam var. Bir adımı önde, diğeri onu takipte. Sarı-beyaz güneşin öğle vaktindeki ışınını andıran minik bir aydınlık vurmuş yüzüne. Gözleri umut ve istek dolu. Gülümsüyor usuldan. Hep ileriye, daima ötelerdeki güzel günlere ulaşmak isteyen bir adam hem de. Bu adam galiba benim...
Evet, şimdi kabul ediyorum; ben hastayım!
Hastalığımın adına 'şizofreni' diyorlar ve benim gördüğüm aslında onların da gördükleri fakat görmek istemedikleri bir şey daha var:
Ben, güzel ve neşeli anlara ulaşmak istiyorum. Bu yüzden de daima hızla yürüyor, hızla arşınlıyorum hastalığımın yollarını. Öyle ya da böyle bitireceğim bu yolu. Ve de biliyorum ki, az sonra buz mavisi gözlü kız resmimdeki gökyüzünün bir yerlerinde yavaşça kaybolmaya başlayacak...
EYLÜL/2013
Farkliydi. Kutluyorum kalemi. Sevgiyle kalin.
hüzün dolu ...dua ile
Psikolojik sorunları olan bir insanın portresi çizilmiş öyküde. Tedavisi de çok kolay değildir bildiğim kadar bu hastalıkların özel ilgi ve itina gerektirir. Modern Psikiyatrinin de kurucusu sayılan Avusturyalı Doktor Sigmund Freud ''Bütün insanlık benim müşterimdir.'' demiştir. bir söyleminde. Hüzünlü bir öykü. Gün sonunda da ödülünü almış kutlarım Seni Filiz içtenlikle...👍😅👍