Özgürlük

Akdeniz maviliği tartışmasız, iklimi bir o kadar hoş, dünyada çok nadir görülür sendeki güzellik. Uzun kumsalların, kumlarda yürüyen misafir ve ev sahibi insanların ne güzelsin Akdeniz...
Mevsim yaz olunca çokça bulunur kıyılarında insan, dolup taşar mahşeri kalabalık, dolaşır sırtında ağırlarsın sıkılmadan her geleni hoşnut ederek gönderirsin. Acı yaşanmamışmıdır sende, tabi var hiç olmazmı? Kucaklamışken bunca canlıyı olmazmı hiç acı sende. Belki çok geri planda güzelliğin karşısında, var olan acıların olsun yinede fani olan her şey gibi yatmakta içinde üzüntün uyuyarak...
Sen her halinle güzelsin, bizler için güzelsin, yaşa varol, sen ol ki herkes seni sevsin...

Anlatalım Akdenizde bir balık ve balıkçının öyküsünü...
Güneş her zamankinden daha parlak ve daha fazla ısıtıyordu denizi, insanı ve tüm canlıları, deniz her zamankinden daha maviydi sanki.
Bir gün önce oltalarını hazırlamıştı balıkçı Seyfi, karar vermişti yarın için balık tutmaya bir yandan geçen mevsimin arızası varmı diye gözden geçirdi sandalını, çok büyük bir arıza göremedi sandalda, hazırlığını yaptı, artık herşey hazırdı yarın için...

İlk avıydı mevsimin yarın, heyecanlıydı, düşündü tutacağı balıkları belki fazlasını satardı, pazar vardı nasıl olsa yarın, işler iyi gider balık bol olursa para bile kazanırdı.
Böylece düşünürken farkında olmadan kirpikleri göz kapaklarına ağır, göz kapakları belki kafasına ağır taşınamaz gelmişti, böylece uyudu, balıkçı Seyfi...
Uykusunda bir balık hikayesi gördü, çok garip, nemi görmüştü uyandığında gerçekmi rüyamı olduğunu pek kendide çözememişti ancak hayat devam ediyordu.
Rüyası şöyledi,anlattığına göre; Balık tutmak için denize açılmıştı, bereketli bir avdı çok balık yakalamıştı, o kadar zevkli gidiyordu ki av işi kendini alamıyordu balık tutmaktan, ne kadar fazla balık, o kadar ekmek parası, vardı beş on kilo balık sandalda, Seyfi'nin hesabın göre, buda birkaç günlük nevale demekti balıkçı için...

Unutmadan, seyfinin bir çocuğu birde hanımı vardı, hanım temizliğe giderdi zengin evlerine haftada bir iki defa,çocuk sırtında büyüdü dersek yalan olmaz herhalde...

Seyfi nihayet kendi kendine bereket versin çok geç olmadan dönmeliydi evine, oradan pazara.Son bir balık daha dedi ve oltasını attı suya, bekledi, bekledi, geç kalmıştı bu defa balık neden...
Biraz daha bekledi,iki üç dakika,birden oltası kopacak gibi oldu çok büyük bir balık takılmıştı, yıllardır balıkçıydı ama biraz korkmuştu böyle zor bir av görmemişti hiç hayatında.

Balıkçı avı sandala almak için çabalarken av bir türlü yaklaşmıyordu sandala, mücadele bir saat kadar sürdü, akşam olmak üzereydi güneş etkisini kaybetmiş gurup vaktiydi. Balıkçı bir an oltanın boşaldığını hissetti kaçırdım dede kendi kendine balığı , birkaç dakika sonra balık yorulmuş şekilde sandalın dibine kadar gelmiş su yüzeyine çıkarak balıkçı Seyfi'ye bakıyordu.Şaşkındı Seyfi iyice afallamıştı sandalın üzerinde, balık şöyle dedi balıkçıya,çok balık tuttun biliyorum, sana helal kılındı balıK tutman ve yemen , fazlası haramdır bilesin, bende senin son avın oldum bilmeden beni serbest bırak hiç yakaladım demeden.
Düşün şu an ben Seyfi, sen balık olsan nasıl düşünürdün ikimiz için...
Balıkçı çok şaşırmış üzülmüştÜ gerçekten, karar verdi o balığı serbest bıraktı, balık hoşçakal balıkçı Seyfi çok iyi yaptın özgürlüğüme ulaştırdın beni diye seslendi, daha çok balık tutarsın umarım gelecek yarınlarda, diyerek kayboldu mavi sularda. Ağlamıştı Sefi balığın ardından...

Birden uykusundan uyandı zıplayarak, aynaya baktı.Gözlerinde yaşlar vardı gerçekten, tekrar ağladı.
Ne güzel şey dedi özgürlük...

23 Mart 2010 3-4 dakika 6 öyküsü var.
Yorumlar