Pamuk
Gün yeni başlamış güneş yavaş, yavaş yüzünü gösteriyor,bende kardeşlerimin
uyumasını seyrediyordum.Tüyleri pamuk gibi,nefes alışlarında küçücük karnı bir inip bir kalkıyordu.Annem bahçeyi dolaşmaya çıkmış bende uzun kulaklarımı dikmiş annemi bekliyordum.Beş kardeştik,kar beyazı tüylerimiz uzun, uzun kulaklarımız,yün yumağı kuyruğumuz vardı.Hepimiz aynı gün doğmuştuk daha doğalı yedi gün falan olmuştu.Bir evin bahçesinde dört beş aile toplam yirmi beş otuz küçük şirin tavşan yavrularıydık.Annem evin sahibinin getirdiği taze sebzelerden yemiş bizi emzirmeye gelmişti.Uyanan kardeşlerimle dizildik süt pınarı annemizin memelerine.
Annem çok güzeldi ve mis gibi kokuyordu.Onun yanında kendimi güvende hissediyor gidince tedirgin oluyor kulaklarımı dikip etraftaki sesleri dinliyordum.
Ev sahibi iyi bir insana benziyordu.Her gün taze sebze getiriyor,tüm ailelere paylaştırıyordu.Arada annemle konuşuyor onu seviyor okşuyor gülümsüyordu.
Güneş batmak üzereydi,annemin koynuna sokulduk hepimiz mis gibi kokuyor ayrı bir huzur veriyordu.İçimde bir endişe bir korku vardı.Gece hiç uyumadım.Her taraftan tıkırtılar geliyordu.Gecenin sessizliğinde çitin teli uğulduyordu,rüzgardan.Sabahı zor etmiştim.
Bahçe kapısı açıldı o sevimli ev sahibi elinde taze sebzelerle girdi bahçeye.İlk bizim yuvaya yaklaştı.Diğer elinde demirden bir kafes vardı.
Kafesi yuvanın yanına bırakıp sebzeleri özenle dizdikten sonra,elini uzattı üzerime.Seveceğini hissettiğim insan kulaklarımdan tuttuğu gibi kafese atıverdi.Bir kardeşim bir kardeşim derken,teker teker kafese hapsediyordu.bizi.
Annem çaresizce etrafa saldırıyor.Çaresizlik içinde bir o yana bir bu yana koşuyordu.Annemi ilk defa bu kadar hırçın görmüştüm.Daha sonra öbür yuvalara gidip aynı şekilde tüm yavruları doldurdu kafesin içine.Tüm anne tavşanlar bağırıyordu,
-Bunlarda mı bunlarda mı ömrümüz sana yavru doğurmakla geçti.Doyamadan yavrularımıza alıp gidiyorsun elimizden.
İki eliyle kavradığı kafesi kaldırdı kucağına,bahçe kapısına doğru ilerliyordu.Gözlerim annemi izliyor,neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.Oysa ki bu insan hep taze sebze getiriyordu anneme.Bir eliyle hafifçe araladı bahçe kapısını.Annem masum, masum bakıyor gözyaşları akıyordu yüreğine hissediyordum.Çünkü ilk defa annemin çaresizliğine ve acizliğine şahit oluyordum.Günlerce belki yıllarca gitmeyecekti bakışları gözlerimin önünden.Canım yanıyor içim acıyordu,hep birden ağlaşıyorduk.
Bir arabanın arka koltuğuna bıraktı kafes içinde bizi,geçip ön tarafa çalıştırdı arabasını.
Rahatsız edici motor sesi ve onun gibi onlarcası vızır, vızır geçip giden arabalar arasında bizde ilerliyorduk.Pencere camı yüksek olduğu için hiçbir şey gözükmüyordu.Sadece evlerin balkonlarını birde büyük yüksek arabaları görüyorduk.Korkudan bir birimize sokulmuştuk.Yirmi yirmi beş dakika sonra araba durdu.Kapıyı açıp bizi kafesle kaldırıma bıraktı.Tahta masa üzerinde biraz daha büyük bir kafes vardı.İçinde beş altı yavru bekliyordu.
Cadde çok kalabalık kimi sağa gidiyor kimi sola gidiyordu.İnsan sesleri araba sesleri hepsi birbirine karışıyor,bizim yuvanın olduğu bahçeye hiç benzemiyordu.Bizlerin kulaklarından tutup teker, teker büyük kafese öbür yavruların yanına koydular.kafesin başında genç hafif sakalları çıkmış başında kep bulunan kişi sanırım yeni ev sahibimizdi.Eski ev sahibine bir miktar para verdi.Paraları sayan eski ev sahibimiz arabasına binip ayrıldı,kalabalık caddeden.
Çok sıkıcıydı burası hiçbir yere kıprayamıyoruz kalabalığın sesi de başka bir dertti.Her birimiz anne, anne diye bağırıyordu.Hemen yanımda kaldırım üzerinde bir karton üst kapakları açık etrafı delik, delik içi sarı, sarı civcivlerle doluydu.İçlerinden biri sürekli içleniyor, ahlanıyor çok üzülüyordu.Onunda benim gibi annesini özlediğini düşündüm.
Arada insanlar geliyor eğiliyor,bakıyor.
Ben annemi istiyorum diyorum.O şirinlik yaptığımı zannediyor.Karşılık veriyor oda aynı şekilde şirinlik yapıyordu.Küçük bir kız çocuğu dikildi karşıma,göz göze geldik sap sarı saçları boncuk mavisi gözleri,küçük ağızlı, şirin ve masum suratlı bir kız.
Yanında anne babasıyla ellerinde poşetler var. Kız annesinin bacaklarına sarıldı anne bana tavşan alır mısın? Diyor adeta yalvarıyordu.Bir yandan da parmağıyla kafesten içeri severcesine hareketler yapıyordu.Onca yalvarmaya dayanamayan anne sonunda.
-Olur kızım alırız.dedi
Baba
-Hayatım yazık şu yavrulara küçücük kafes içinde kendi doğal ortamından ayırdıkları yetmiyormuş gibi birde üstüne para kazanıyorlar.
Anne
-Ne olacak ki hayatım
Baba
-Diyelim ki aldık eve götürdük,bir gün, iki gün,üç gün, sonra.Bu hep yavru kalmayacak haliyle büyüyecek,sevimliliği gidecek.Belki bir yerlere zarar verecek.Sırf bizim kızımız mutlu olsun diye bir yavruyu esir alıyoruz.Bu felaket..
Anne
-Hayatım haklısın ama biz almasak başkası alacak. Alacak kimse olmasa burada kafeste kalacak bu daha mı iyi yani.
Baba
-Keşke kimse almasa da bu yavrular çocukların mutluluğu için kendi yuvalarından ayrılmasa.Tamam alalım bir tane.
Yasemin
-Oley , oley babacığım seni seviyorum.Sen bir tanesin,canım babam.
Sonra satıcı genç hangisini istiyorsun dediğinde ,Yasemin beni gösterdi.
-Şu pamuk gibi olanını lütfen onu istiyorum dedi.
Satıcı beni kulaklarından tuttuğu gibi kaldırdı.Karton bir kutu içerisine koydu.Ama Yasemin durmuyor,yine annesinin bacaklarına sarılmış.
-Anne birde civciv alalım lütfen diyordu.
Anne
-Oldu olacak alalım kızım belki arkadaş olurlar.
Yasemin civcivleri seçerken dikkat kesilmiş ellerini dizlerine koymuş,eğilmiş kutudaki civcivleri seyrediyordu.
Anne
-Hadi bir tanem seç birini.
Yasemin
-Tamam seçtim şu köşede masum, masum bekleyen civcivi istiyorum.
Yasemin kutuda boynu bükük duran sessiz civcivi seçmişti.Anne ,baba,Yasemin,sarı civciv ve ben koyulduk yola.Baba araba kullanıyor.Anne yanına oturmuş etrafı seyrediyor,arada konuşuyor.Yasemin dizlerinin üzerinde karton içinde ki bizi seyrediyor bizle sohbet ediyordu.
Bir evin önünde durduk.Güzel üç katlı bahçeli büyük bir bahçe kapısı olan evdi.Araba durur durmaz Yasemin bizi aldığı gibi fırladı arabadan bahçeye.Bir ağacın gölgesine geldik çıkardı kartondan bizi.Var hızımla koşmak istedim,ama bu kız beni tıklım tıkış bir kafesten özgür çimler üzerine getirmişti.Kötü olamazdı.Güveniyordum ona.Civcive dönüp.
-Senin adın sarı olsun anladın mı beni sarı.
Bana dönerek.
-Senin adında pamuk tamam mı pamuk.
Bahçede gezindik adeta bize bahçeyi gezdiriyordu.her köşesini adımlamıştık.
Bizimle biraz oyun oynadı.Güneş batmak üzereydi.Annesi seslendi
-Yasemin hadi yavrum gel lütfen ellerini ayaklarını güzelce yıka .hadi yavrum dedi.
Yasemin bizi kutuya koyup kutuyu kucakladığı gibi evin merdivenlerini hızla çıktı.
Salona girdiğinde kutuyu sehpa üzerine bıraktı.Annesi yemeği hazırlamış,masanın etrafında dolaşıyor tabakları yerleştiriyordu. Baba koltuğa oturmuş kitap okuyordu.
Birden anne seslendi.
-Yasemin onları içeri getirmişsin neden bahçede değiller ben onları içerde istemem.
Yasemin.
-Olmaz anne onlar daha çok küçük dışarıda bırakamam.
Baba hafifçe doğrulup kitabı kapatıp ayağa kalktı ve .
-Hayatım ben sana alırken söyledim bunların olacağını tahmin etmedin mi?Şu güzelim yavrular gece bahçede ne yaparlar onca kedi dolaşırken ortalıkta.Al Yasemin odana götür yavrum. Dedi
Yasemin.
-Oley oley canım babam .
Diyerek bizi kucakladığı gibi merdivenleri koşar adım çıkıp ikinci kattaki odasına bıraktı bizi.Sonra yemek yemek için aşağı indi.Yemeği biter bitmez de geldi.Yüzü gülümsüyor,neşe içinde adeta uçuyordu.Beni kah kucaklıyor,kah sırt üstü yatağa yatıyor,beni göğsünün üzerine bırakıyor kah öpüyor,yanaklarımı okşuyordu baş parmağıyla.sevinçten uçuyordu.sarı ve ben Yaseminin arkadaşı olmuş yalnızlığına son vermiştik saat ilerlemişti.Anne kapıyı açıp.
-Yasemin kızım artık yatmalısın sabah oynarsınız.
Yatağa yatan Yasemin bir türlü gözlerini kapamıyor,bir bana bir sarıya bakıp gülümsüyordu.Sabah erkenden kalktı,ben uyumamıştım.Hemen bizi aldığı gibi bahçeye koştu.Biz taze çimler üzerinde özgürce koşuyor sarı arada göğsünü kabartıp kanatlarını çırpıyordu,çıkmamış tüyleriyle.Yasemin uzanmış çimler üzerine bizi seyrediyordu.Her gün mutlu her gün neşeli,eğlenceli geçiyordu.Zaman su gibi akıyor sarı büyümüş kanatları kocaman olmuştu.Bende büyümüş taze sebze yemekten kocaman tombul bir tavşan olmuştum.Yasemin bizi seviyor ama eskisi kadar değil,baba bize telden bir kafes yapmış bizi bahçede tutuyordu.Akşam olunca kafesin kapısını kapatıyorlar.Sabah tekrar açıyorlardı.Bana teze sebze sarıya buğday taneleri veriyorlardı.Yasemin eskisi kadar ilgilenmiyordu bizimle.Bir akşam balkona oturmuş konuşuyorlardı.
Anne.
-Hayatım tatil işi ne oldu,hallettinmi?
Diye sordu.
Baba.
Hallettim hayatım ama bir sorunumuz var.
Anne.
-Sorun mu ne sorunu?
Baba.
-Hayatım biz tatile çıkınca sarı ile pamuk ne olacak hiç düşündün mü?
Anne.
-Evet ya onlar ne olacak,onlar yüzünden gitmeyeceğiz deme.
Baba.
-Bakacağım bir çaresine.dedi
Tatil lafını duyan Yasemin bizleri unutmuş tatilde tatil diyordu.çok üzüldüm.
Sabah erkenden kalkan baba arabasına bindi gitti.Öğlen sonu olmuştu döndüğünde yorgundu.Bize olan sevgisinden hiçbir şey eksilmeyen baba beni ve sarıyı alıp arabaya koydu.Yola çıktık,yarım saat falan gittikten sonra baba durdu.bizi kucağına aldı sarı bana bakıyor ben sarıya.Şimdi ne olacak diye endişe ediyorduk. Baba bir bahçe kapısı önünde durdu.Bu bahçe evet bu bahçe doğduğum bahçe!
Benim hatırladığım bahçe evet evet hem de gözleri yaşlı geride bıraktığım annemin beni emzirdiği bahçe burası.Baba sabah evden çıktığında beni satın aldığı gencin yanına gidip.Beni nereye vereceğini sormuş oda yavru yetiştiren adamın adresini vermiş.Babada bizi alıp getirmiş tüm bunları ev sahibine anlatırken anladım. Ev sahibi bizi aldı eline.Baba üzgün ama gururlu bir bakıştan sonra arabaya binip ayrıldı.Hissedebiliyordum ayrılmak istemediğini ve mutlaka bizi görmeye gelecekti.Ev sahibi bizi elinden bahçeye bırakır bırakmaz var hızımla koştum doğduğum yuvaya.Kütüğün üzerinden atlayıp annemin kazdığı küçük ine(yuvaya)girdim.Annem güzel annem yatıyor yeni yavrularını emziriyordu.Beni görünce kalktı koştu yanıma,kokluyordu.Hasretle özlemle,ağlamaklı ,mutlu.Karma karışık duygularla ve dönüp küçük kardeşlerime bakıyordu,acımaklı.Bana kütüğün üzerinde bizi seyreden sarıyı gösterip kim der gibi baktı.Sarı benim arkadaşım,dostum oda benim kaderim dedim.Annem ve ben hiç ayrılmadan sürekli yavruluyor ve yavrularımız çocukları eğlendirsin mutlu etsin diye bir sabah koynumuzdan alınıp,demir kafesler içerisinde kalabalık caddelerin yollarını tutuyordu.