Pazardaki Kadın
Kadın bütün gün bekledi. Belki bir parça bir şeyler satarım diye. Hava da çok sıcaktı. Kışın da çok soğuk oluyordu. Ama mecburdu burada birkaç parça bir şey satması gerekiyordu. Satarsa eğer, o parayla, pazar alış verişi yapıp evine döncekti. Eğer satamazsa, pazara çıkacak parası yoktu. Eşini bir trafik kazasında kaybetmişti. Eşinden çok az bir miktar maaş bağlanmıştı ama oğlu Tıp Fakültesinde okuyordu. Okulun masrafları çoktu. Erkek çocukları söz de dinlemiyorlardı. Kızlarla çıkıyordu. Kafeteryalarda oturuyorlardı. Her zaman paraya ihtiyacı oluyordu. Kadıncağız da üç beş kuruş para kazanırım umuduyla, el işleri satmaya çalışıyordu. Günlerce, gece gündüz uğraşarak, göz nuru dökerek bu örgüleri yapıyordu. Onları da değerinin çok altında, üç kuruş para kazanmak için satmaya uğraşıyordu. Bugün pazarda her şey ne kadar tazeydi. Şu domateler, şu biberler, dalından yeni kopmuş gibi, mis gibi, buram buram kokuyorlardı burnuna. Her taraf taze nane kokuyordu. Bir parça bir şey satabilseydi nane de alacaktı. Karpuzlar harika görünüyordu. Ya şu kirazlar, ağzının suyunu akıtıyordu. "Ne olur bir parça bir şey satayım Allahım" diye dua ediyordu. Son parasını sabah oğluna vermişti. Pazara gelecek yol parası bile yoktu da uzun uzun yürümek zorunda kalmıştı.
"Hadi Allah'ım bir duy sesimi ne olur. Birkaç parça bir şeyler satayım da, pazar alış verişimi yapayım. Lütfen Allahım!"
Sonra hayâllere daldı. Bir Hint dizisi izliyordu. Aklına o dizi geldi. 'Dizideki insanlar evlerinin bir köşesine bir dua köşesi açıyorlar, ellerini alınlarına götürüp, birleştiriyorlar, Allah'dan yardım istiyorlar. Allah onların sesini hemen duyuyor ve duaları kabul oluyordu. Oysa o her gün buraya gelmeden önce dua ederdi ama bazen hiç satış yapamadan evine dönmek zorunda kalıyordu. Bir seftah bari yapsaydı. Şuradan birkaç parça bir şeyler alsaydı. Üzümler de harika görünüyordu. Oğlu üzümü ne çok severdi.' "O dizileri boşver, onlar sadece dizi. Dünyada kaç milyar insan yaşıyor, Allah hangisinin sesini duysun " diye hafiften mırıldandı.
Kendi kendine böyle düşünüp, mırıldanırken, birinin ona, "Bu yelek kaç para?" demesiyle kendine geldi.
-15 lira o yelek kardeş.
-Ayy! Çok pahalıymış, On lira olmaz mı?
Bir süre düşündü. "Olmaz" demek istiyordu. O yeleği bitirinceye kadar ne çok uğraşmıştı. İpi de ince ve pahalıydı. Ama pazardeki üzümler gözüne ilişti. Karnı da acıkmıştı. Hem de ilk müşterisini kaçırmak istemiyordu.
-Peki kardeş, on lira olsun bari.
-Başka rengi yok mu bunun?
-Yok kardeş o bir tane
-Ama bu mavi. Biz kız bebek bekliyoruz. Pempe olsaydı alacaktım. Ben pembe arıyorum.
-Başka modelden pembe yelekler var elimde onlara bakın.
-Tamam bakalım.
Müşteri yelekleri tek tek incedi ama hiç birini beğenmedi. Hatta fiyatlarını bile indirmişti kadıncagız ama yine almadan gitti.
Üzgün bir şekilde tekrar yeleklerini toplayıp, segisini düzenlemeye koyuldu. Bu arada yine düşüncelere daldı. 'Şu güzel domateslerden üç-beş kilo alsaydı, biraz da biber alsaydı, akşama gidince bir menemen yapsaydı. Oh ne güzel olurdu. Evde hiç sebze kalmamıştı' Bu düşünceler içindeyken, o ara yine bir müşteri geldi.
-Bu patikler kaç para?
-10 lira kardeş
-Başka modelleri yok mu bunların?
Kadın elindeki modellerin hepsini gösterdi, müşteri kadın hiç bir şey demeden yürüdü gitti.
Kadın tekrar, sergisini düzeltmeye koyuldu. Yanında da peynir satan bir komşusu vardı. Sürekli satış yapıyordu. Onun sattığını görüp, kendinin satamaması da çok canını sıkıyordu.
-İyi günler
-İyi günler kardeş
-Bu şal çok güzelmiş, ne kadar fiyatı?
-O şal 25 lira kardeş.
-Öyle mi? Tamam
-Verseydik size o şalı.
Şöyle bir dolanayım bakalım neler var pazarda.
-Tamam kardeş, bekleriz her zaman.
Artık ümidini kaybetmişti. Bugün satış yapamayacaktı. Evdeki dolabı düşündü. Evde ne vardı. Akşama ne yapsam diye düşünmeye başladı. 'Biraz papates vardı. Patates kızartırım olmadı ne yapayım. Yarın Tekrar gelirim. Belki yarın bir şeyler satabilirim.' diye düşünürken, "Tamam ben alayım o şalı" diyen bir sesle kendine geldi. Önce anlamadı. Kulaklarına inanamadı. Gerçek mi hayâl mi bilemedi Bir süre şaşkın şaşkın müşteriye baktı. Sonra kendine geldi.
-Tabi tabi kardeş. Hemen paket yapayım.
-Şu patikler ne kadar?
-Onlar 15 lira kardeş
-Bir tane de patik alayım. Hediye götüreceğim.
Kadın mutluluktan uçaçak gibi oldu. Kendi kendine,
'Ohhh! Allah'ım şükürler olsun. Pazar param fazlasıyla çıktı. Bugün alış veriş yapabileceğim. O harika üzümlerden de alacağım. Şu kirazdan da biraz alacağım. Şu nefis domateslerden bir menemen yapacağım akşama...' içinden bu düşünceleri geçirerek hazırladı kadının paketini, verdi eline.
Çok sevinmişti. Dünyalar onun olmuştu. Akşama kadar burada bekleyip, hiçbir şey satamadan gidince çok morali bozuluyordu. Hele bir de yanındaki tezgahtaki arkadaşları bir şeyler satınca çok canı sıkılıyor, elinde olmadan asabı bozuluyordu. Biliyordu; nasip kısmatti bu işler. Herkes nasibi olanı yiyecekti. Kimsenin malında gözü yoktu ama yine de satmadan gidince elinde olmadan kendini çok kötü hissediyordu. Ama bugün mutluydu. Satabilmişti.
Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarız👑
Teşekkür ederim.ğ