Radikal Kararlar Mühendisi
Adımbaşı kararsızlık çöküyordu tepeme; bir yanımın kırık sazıyla, diğer yanımın davul zurnalı düğün havasıyla hayatımı ters köşe, bazen kendimden bihaber yaşamaya çalışıyordum. Ser'de servet döken yalnızlıklar vardı sanki; bazen kendime kalabalık, bazen başkalarına yalnız, bazen de ne çok Ne az; hiçbir şeyi olmayan hiçbir şeysizlerde bir zavallı olarak tüketiyordum ömrü ziyanımı.
Adım, Serdar. Otuz beşinci bölümünü çekmeye çalıştığım hayatımın, yarın yeni bölümünün ilk fragmanının heyecanıyla mumlarımı üfleyeceğim hayatıma. Otuz altının savunmasız, cesurlardan nasibini almakla almamak arasında bir yerde kendini sınadığı bir yaşta olacağım. Evliyim, altı aylık. Eşim Figen'le annemin arkadaşının vasıtasıyla tanıştık, zira ben o sıralar Müge'yle nişanlansak mı nişanlanmasak mı kararsızlığını yaşayıp Müge tarafından terk edilmiştim. Annem de kararsızlığıma son çare görücü usulüne başvurmuştu, hem de hâlâ bu devirde... Figen, iyi bir eş ama seviyor muyum, bilmiyorum, emin değilim... Eski ortak arkadaşlardan öğrendiğim kadarıyla Müge de bir doktorla evlenmiş, çok mutlularmış... Bozulmadım desem, yalan olur. Matematik mezunuyum, atandıktan bir yıl sonra annemlerin kapılarını çalarak onlara istifa ettiğimi söylemiştim. Babam bu duruma hiç şaşırmamıştı; çocukluğumdan beri her konudaki kararsızlığımı adı gibi biliyordu. Annem ise verdiği onca emeğe ve atanmayı bekleyen onca öğretmen adayına rağmen benim bu yaptığıma akıl sır erdiremiyordu. Başka işler denemek istedim, barmenlik bile yaptım; bugüne kadar neyi gerçekten istediğime bir türlü karar veremedim. Üniversite üçüncü sınıftayken futbolcu olmak hayalimle okulu uzatmıştım. Şimdi yaptığım mesleği söylesem bu kadar ahmak olduğuma şaşırırsınız. Tutunamadım hiçbir şeye; ellerimle yaptım, kazıdım hayatımı da her şeyi tam yaptım sandım önceleri, olmadı... Figen ise çok kararlı, neyi neden istediğini çok iyi bilen biri. Benim gibi kararsız bir adamla nasıl evlendiğine ben de anlam veremiyorum. Bir dönem çocuk istiyorken, diğer dönem böyle bir dünyaya çocuk getirmenin zorluklarını düşünerek vazgeçiyorum.
"Merhaba, boş musunuz?"
"Evet, buyurun"
Karşımda silikleşen adamın söylediklerini bağdaştırmaya çalışırken gözlerimin yavaşça kapanmaya başladığını hissettim.
Gözlerimi açtığımda saatin kaç olduğunu, nerede olduğumu, günlerden hangi gün olduğunu düşünmeye başlamıştım ki silikleşen ve arabama bindikten sonra beni bu karartılı yere nasıl getirdiğini bilemediğim adamı bir kez daha karşımda gördüm.
"Merhaba, Serdar..."
"Neredeyim ben, sen de kimsin, neden bağlıyım?"
"Dur, dur sakin ol... Her şeyi öğreneceksin."
Elinde tuttuğu tonlarca sayfayı bana doğru sallıyordu.
"Alacaklı falan mısın?"
Rastgele bir sayfayı çevirdi.
"Lisedeyken güzel sanatlara merak salmışsın, üniversite sınavına girdiğinde makine mühendisi olmak istiyormuşsun, matematik'i kazanmışsın, futbolcu olmak istemişsin ve daha bir sürü şey... Wow!"
"Sen bunları nereden biliyorsun, kimsin sen?"
"Adım, Radikal.
Gözlerimi kırpıştırarak benden hayli kısa olan adama şaşkınlık ve öfke dolu gözlerimle baktım.
"Radikalin kelime anlamını biliyor musun?"
"Tabii ki de!"
"Nedir peki?"
Sözlüye hazırlıksız yakalanan bir öğrenci edasıyla yutkunarak boş gözlerle karşımda duran adama baktım.
"Neyse, buna sonra da gelebiliriz. İki senelik sevgilinle evlenmekle evlenmemek arasında gidip gelirken, kızcağızın sabrını taşırmış ve terk edilmişsin. Terk edildikten altı ay sonra annenin ısrarlarıyla bir başka kızla nişanlanmış, nişandan bir gün sonra eski sevgiline dönmek istemişsin. Doğru mu?"
"Kardeşim, sen kimsin de beni sorguya çekiyorsun; sana ne bütün bunlardan?!"
Üst iki dişi çaprazlamasına duruyordu ama yine de gülmekten çekinmeyen haliyle bana bakarken gülüyordu.
"Karar nedir Serdar, sözlük anlamını söyleyebilir misin bana?"
"Bir şey hakkında eylemde bulunmak"
Sağ eliyle alnına masaj yapar gibi bir işaret yaparak başını yere eğip sonra havaya kaldırarak kahkaha attı.
"En son kendine ne zaman içinden gelerek bir şey aldın?"
"Ben alışveriş işlerini hiç beceremem, diğer erkekler kısa sürede işlerini bitirirlerken benim aldığım her şey için en az iki saatlik bir zaman dilimi şart"
Arkasında duran sandalyeyi çekerek karşıma oturdu.
"Şaşırmadım"
"Kimsin sen? Gerçekten bunu bilmek istiyorum."
"Ben, Radikal Kararlar Mühendisiyim ve hayatı boyunca karar vermekte zorluk yaşayan, yanlış kararlar veren, verdiği kararları değiştiren insanlara yardımcı olmak için görevlendiriliyorum."
"Şimdi anladım... Seni eşim mi gönderdi? Taksi şoförlüğü yapmama hep karşı çıkıyordu zaten!"
Bir hışımla sandalyesinden doğrularak üstüme doğru geldi.
"Sen... Sen!"
Elini yumruk yapmıştı ve bağlı ellerimle savunmasızdım.
Arkasını dönerek "sen tam bir pisliksin" dedi.
Benim ise söyleyecek hiçbir şeyim yoktu. Bana neden kızıyordu ki hem? İlk, çocukluğumda bitter çikolatayla sütlü çikolatayı bir arada gördüğümde başlamıştı kararsızlığım. Annem yalnızca birini yiyebileceğimi söylemişti. Sütlü çikolatayı zor bela seçip yedikten sonraki hastaneye kaldırılışımı unutamam. Meğer alerjim varmış... O günden sonra karar vermek yetimi kullanırken hep zorlandım. Bedel göze alamadım. Şimdi bu durumda benim mi kabahatim var?
"Bak, Serdar kardeş... Hiçbir travmatik olayın bedeli her koşulda her şeye devredilmez, buna bahane denir. Beni baban yönlendirdi, eşin değil... Adamı bunaltmışsın, son olarak sana düğün hediyesi olarak aldığı arabayı satıp onun parasıyla eşinle tatile gitmişsin, tüm parayı tatilde yiyip otobüsle evinin yolunu tutmuşsun. Oğlum, deli misin sen?"
"Aslında o öyle değildi, babam daha çok kızmasın diye saklamıştım. Bir arkadaşımın çok paraya ihtiyacı vardı, paranın bir kısmını o benden almıştı. Ben parayı verip vermemekte bir türlü karar veremezken."
Şaşkınlığını gizlemeden yüzüme ablak bir halde bakıyordu şimdi.
"Sen bu kafayla gidersen sömüren çok olur."
"Tamam; tavsiyelerini verdin, artık evime gitmem gerekmiyor mu?"
"Bak! Kilit cümle... Evime gitmek istiyorum bile diyemedin. Sen, hayatın boyunca gerçekten ne istedin?"
Düşünürken gözlerimi yukarı diktim. "Gerçekten ne istedim?" İç sesim, yanıtımı "hiçbir şey" diyerek veriyordu vermesine ama; hiçbir şey istememek de bir şey istemek değil miydi? İşte, yine karar veremiyordum!
Ben, derin düşüncelere dalmışken o, elinde ilk defa gördüğüm bir aletle karşıma dikildi, bir kez daha.
"Bu da Ne, ne yapıyorsun?"
"Bu makineyi beynine bağlayacağım ve bütün karar mekanizman devreye girecek"
"Hayır! Dur, saçmalama! İmdat, kimse yok mu?"
Tabii ki de etrafta bizden başka kimse yoktu. Gözlerimi hastane odasında açtığımda yanıbaşımda eşim, annem ve babam vardı. Zaten uzun zamandır arkadaş çevrem benimle ilişkiyi kesmişti, bir gün havuza gidelim derken ertesi gün evde PlayStation oynamak gibi önerilerim oluyordu, eve geldiklerinde de vazgeçerek televizyonda bir kanal açıp onların sohbetlerine kayıtsız kalıyordum.
"Serdar... Aşkım, iyi misin?"
Karşımda gördüğüm kadını sanki yıllardan beri ilk defa görüyormuşum gibi hissetmiştim. Sıcak bir histi bu; ilk kez emin olduğum...
"İyiyim Figen... O... o nerede?"
"Kim o?"
"Radikal karar efendisi miydi, neydi, öyle bir şey işte... Of! Başım zonkluyor resmen"
Babamın kahkahasıyla kendime geldim.
"Ne oldu baba? Sen tutmuşsun onu, bunu bana nasıl yaparsın? Figen, hastaneden çıktıktan sonra ilk işimiz bu şehirden ayrılıp kendimize yeni bir hayat kurmak olsun. Bu ne canım; herkes kendisini bir şey sanıyor. Ben karar veremez miyim yani? Kararımı verdim, gidiyoruz, bitti!"
"Adam oluyorsun demek, deli oğlan... Ben kimseyi tutmadım, senin şu kararsızlığına çözüm bulmak adına sana küçük bir ders vermek istedik. Ragıp, benim üniversiteden arkadaşım Kemal'in oğlu. Nasıl, bundan sonraki hayatında sağlıklı kararlar alacak mısın sonuçlarına katlanmayı kabullenerek?"
"Baba! Siz tam bir delisiniz..."
Kahkaha attığımda kaburgalarımın dayak yemişim gibi sızladığını hissettim. Hatırlamasam da sağlam bir dayak yemiştim muhtemelen, hayattan mı; Radikal Kararlar Mühendisi'nden mi artık o da sizin insafınıza kalsın.
Bir yıl sonra kızım Burcu'yu kucağıma aldığımda onun hayatımdaki en güzel, en radikal karar olduğunun farkındaydım. Mesleğime geri dönmüştüm ve artık başka adımlar atmak gibi bir düşüncem de yoktu. Sevgiyi hissetmeyi sevince aldığımız kararlar da orta yolu buluyordu...