Raşe - 4

Raşe, bu eski evin, küçücük penceresinden, bahçede yükselen asırlık eucalyptus agacını seyrediyordu.Bir yıl zor şartlarda çalışmışlar ve bu evi almışlardı.

Raşe, kendisini vatanından ayıran nedenleri ve kişileri düşündü. Onun hikayesi diğerlerinden biraz farklıydı.

Genç kadın, ikinci evliliğini yapmıştı ve eşi aleviydi. Ağabeyi bir yabancı bayanla evlenmiş ve ailesi bu durumu çok doğal karşılamıştı. Bu nedenle anne ve babasına eşinin alevi olduğunu söylemekte, bir sakınca görmedi.Ailenin bu evliliğe tepkisi cok büyük oldu. Raşe' den bu evliliği sonlandırmasını istediler.Genç kadın olanlara bir anlam veremiyor eşi ve ailesi arasında bocalıyordu. Annesıne, erkek kardeşinin, evliliğine neden karşı çıkmadıklarını sordu. Annesı; Islam dininde bir erkeğin yabancı dinden birisiyle evlenmesi dinimize bir müslüman kazandırır diye oğlunu savundu. Fakat, abisinin eş ve çocukları, dinimizden ve hatta dilimizden bile habersizdiler, bu nasıl bir adaletti. Eşinin ve ailesinin iyi, dürüst ve kültürlü insanlar olmaları bile, bu ön yargıyı değıstiremedi.

Genç kadın, insanları din, dil ve ırklarına göre değerlendirmezdi. Insanları iyi ve kötü olarak iki bölüme ayırmıstı. İnanan kişi dinin kurallarını yerine getirenlerdir yoksa çevreye göre davrananlar değil diye düşünürdü. Evliliğini kurtarmak ve daha özgür olmak için ülkesini terk etti.

Bu yeni ülkede, kimler yoktu ki her dinden, her milletten ve her renkten insanlar iç içe yaşıyorlardı. Kimse, kimsenin inancına karışmıyor veya onları kısıtlamaya kalkmıyordu. Tüm farklı uluslar kendi, gelenek ve göreneklerini devam ettiriyorlar ve hatta geleneksel giysilerini dahi değiştirmiyorlardı. Hükümetin verdiği arsalarda camiler, cem evleri, kiliseler ve hindu tapınakları yükseliyordu.

Bir gün, genç kadın vatandaşlarının yeni açtığı markete gitti. Sahibi olan iki genç çok üzgündüler. Raşe onları dinlemeye başladı. Bu gençlerın alevi olduklarını ve bu nedenle çevredekı sünni vatandaşlarımızın kendilerinden alış veriş yapmadıklarını öğrendi. Çok şaşırmıstı. Hani Peygamberimiz ne buyurmuştu' Birbirinizi sevmedikçe tam anlamıyla inanmış olmazsınız'.Ayrıca vatanımızdan ayrıyız ve bu ülkede hepimiz kendimizi ispat etmeğe çalışıyoruz. Bizim özümüzü oluşturan' Birlikten kuvvet doğar' sözünü demi unuttuk diye düşündü. Yıllarca ülkemizi işgal etmiş, milletimize kan kusturmuş, Yunan' dan, Fransız' dan, İngiliz' den, İtalyan' dan rahatça alış veriş ediyorsunuz da, hepimiz gibi ay yıldızlı kimlik taşıyan ve bu kimliklerinde dini bölümünde İslam yazan ,aynı dili konuşan, kendi vatandaşlarımızı nasıl dışlama gafletinde bulunursunuz, diye kendi kendine söylenmeye başladı. Gençler devam etti büyüklerimizin bu farklı görüşlerı yüzünden çıkan bölünmelerden bizler etkileniyoruz. Bu ülkede yaşayan ve dünyada bir vatanları bile bulunmayan, bazı uluslar gençlerıne, milliyetçiliği aşılamak onları sokaklardan ve kötü alışkanlıklardan kurtarmak ve korumak için yüzbinlerce dolar harcayıp kültür, sanat, eğlence ve spor çalışmalarını kendi milletinden, kişilerle birarada yaptıkları kuruluşlar, meydana getirirken; hani bizim gençliğimizi sokaktan kurtaracak birlik beraberlik kazandıracak, tesisler nerede diye sordular. Genç kadından, seslerini duyurmaları için yardım istediler cünkü Raşe, o sıralarda yerel bir gazetede, bir yudum duygu aşılamaya çalışıyordu. Ne acıdırki; bu ülkede doğan büyüyen gençlerimizin çok büyük bölümünün kendilerini ifade edebilecek ana dılleri yoktu.

Raşe kararını verdi. Onlara yardım edecekti.' Pencereden ayrıldı hayatı boyu dünyaya hiç bir zaman küçük bir pencereden bakmamıştı ve bakmayacaktı'.

01 Aralık 2011 3-4 dakika 8 öyküsü var.
Yorumlar