Rüya Evham Rutin
Ortalık zifiri karanlık sert bir rüzgar var ve uzaktan yabanı hayvan sesi geliyor,Sağa sola,öne arkaya bakıyor aceleyle çıkış yolu arıyor. Nefesi kesilircesine koşuyor. Uzaktan bir kadın sesi geliyor. Bu sesin tanıdık bir ses olduğunu düşünüyor. Kız kardeşinin sesine benzetiyor. Sesin geldiği yönü bulmaya çalışıyor. Bir tarafa doğru koşsa sanki ses aksi yönden geliyor gibi oluyor. Ortalıkta delirmişcesine koşuyor,koşuyor. Karşısına birden annesi çıkıyor. Mavi boydan bir elbisenin içinde, saçlarını gençliğindeki gibi açmış siyah saçlarını zifiri karanlıkta bile farkediliyor. Sesin nerden geldiğini,kardeşine ne olduğunu soruyordu ama annesinden ses soluk çıkmıyor. Annesi onun usulca elimden tutuyor,birden çocukluk haline dönüyor her zaman piknik yapmak için geldikleri ormanlık alanda oluyorlar. Annesi onu alıp mağara gibi bir yere götürüyor.
Birden kan ter içinde uyandı. Hayırlara vesile olsun diyerek komidinin üzerindeki bardağa su doldurdu ve içti. Saate baktı saat 6.30 idi. Gün usul usul doğuyordu. Artık uyumak istemiyordu. Uyumaktan ve tekrar o rüyaya dönmekten korkuyordu.Yatak odasından çıktı.Elini yüzünü yıkadı.Mutfağa gitti sade bir kahve yaptı kendine.Kahveyi alıp balkondaki masaya oturdu. Gördüğü rüyayı düşünmeye başladı. Annesini kaybettiğinden beri onu rüyasında görmemişti. İçinden bir parça koptuğunu ve onu ne kadar çok özlediğini farketti. Rüyasında annesi onu neden mağaraya götürüyordu ve duyduğu ses Zeynep'in ses mıydı yoksa kendisimi öyle hatırlamak istiyordu. Annem Zeynep'i kurtarma mı istiyor diye geçirdi içinden. Acaba bir sorun mu var diye düşündü. Geçenlerde Zeynep eşiyle kavga etmişti. Saatine baktı.Almanya ile Türkiye arasındaki saat farkını hesapladı aklından kardeşini aradı ama telefon açılmadı. Biraz daha balkonda hiç birşey yapmadan durdu. Rüyadan ve kardeşine ne olduğu endişesinden kurtulmak istiyordu. Annesini kaybettiğinden beri üzerine bir evham gelmişti.Zeynep'i de sürekli merak eder olmuştu. Çünkü annesini kaydederken yanında sadece Zeynep vardı ve o bu durumdan oldukça etkilenmiş. Ölümün soğukluğunu kabul edememişti. Bütün bu düşünceler aklından geçerken birden serçelerin cıvıldaşmaları dikkatini çekti. Serçelerin bu kadar ses çıkarta bilmesine şaşırdı. İlk kez seslerini bu kadar yoğun duyuyordu.Acaba ne konuşuyorlar diye geçirdi içinden.Daha sonra sokağın hareketlendiğini farketti. Şehir uyanıyordu. Fırın arabası markete sıcak sabah ekmeğini getirmişti. Balkondan ekmegin sıcaklığını hissetti. Ekmek alıp güzel bir kahvaltı yapmak istedi üzerindeki kasveti ancak iyi bir kahvaltı atar diye düşündü. Ne demişti şair mutluluğun kahvaltıyla bir ilgisi olmalı diye söylendi kendi kendine. Üzerine bir hırka aldı markete gidip ekmek aldı. Markette kapıcı ile karşılaştı. Kapıcı oldukça şaşırmış ve mahcup bir ifade ile "Doktor Bey hiç zahmet ermeseydiniz ben alıyordum ekmekleri birazdan kapıya bırakırdım" dedi. "Sorun değil bugün erken kalktım balkondan fırın arabasını gördüm ve kendim almak istedim" dedi nazik bir şekilde. Market alışverişini tamamladı kapıcıya ve market çalışanına iyi günler deyip evine döndü. Güzel bir çay ve menemen yaptı öğrenci evinde yaptığı gibi kahvaltıya o kadar çok dalmıştı ki saati unuttu. Aceleyle hazırlandı ve hastaneye doğru yola koyuldu. Yoldayken sekreteri İrfan aradı bugün yıllık izine ayrıldığını bildirdi. Kallavi bir küfür savurdu. "Tam da ihtiyacım olduğu günde bu oldu mu İrfan"diye söylendi. İrfanla birbirlerine laf atmaları çok seviyordu, günün yorgunluğunu alıyordu bu alışmalar. Söylene söylene hastaneye geldi. Odasını kapısını ve penceresini açtı. Sistemden ilk hastasına baktı. 31 yaşında bir kadın hasta idi. Koridora çıkıp hastayı çağırmak kendine kaldı. Kapıya doğru yöneldi ve içinden yine günün rutini başlıyor diye geçirdi...
Kutlarım seçkinizi Tuba hanım ancak sizleri de diğer yazarlarımızın sayfasında görmek isteriz değil mi :)