Saat Masalı Beş Geçe
O gün Sindirella evliliğinin ilk günündeydi.Sabah uyandığında gördüğü şeye çok şaşırdı.O çok meşhur camdan ayakkabısını çıkarmadan uyumuştu.Çok mutluydu, sonunda evlenmişti prensiyle...
Sonra bir gün prensi işten gelince yeni bir değişiklikten bahsedecekti sindirellaya.İşinden dolayı Kafdağı'ndan Şanlıurfa'ya taşınmaları gerekecekti.Bu prens için çok önemli olmasa da Sindirella için çok üzücü bir haberdi.Çünkü aslında masalların da bir kamera arkası vardı.Ve bu masalda gösterilmeyen bir gerçek vardı ki; perisi Sindirella için sadece bal kabaktan araba değil, çirkin bir kızdan güzeller güzeli yaratmıştı adeta...Sindirella perisini Kafdağı'nda bırakıp da Şanlıurfa'ya nasıl gidecekti?
Zor gün geldi çattı.Artık gitme vaktiydi.Çirkinliğini kocasına nasıl göstereceğini bilemiyordu Sindirella.Aslında külkedisiyken bile daha bakımlı, daha güzeldi şu anki halinden...Ama yine de onu rahatlatan bir düşünce vardı; alan almış, satan satmıştı nasılsa...Beğenmese ne olacaktı sanki.Sonra işini garantiye alıp, prensi kendine tamamen bağlamak adına bir de çocuk yaptı mı tamamdı her şey...Kim ayırabilirdi onları?Hem akıllı üvey annesi ve onun kendinden bin kat güzel kızları bile prensi ondan koparamamıştı.İki sivilce, beş on kilo fazlalık mı koparacaktı?Hiçbir şeyi kafaya takmamalıydı Sindirella.
Ve sonunda taşındılar Şanlıurfa'ya.Burda hayat çok farklıydı.Külkedisi giderek kendini yalnız hissediyor ve gün geçtikçe çirkinleşiyordu.Hayatında her şey değişmişti...Kocası artık bir prens değil, kıro oluvermişti.Beyaz çoraplar giyip, ağzında kürdanla dolaşıyordu her yerde.Bu durum külkedisini mutsuz ettiği kadar, bir yandan da içini rahatlatıyordu.Çünkü bu haliyle kırosu ondan istese de vazgeçemezdi.Çünkü ona baksa baksa çirkin külkedisi bakardı.
Sindirella'da çok büyük değişiklikler vardı.Sürekli kırlardaki otlarla beslenen külkedisi şimdi isottan, ciğerden başka bir şey yemiyor, sakatatlarla olan ilişkisi eşiyle olan ilşkisinden de önce geliyordu.Eskiden sarı, pembe, mavi elbiseler giyen kız; artık şalvar giyip, mor yazma bağlanmaya başlamıştı.Eskiden gün boyunca bahçedeki çiçeklerini sulayıp, onlara ilgi gösterirdi.Şimdi ise Urfa'da cemaat evi sohbetlerine katılır oldu.
Ardan üç yıl kadar geçti.Sindirella adını Sıdıka olarak değiştirmişti.Sıdıka her gün kocasıyla kavga ediyordu.Aralarında inanılmaz bir anlaşmazlık vardı.Çocukları olmuyordu.Tüm komşularının en az on tane çocuğu varken Sıdıka bir tane bile doğuramamıştı.Bu durum kocasını, Sıdıka'nın üstüne kuma getirmeye zorluyordu.Ve korkulan oldu.Kocası gidip güzeller güzeli bir kız bulmak için Kafdağı
'na tekrar gitti.
Sıdıka kocasını evinde bekledi.Ve düşünecek çok vakti oldu.Son yıllarda başından geçenleri düşündü.Hayat çok vicdansızdı.Ne olurdu, masal evlendikleri gece bitseydi?Ne olurdu sanki çatlağın teki düğün günün ertesi sabahından itibaren eline kalem almasaydı?O zaman Sıdıka Sindirella kalacak, perisi hergün sırlarına sadık kalıp onu güzelleştirecek, yüzünün her tarafına yayılmış o benleri olmayacaktı...Sivilcesiz, aknesiz, pürüzsüz bir güzelliği olacaktı.Kocası prensten ağaya dönüşmeyecek, üstüne kuma gelmeyecek, eskisi gibi mutlu olacaklardı.Ama kaderine boyun eğdi...
Bir kaç ay sonra birgün kocası yanında bir şişkoyla belrivermişti uzaktan.Görür görmez sevindi:"Bu kilolarla benden bile çirkin bu." dedi.Yaklaştılar, yaklaştılar ve yaklaştılar...Sıdıka gözlerine inanamıyordu.Gelen üvey annesiydi...
Kocası başladı anlatmaya:
-Sen hep beni üvey ablalarından kıskandın.Yıllarca masallara hapsoldum senin yüzünden.Hayatımda senden başkasına yer verilmedi.O da yetmedi gün geçtikçe kaybettin kendini.Aynaya bakmaz oldun.Çok kabalaştın.Üstelik çocuk bile veremedin bana...Söyle Sindirella bozması, söyle bana.Sen olsan yapmaz mıydın.Beni üvey kardeşlerinden o kadar kıskandın ki o gece o baloda üvey annenle nasıl deliler gibi dans ettiğimi görmedin.Sonra kral olan babam izin vermez üvey annenden ilk günden vazgeçtim.Ve seni o zamanlar kendime uygun bulmuştum.Yalnız insanlar anlamak istemedi bunun aşk değil, mantık evliliği olduğunu.Artık Şanlıurfa'dayız.Ve bu şehirde tüm erkekler kral.Babam değil dedem gelse engel olamaz bize.Aldım gitti üvey anananı...Hahahahahaaaa!!!Seni aptal...Sen ancak masallarda mutlu olursun.
Yollardaydı Sıdıka...Kader ona güzel bir tokat atmıştı.Masallardan söküp alınmış, Şanlıurfa'ya sürgüne gitmişti. Artık masal bitmiş ve her konu olabileceği en kötü şekilde yönlenmişti...Masallar da bir varmış, bir yokmuş...
anlatıcı kahramanların konuşmasına biraz daha izin verseymiş daha etkili olurmuş.
166'yı aramalıydık. sevgiyle.