Sahi Orda Mısın? (5)
Sahi orda mısın? Neden bir kez olsun beni anlamaya çalışmadın? Hâlbuki beni anlamak için zıt anlamlı kelimelerin anlamını bilmek ve küçücük neşemle, küçücük köşemin farkında olmak yetiyordu.
İnsanların bana biçtikleri elbise, ruhumu sıkıyor; verdikleri rol beni öldürüyordu. Yaşamak için sevmeye karar verdiğimi çok haykırmıştım; sensiz cümle kurmaya bile yaramayan isyankâr kelimelerimde... Çünkü o kelimeler eğer seni anlatamayacaksa ne yerleri vardı aşk cümlelerimin içinde?...
Yazmasa mıydım?
Gerçekten mi?
Senin marifete iltifatın böyle burun kıvırarak mı oluyor? Bu kadar sana âşık sözcükleri, yan yana getirebilmek için ne kadar araştırma yaptım biliyor musun en ünlü sarraflarda?... En ünlü kütüphanelerin raflarında aradım sana maşuk o sevdalı sözcükleri ben... Emeğimin karşılığı bu mu?
Sahi orda mısın? Ey gözlerimin aklığının, ruhumun berraklığının, duygulardaki saflığımın müsebbibi. Beni de al yanına. Beyaz güvercinler getirmedi mi selamımı? Bak ellerimle öldürdüm seni tanımayan sevdayı. Beni benden alıp, hislerime galebe çalmaya çalışan aşkı, kirlenmiş bir mendil gibi tarihe attım, anlamıyor musun?
Tutkunun bedenimde açtığı yaraları tedavi ettirdim. İtmimna olmuş bir nefisleyim şimdi. Razı olmanı beklemekten başka çarem yok...
Kapında çaresizim...
Sen ise oturmuşsun Ankara'nın en yüksek tepesine, elinde terk edemediğin alışkanlık haline gelmiş tütünle, dünyanın derdini unutmuş gibisin.
Ben uzayda değilim aramıza dön sevgili... Ayaklarının altına aldığın bu gri manzaraya aldanma... Seraptır sakın inanma...
Sahi orda mısın? Artık yüreklerde katmerleşen acılarım arar oldu seni. Yokluğunda demlendim, önüme serdim hayal kırıklıklarımı.
Kaçmak istiyorum artık senden. Rüyalarımdan bile kovmak; sana ait resimleri çarmıha germek istiyorum. Damarlarımda dolaşan sana ait tüm satırları arkasına bile bakmadan boşaltmak istiyorum.
Yüzüne örttüğüm kefeni son bir kez daha aralayıp ELVEDA diyerek soğuk ve cansız alnına bir öpücük kondurmak istiyorum.
Cenaze namazın kılınırken dua edenlerle birlikte sana dua etmek istiyorum...
Yeter artık bu anlamsız paranoya...
MÜNKER ve NEKİR melekleri son ana kadar hayır yazmak için beklerken, bana son bir şans verirlerken isyankâr eyleme beni...
Sahi orda mısın? Gel ve affet bir hatam varsa?
Gelemez misin?
Neden bu şekilde davranarak beni sinir harbinin içine atıyorsun?
O mavi lenslerinin arkasına saklanarak her şeyin tozpembe olacağını mı düşünüyorsun?
Sadece gözlerini değil gönlünü de kapatmışsın sen... Sanki yüzünün boyası ve dudaklarının etrafında gittikçe anlamını yitiren ruj izleri de olmasa gayet sıradansın sen...
Sevmese miydim?
Hayret ya!
Her şey sende olumsuzluk eki ile mi başlıyor. Dilek şart kipinde konuşmayı beceremez misin sevgili?
İşime gelirse mi...
İnanamıyorum. Bu sinirle Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın yapamadığını yapıp Viyana'yı tekrar kuşatmak ve almak istiyorum...
Sahi orda mısın?
Gelecek misin?
Peki, hangi bölümde?
Bekliyorum
Kurumuş sana hasret bir dudakla çölde
Olmak isterdim inan
Bir balık kadar özgür gölde
Ellerimi bağlamışsın
Koşamıyorum sana özgürce
Güneş batsa de fark etmez
Battı benim güneşim
Duygularım öldüğünde
Geleceğim diyorsun
Hangi zaman diliminde
Yine mi yalan söylüyorsun
Yalan mı?
Sevdiğinde?