Sahi Orda Mısın? (6)
Sahi orda mısın? Ben seni; kişinin hem dünyada hem ukbada sevdiği ile beraber olacağını bilerek, gerçek sevginin kişinin kendini aşamasında gizli olduğunu hissederek, karşılık bekleyerek sevenlerin ancak mal değiş tokuşu yaptığını söyleyip, hiçbir karşılık beklemeden teklifsiz de sevilebileceğini göstermek, ızdırapla dağlanan sevginin daha da kuvvetli olacağına inanıp ona talip olmak için sevmiştim... Sana olan sevgim o kadar büyüktü ki (Bakabillah) makamına ulaşmak için can atıyordum... Fenafillah makamında fazla seyrüsefer eylemek insanın helakına kadar gidebilirdi biliyorum. Hallacı Mansur ondan dolayı taşlanmıştı zaten...
Sahi orda mısın? 16 Ocak 1969 günü Çekoslovakya'yı işgal eden Varşova Paktı Birlikleri'ni protesto için kendini yakan Jon Pollonh gibi yanmak istiyorum sevgili. Ya da Çin`in başkenti Pekin`deki Tiananmen Meydanı`nda Öğrencilerin üzerine ateş açılarak öldürülen iki bin civarında öğrenciden birisi olmak istiyorum.
Boşuna kendimi heder mi ederim.
Anlaşılan ne yaparsam yapayım sen ne yumuşayacak ne bana gelecek ne de beni seveceksin. Zümrüdü Anka kuşuna ulaşmak için bana hedef koysalar yapardım ama sana ulaşamıyorum artık... Gittikçe dayanma gücüm azalıyor. Dizlerimin dermanı tükeniyor. Yüreğimdeki sevgi fokur fokur kaynıyor. Yakında bir Etna yanardağı faciası yaşayacaksın haberin olsun..
Sahi orda mısın? Sen biliyor musun Nostradamus'un 946 kehanetinden ancak 70 tanesi bir bakıma gerçekleştiğini. Ve başarı oranının sadece yüzde yedi olduğunu. Bunların büyük bir ekseriyeti ise herkesin yapabileceği, gerçekleşmesi muhtemel tahminler olduğunu... Hani kahve falına bakmıştık beraber. Falda bir a harfi çıkmıştı ikimizde birbirimize bakıp ne kadar da doğru demiştik. Hâlbuki bu fallar da yalanmış. Tarot marot hepsi hikâyeymiş. Koskoca Nostradamus'un bilmediğini bizim yeni yetme falcılar mı bilecek?
Sahi orda mısın? Sen hiç kitap okumuyor musun? Bu ülkede, dünyada neler olduğunu öğrenmek istemiyor musun? Ben cahil başımla senin seviyene gelebilmek adına ha bire didiniyorum. Öğrenmeye çalışıyorum. Yapılan istatiksel çalışmalara göre eski SSCB de 2549 kişiye bir halk kütüphanesi, İngiltere` de 3508 kişiye 1 kütüphane, Belçika'da 4253 kişiye bir kütüphane, ülkemizde ise 64 600 kişiye bir kütüphane düşmekteymiş. Bu kütüphanelerdeki kitap sayısı ise okuma alışkanlığımızın olmadığı açıkça ortaya koyuyormuş. Ülkemizdeki kütüphanelerde 10 milyon 992 bin 131 kitap mevcutken, Bulgaristan'da 46 milyon, Fransa'da 78 milyon ve Rusya'da 739 milyon kitap bulunuyormuş. 95 kişiye bir kahvehane, 65.000 kişiye bir kütüphane düşen 70 milyonluk ülkemizde günlük gazete satış miktarı 2?3 milyonu geçmezken 1940`lı yıllarda ülkemizde 3?5 bin adet basılan bir kitabın günümüzde de aynı sayıda basılması içler acısı halimizi gözler önüne seriyormuş...
Sen kırk yıl araştırma yapsan bu bilgilere ulaşamazdın
Google mu o da ne ya?
İnternetten öğrenir miydin?
Bilmek başka öğrenmek için araştırmak başka. Ben zaten aklıma yazmışım bunları sevgili...
Sahi orda mısın? Giyimin kuşamın Avrupalı Elena gibi... Neden bizim Ayşe olmayı denemiyorsun. Avrupalı olmak medeni olmak mı? Nereden çıkardın kuzum sen bu yorumları? Sen şunları da duymamışsındır Allah bilir:
1712'de Avusturya'da bir kişiyi ısıran köpek, kolların ve boynun geçirilmesine mahsus delikler olan işkence aletinde bir yıl oturtulmuştur.
1314'de Fransa'da boynuzlarıyla bir kişinin karnını deşen boğa idam edilmiştir.
1864'de Almanya'da bir adamı sokarak öldüren bir kovan arı dumanla boğularak öldürülmüştür. 1906'da İsviçre'de yol kesen iki haydutun köpeği yolcuyu öldürünce, haydutlar müebbet hapse, köpek ise idama mahkûm edilmiştir. Ne ilginç değil mi? Bunlar mı medeni... Gel artık bizim Kaz dağlarımızın Ayşe'si ol sen... Hem Dünya'nın en ünlü oksijen depolarıymış oralar. Bu sıralar siyanürle altın çıkarmak için parsellense de asaletine kimse zarar veremez oraların...Tıpkı senin asaletine zarar veremeyecekleri gibi...
Sahi orda mısın? Sürgünden şehre inerken, mağrurdum hayata. Alkışlar yağıyordu yenilmiş ordularıma. Sonraları bir hit oldum güfteden dudağa. Mutluluk oyununda ben kayıptım oysa. Siyaha, kara iplikle dokunmuş nakışa, beyaz güvercinler çizerdim sevdaya. Gelmez misin ey yar, geç olmadan sabaha? Ya gerçekten sen var mısın? Yoksa ben hayal mi görüyorum?
Burda mısın?
Burası neresi o zaman?
Şah damarımın bile sesini duyuyorum ama senin sesin çıkmıyor. Yakında mı çıkacak?
Bekleyeyim mi?
Beklenen sevgili gelecekse çekilen çileler kutsaldır... Bekliyorum ama yavaş yavaş acele et lütfen. Çünkü yüreğim oksitlenmeye başladı...
...............
Farklı olmak için sildin geçmişin izini
Biliyorum
Kaçtın mazinden koşarak
Yıkık bir virane bıraktın
Bıraktığın viraneye
Saray yaptım sensizliğimi
Burcuna diktim ağlayarak
Şimdi imparator diyorlar namıma
Yine de köle olmak isterdim
Kapında yalınayak
Gaziantep