Sahipsiz Kalan Mektuplar_3_

Bilmem kaçıncı gecenin sabahına uyandım sensiz. Bilmem kaçıncı ızdırâbımın cenaze töreni bitti bu sabahta. Bilmem kaçıncı kez gömdüm yokluğunu çorak toprağıma... Sevgi dedikleri hastalığa kapıldığından beri kalbim ilacını bulamadı... Bilmem kaçıncı yaş süzülüyor şimdi yanaklarımdan... Dudaklarım kaçıncı kez sayıklıyor adını ve şu kirli bardaktaki suyumda kaçıncı kez yansımanı görüyorum yine... Kitapların raflarda hala... Sayfa aralarında saçların ve sen okurken alıp kalemimi sana yazdığım notlar sayfa kenarlarında... Bir benim değil boynu bükük olan, bak menekşende solgunlarda... Bir benim tırnaklarım sararmadı sigaradan evimizde solmakta yavaş yavaş; resmimizin çerçevesinin arkasında duvar hala mavi ama indirmeye cesaretim yok onu yerinden... Gidişini öyle çok unutturuyor ki bana... Bazen kendime geldiğimde hayallerinden, hasretinin kırbaçladığı gözlerimin yaşları arasından buğulu bir fısıltıyla sesleniyor bana ?Hoşça kal demeden gidiyorum sevgili, çünkü geleceğim yeniden' . Öyle bakıyor ki gözlerin ? Güven bana ? diyor... Güveniyorum sevgili geleceksin biliyorum, ama bu saatler kanıma giriyor... Akreple yelkovan geceleri uyuduğumu sanıp konuşuyorlar...
- Kaç yıl oldu sayabildin mi akrep?
- Bende şaşırdım artık yelkovan.
- Bu kadar sabır fazla değil mi?
- Bence sabır değil onun ki biraz salaklık ...
- Öyle deme kardeşim salaklık değil onun ki; hatırlar mısın gitmeden önce bir saat daha asmışlardı şu karşı duvara, bizden daha yeniydi pırıl pırıldı, içinde kızın resmi vardı. Nasıl bakakalmıştık ilk gün. Sonra ilk gece sen seslenmiştin ve gecelerce konuşmuştun yelkovanıyla. Giderken onu da alıp gitmişti kız, ama bizimki yoktu ve engel olamamıştı gidişine senin gibi. Sen unuttun çünkü geçen zamanın farkındasın, ama o değil be yelkovan. Onun yangınları sönmüyor kardeşim. Sen bile bazen dalıyorsun karşı duvara ki ona nasıl salak dersin...
- O da farkında gittiğinin ve geçen zamanın her akşam ve her öğlen biz hatırlatmıyor muyuz zamanın geçtiğini?
- Ah kardeşim, bizimki saatlerin geçtiğinin farkında haklısın; ama günlerin, ayların, mevsimlerin, yılların farkında değil ki... Kaç kere çıkardı başını şu pencereden, kaç kere açtı radyosunu. Oysa her gece saatlerce dinlerlerdi, saatlerce şu balkondan denizi seyrederlerdi...
- Olsun yinede unutup yaşayabilirdi.
- Her gün gelecek diye uyanarak nasıl unutabilir?
- Of bilmiyorum kardeşim ama ben bile artık üzülmüyorum onun için...
- Sende yaşlandıkça çok aksi oluyorsun ama akrep...
- Sende iyice yufka yürekli oluyorsun. Oysa akıp giderken ve her şeyin eskidiğini görürken böyle şeyleri düşünmezdin. Böyle konuşunca duracaksın sanıyorum, unutma sen durursan bende dururum. Kendini düşünmüyorsan beni düşün...
- Aman sende, aksi şey bulamadın beni suçlayacak başka bir şey konuşmuyorum işte seninle!
- Yaşlı çocuk!
- Sen farklısın sanki!
- Sus artık!
- İyi sustum!

Gel artık sevgili gel...

15 Nisan 2009 2-3 dakika 4 öyküsü var.
Yorumlar