Sair Zamanlar'da..
Her gece gibi dün gecenin sair bir zamanında buluştuk Dila ile. Neden bana hoş geldin demiyorsun artık? Dedi. Benden hiç gitmiyorsun ondan Dila'm. Dedim. Güldü. Sadece o güldüğünde gülebildiğim içi bende gülüşlerine olabildiğimce esir düşmek için güldüm..
Ellerini tuttum hadi gidiyoruz. Dedim. Nereye? Dedi. Yıldızlara. Dedim. Hoyratça koşmaya başladık yıldızlara doğru. Koşarken Dila'nın ve benim yüzüme vuran vuslat rüzgarı ruhumuzun derinliklerindeki içimizi yakan ayrılık ateşini bir nebze olsun söndürüyordu. Bir ara elleri ellerimden ayrıldı ve gözden kayboldu! Göz hapsine almışken o'nu kaybetmiştim. Seslendim, ses vermedi, elma dedim çıkmadı, sobe dedim gelmedi..
Yıldızlar sönmüş, karanlık esir almışken bedenimi arkamdan bir el omzuma dokundu! Döndüm Dila gülüyor. Sana şaka yaptım. Dedi. Neden bunu bana yapıyorsun, bilmiyor musun ki yokluğun korkutuyor beni. Dedim. Boynunu büktü, boynumu büktüm. Sarıldık..
Şurada duran Samanyolu yıldızlarına bak şimdi. Dedim. İşaret parmağım ile boşlukta kavisler çizmeye başladım. Kavisler çizdikçe boşlukta yıldızlar biçimlenmeğe başladı. Biçimlenme bittiğinde ?Seni Seviyorum? yazıyordu yıldızlardan. Gözlerime baktı ?bende?. Dedi.
Sabaha az kaldı, ayrılık vakti yaklaşıyor. Dedi. Evet sabahın ilk ışıklarında uyuyacağız ve gecenin yine sair zamanında uyanıp buluşacağız. Dedim. Güldü..