Sakarlık
Ceza sahası içerisinde en küçük bir müdahale ile yerlere yatıp hakemden penaltı bekleyen,vermeyince de sarı hatta kırmızı kart gören futbolcuları çok görmüşsünüzdür.Milyar dolarlık ünlü futbolcular bile öyle inlerler ki ayağı koptu zannedersiniz, seyirci de ana avrat hakeme küfreder ve hakemi yılın en kötü hakemi ilan ederler.O takım yenilirse veya berabere kalırlarsa,o pozisyon,haftalarca gündemden düşmez ve taraftarlar kulüpleri "şike"yapmakla suçlarlar.
Bu gibi gösterişler,abartılar ve numaralar futbol ile sınırlı değildir elbette, hayatımızın her alanında bu tip insanları bulmak mümkündür.Herkesin canı tatlıdır ama bazı kişilerin canı daha da tatlıdır;eline iğne batsa koşa koşa doktora gider,pireyi deve yaparlar.
Kazaların gerek tedbirsizlikten gerek bilgisizlikten gerek dalgınlıktan gerekse de acelecilikten dolayı önüne geçilemez.
Geçen gün yerlerin kaygan olduğu bir vakit iş arkadaşımız Mustafa yere düşüverdi,elinde kesici ve delici bir aletin olmaması kazayı ucuz atlatmasına yetti ancak avuç içinde fındık büyüklüğünde bir kesik oluşmuş ama dikiş atılacak kadar derin ve tehlikeli değil.Öyle kıvrandı,öyle kıvrandı ki sanırsınız Çanakkale Savaşı'nda top mermisi yedi,eli ayağı kopmuş,her yerleri yara bere içinde olan askerlerimiz bile cepheleri terketmediler bilakis daha şevkle saldırdılar düşman kuvvetlerine çünkü onlar ölümü yenmiş iman sahipleri kahramanlarımızdı.
Mustafa kendi teşhisini koydu:"Bileğim çıkmış."
"Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşta" ama dokunduğunu kırıp döken huysuz bir çocuktan veya kimlik arayışındaki bir ergenden hiç farkı yok.Gitmiş başka bir arkadaşa bileğini sardırmış sanki yer altından maden çıkarırken kolunu kırdı, çalışacak durumda değil.
Ertesi gün işe geç kalınca aradık,hastanede olduğunu ancak hastanede sıranın çok olmasından dolayı beklemeyip işe geleceğini söyledi,doktora gidip on gün belki daha fazla rapor alacağını bekliyorduk zaten,söylediğim gibi çok canı yanmıştı mübareğin.
Ne hikmetse iki gün sonra da iyileşiverdi...