Sana Geliyorum (3)
Sana geliyorum demiştim ya inanmamıştın. Bu gün o kadar sendeyim ki tarif edemem. Adına anılar denilen mazinin sonbahar yapraklarındayım. Onların nazlı nazlı inişlerindeyim. Efil efil rüzgâr esince de sağa sola kaçışlarındayım. Gazellerin içerisinde yuvarlanıyorum. Her tarafım sen oluyorsun. Mis gibi gazel kokuyor; mis gibi gazel okuyorum. Hem de en yüksek perdeden hem de sekiz oktav... Duyuyor musun serçelerin kanadındaki inlemeyi. Yalpalayarak uçuşunun esbabını anlıyor musun? Kırılmış ve vurulmuş bir deli saçmasına... Hem de can evinden...
......................
Bugün evden çıktım. Son kez baktım o hatırlarımı gömdüğüm cansız, cana... Ama bir karar vermeliydim. Ne olursa olsun karar vermeli ve dönmemeliydim. Yoksa yavaş yavaş unutmaya başladığım hayalin, bir ?Titanik? yalnızlığında ?aysberge? çarpacaktı. Su alacaktı sana olan duygularım. Onların batmasına seyirci kalamazdım. ?Sonunu düşünen kahraman olamaz!...? derlermiş. Kahraman olmaya niyetim yok ancak sana ulaşabilmek için sonunu düşünmeden bir macera atılıyorum... Ne olursa olsun seni arayacak ve bulacaktım...
.........................
Bir film karesine sığmayacak kadar dolu dolu yaşadığımız günleri hatırlıyorum. Seni anlatan küçücük bir kare bile benim için sayfalar dolusu malzeme inan. Ve inan ki, ben meğerse seni sensizken daha çok sevmişim... Hani zahmetsiz ve uğruda hiçbir emek sarf edilmeden hazır bulunulan sevgiler, harcanılmaya en müsait sevgilermiş ya herhalde o yüzden. Kıymet bilmeyen haramzade gibi hissediyorum kendimi. Ama ne olursa olsun herkese ve her şeye soracaktım ve bulacaktım seni. Bu yolda kırılacak olan gururumun, incinecek olan duygularımın, dermansız kalacak bedenimin hiç önemi yoktu. Her ne kadar isyana yönelecek de olsam sabredecek ve seni bulacaktım. Aslında buldum da... Aramak zaten bulmaktı... Önemli olan niyetti ve ben onu diledim artık...
..................................
Yüzünün mahsun ve dalgın bakmasının, konuşmalarının hep derin bir yutkunmanın ardından gelmesinin nedeni bendim değil mi? Yaşadığın ikilemlerinde, kâbusla geçen gecelerin de, belli belirsiz mimiklerin de, dengesiz sözlerin de, mutlu veya üzüntülü hallerin de, anormalleşen her şeyin de sorumlusu bendim değil mi? Kendi ellerimden kayıtsızca kayışını seyrederek ben ne yapmışım? Kendi ipimi kendim çekmişim. Ömür boyu mutsuzluk zindanında hücre hapsindeyim...
................................
Annen de benim gibi terk mi etti seni? Sen de mi yalnız büyüdün benim gibi şefkat kollarından uzak? O sımsıcak sevgiyi duyabilmek için kaç tane sevgiden nasibini alamamış yüreğe dokudun? Anlamadılar değil mi seni? Herkes benim gibi yaptı... Senin candan yaklaşımlarına buz gibi davranarak yavaş yavaş erimeye terk ettik değil mi? Hep ?Kendimi tanıyamıyorum, ben bunları nasıl yaparım.? sözlerin kulağımda çınlıyor. Oysa çok basit gelmişti bu yaklaşımlar. Şimdi daha iyi anlıyorum. Neden insanlar hep kaybettiklerinde anlarlar sevdiklerinin değerini?... Neden sevgilinin kıymetini, yüreğinin hapishanesinde gönüllü hizmetkârlık yapıyorlarken anlamazlar? Neden hep aynı delikten defalarca zehri yudumlamak zorunda kalırız? Neden panzehiri elinde, dilinde, yüreğinde, hücrelerinde taşıyan bizler aslında onların birer sevgi bombardımanı olduğunu bilmeyiz?
...............................
O seni en son gördüğüm şehre hala kar yağıyor mu?... Caddelerinde eylem adımlarla yürüdüğümüz sokakları hangi yeni yetme ucuz sevdalar parselledi?... Adımlarımız nezaketinden güllerle bezenmiş sokakları, hangi kabadayının kafasından damlayan kanlar kirletiyor?... Kızılay Meydanı'nın az ilerisinde her zaman buluştuğumuz çınar ağacının gövdesindeki isminin baş harfini hangi edepsiz belediye memuru kazıdı?... İş çıkışı arada oturduğumuz ve sık sık yediğimiz ?ton balıklı pizzanın? kokusu ne zaman yerini acı bir izmarit kokusuna bıraktı?...Dudaklarına değen o sigaranın değerini hangi sokak çocukları buldu ve derin bir nefes çekti ciğerine?... Ayakkabımızı boyattığımız ihtiyar vardı ya?... Hani şu Çorum'lu olan... Çocuklarının kendisine bakmadığı Ahmet Amca... Geçenlerde ölmüş biliyor musun?... Yerin altında daha çok akrabası olduğunu söylerdi hep... Şimdi akrabalarının yanına gitmiş...
..........................
Seni seviyorum biliyor musun? Bak bu sefer yapmacık ve sanal değil. Bu sefer yürekten... Çaresiz bir şekilde... Küçücük yüreğimde koskocaman bir senle arayıştayım... Bulacağımı da biliyorum...Ya diri..........................
.............
Sana geliyorum
Mazinin hatırına
Yeni bir gelecek için...
Verir misin?
Bunalmış ruhuma yeniden biçim
Sahteymiş yaşadıklarım
Sensiz hiçim
Ölüm ve kalım çıktı kaderde
İşte en zor seçim...
.....................