Santralcı Ramazan
Çamuroğlu kahvehanesinde bir kenarda otururken içeri bir adam girdi şöyle etrafa uzunca bakındı oturacak boş masa yok fakat benim masa dahil birkaç masada boş sandalye vardı. Elinde bir pastane poşetiyle etrafı kesen adama, hafta sonu kafa dinlemeye geldiğimden ve bu tip adamları mıknatıs gibi çektiğimi bildiğimden dolayı üzerimde kalmasın diye ona doğru bakmayıp elimdeki telefona yoğunlaştım.
Korktuğum başıma geldi adam uzunca etrafı süzdükten sonra benim masaya doğru yol almaya başlayınca ihalenin bende kaldığını anlayıp başımı kaldırdım adam da poşeti benim masaya koyup yanıma oturdu. Ardından klasik tanış olma muhabbeti nerelisin dedi. Somalıyım dedim. Ardından ne iş yapıyorsun..... sorgu başlayınca özel hayatıma daldırmamak ve kontrolü ona vermemek için karşı sorularla memleket meselelerine çevirdim muhabbeti. Derken poşeti açtı bir kutu baklava ye bilader dedi. Teşekkür ettim, tatlıyla aram yok falan dedim ama kırılıp masamdan kalkıp gitmesin diye iki dilim aldım. Adam tatlıyı arkadaşları için almış fakat arkadaşları onu ekince elinde kalmış.
Bundan yaklaşık on yıl öncede böyle bir baklava vakam olmuştu. Soma termik santralında çalışıyorduk. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen aynı vardiyada çalıştığım altı abim vardı. Topçu Kenan, Erik Mehmet, Arap sadık, Laz İsmail, Bahri dayı, Santralcı Ramazan ve ben Yetim Ali. Hepsindende hayatıma yön verecek çok şey öğrendim.
Topçu Kenan abiden yalansız, dürüst yalpa yapmayan bir hayat çizgisini, üç kuruşluk menfaatlere eyvallah etmemeyi, işe karşı sadakati öğrendim öyleki pembe yalanlara bile tahammülü olmayan biriydi. Erik Mehmet abiden dostluğu, vefayı ve yamuk yaparsan babasıda olsa yüzüne söylemeyi, kafanda bitirdiğin adamlara mesafe koymayı. Arap sadık abiden arkadaşına karşı sadakati sevdiği insanlar hakkında konuşmamayı ve konuşturtmamayı birde haram para (kumar parası) ile helal parayı ayrı ceplere koyar bize haram cepten çok neskafe, çay, tatlı, dondurma yedirmişliği vardır. Laz ismail abiden arkadaşları ile siyaset sendika muhabbeti yapmamayı insan ayırt etmemeyi onca derdin olsa da güler yüzlü mutlu olabilmeyi. Bahri dayıdan sövülcekse sövmeyi, dövülcekse dövmeyi en önemlisi de yapmasam da ustaca nasıl makara yapılırı. Santralcı Ramazandan kin, nefret gütmemeyi aç kalmamayı ve istemeyi öğrendim. Ben ise hepsinin karması bir karakterdim.
Yirmi yıldan fazla bir süre saygı sevgimiz en üst düzeydeydi. Kimse kimsenin fikrine zikrine karışmaz kulağımız telsizde iş olduğu an yerimizden fırlar, iş olmadığı zaman muhabbetimizi yapardık. İşte değil evdeyken, bir gün önce muhabbete kaldığımız yerden başlamak için işe gitme saatini sabırsızlıkla bekler, gitme vakti yaklaşınca evimize yakın olan duraklardan değil bir kaç durak ötede Topçu Kenan abi ve Arap sadık abinin otobüse bindiği Beşyol durağına erkenden gider muhabbet orada başlar otobüsün arka son üç koltuğunda devam eder işe varırdık.
Muhabbeti genelde santralcı Ramazan abi üzerine kurardık çünkü o çok saf iyi bir insandı ne kadar kızdırsak da kin ve öfkesi olmadığından bize bağırıp çağırsa da onu kazanmak bir telefonla nasılsın Ramazan abi sözüne ya da Yeme içmeye karşı aşırı zaafı olduğundan bir çorbaya bir karpuza hatta bir salkım üzüme bile gönlünü alırdık. En çok zaafı da tatlıyaydı tatlı görünce yüzünde güller açar olan biteni hemen unutur siniri kızgınlığı kalmazdı. İşini mükemmel yapan biriydi telefon santralcısı olunca o kadar yoğunlukta bile saniyeleri değerlendirir hepimizi arar yiyecek bir şey var mı diye sorardı. Nerede kim ne yiyor haberdar olmak ister ustaca takip ederdi.
Genelde biz de organize olarak onun bu zaafı üzerinden organize olur iyi polis kötü poliscilik oynardık. Ben ve Bahri dayı iyi polis, Laz İsmail, Topçu Kenan, Erik Mehmet ve Arap Sadık kötü polis rolünü oynardı. Kötü polisler onu kızdırırken biz iyi polisler Ramazan abinin içerdeki adamları olurduk. Ramazan abi bizden yeyip içmek için kurnaz gözükse de, biz organize olursak istediğimiz zaman ondan bir şeyler yemek içmek bizim için zor değildi.
Gelelim ilk tatlı vakasına bir gündüz vardiyası Ramazan abi Somanın en iyi baklavacısı Alpoğullarının meşhur Antep sarmasından iki kilo baklava almış vardiya sonunda hepimize ikram etmeyi düşünmüş fakat bundan hiç birimizin haberi yok. O gün de her nedense tek iyi polis benim Bahri dayıda o gün kötü polis ben hariç hepsi vardiya sonuna kadar Ramazan abiye takılıp kızdırdılar. Tam vardiyayı teslim edeceğim Ramazan abi geldi bana bekle Ali bu ipneler puştlar otobüsle gitsin ben arabayla geldim ben seni götüreceğim dedi.
Herkes gitti biraz daha bekle ikindi namazını da kılayım sonra gideriz dedi. Namaz bitti giriş kapısı otoparka kadar sinirden kötü polislere verip veriştiriyor fakat bir iyi tarafı verip veriştirmesi asla küfür değildir. Bindik Kartal taksisine gidiyoruz kamyoncular kooperatifi karşısına geldik direksiyonu lastikçiye ani bir kırdı ki benim kafa yan cama, ardından hart diye ani bir el freni kafam ön kaputa kapıyı açıp indi sonra pat diye bir de öyle bir çarptı ki ben çok korktum bir de bagajı açıp bir şeyler arar gibi deşeleyince korkum tavan yaptı.
Bagajı kapatıp elinde çizgili bir pazar torbası ile arabaya geri geldi yanıma oturdu. Ben garip bir gülümsemeyle her şeye razı gibi ona bakıyorum o da sert bakışlarla bana on saniye baktıktan sonra korktuğumu anlamış olmalı ki anlamsız bir kahkaha atıp elini pazar torbasına attı bir çıkardı Alpoğulları baklava kutusu bir açtı yığma Antep sarma ye len dedi ben bu ipnelerle yiyelim diye aldım onlar nah yesin dedi. Ben yiyorum o kendi yemiyor keyifle bana bakıyor sende ye abi diyorum ye len diyor. Yemesem, bitiremesem dövecek gibi tıkınasıya kadar yarıya yakınını yedim.
O, kötü polisleri cezalandırmış gibi çok mutluydu. Baklavanın geri kalanını kendi de yemedi kutuyu kapatıp poşeti düğümleyip çizgili pazar torbasına koydu. Yarın bunu o ipnelere anlatacaksın tamam mı dedi ben tamam abi dedim arabadan indim o da gitti. O sevincinden beni nerede indirdiğini, ben şakınlıktan nerede indiğimi unuttum ertesi gün olanları kötü polislere anlatmak için tebessüm ede ede üç kilometre uzaktaki pomakköye evime yürüyerek gittim. Santralcı Ramazan bu, garip bir adam sözde beni eve bırakacaktı lastikçinin önünde unuttu.
Ertesi gün mü? Kötü polislerin tepkisini benden dinlerken mutluluğuna diyecek yoktu.
Yüreğine, emeğine saglık. Laz Ismail olarak ve diğer can distlarımızı muhteşem anlattın