Sarı Eşarp
Kendi semtimi özlüyorum, dört katlı bir binanın en üst katındaydı evim. Bahçemizde gül goncaları vardı, terasımızda birçok kuş yuvası. Süper marketlere kafa tutan bir bakkalımız vardı adı Bekir, oğlum gurbetten gelecek diye söylenir dururdu çoğu zaman. Sokağın kenarında eski bir Amerikan arabası, Gazi İsmet'in külüstür savaş atı, çocukları arabasının etrafına toplar savaş anılarını anlatırdı. Bizim mahallenin kahramanıydı İsmet amca ama arabaya beni yıka yazıyorlar diye de çok kızardı. Bir anlattığı bir anlattığını tutmazdı ama olsun, çocuklara her zaman bir kahraman lazımdı.
Birde o vardı işte, bakmaya bir türlü kıyamadığım... Sarı eşarbı başında balkona çıkardı, annesi bizi bakışırken yakaladığında hep kızardı. Camdan eline tutuşturduğum mektuplar yüzünden az mı şikâyet edilip sopa yedik. Yinede okulu kırıp üzüm bağlarına kaçar, el ele tutuşup dakikalarca öpüşürdük.
Annem muhabbet kuşumuzun kafesini kuş yuvalarının yanına koyardı, diğer kuşları gördüğünde daha çok ötüyor sanırdı. Oysa kafesteki haline üzülür gördüğü hür kuşlara yakınıp ağlardı. Kafesini açıp saldığım için annem uzun süre benimle konuşmamıştı.
Bu gün de benim özgürlüğümün ilk günü, askerliğim bitti ve kendi semtime dönüyorum geri. Her şeyi ve herkesi çok özledim, sokağa ilk adımımla tanıyıp kucaklayanlar oluyor. Gazi İsmet'in arabası yine aynı yerinde ve üzerinde yine beni yıkalar yazıyor. Bakkala girince bir yabancı çıkıyor karşıma, Bekir abiyi soruyorum 'o eve gitti ben oğluyum' diyor, o niye güldüğümü soruyor ama söylemiyorum.
Bahçemizdeki goncalar güle dönmüş ve saldığım muhabbet kuşunun yerine bir başkası hapsedilmiş. Sarılıp ağlamaları bitince 'çay koyuyorum' diyor annem 'sen balkona çık'. Uzun zamandır hasret kaldığım bu manzaraya bakıyorum ve belli aralıklarla da onların balkonuna ama bir türlü balkona çıkmak bilmiyor. Evde yoklar diye hayıflanmaya başlarken masaya konulan çay tepsisinin sesi geliyor arkadan. Balkonun kenarına yanıma gelip elime sarı bir eşarp tutuşturuyor annem, 'birkaç hafta önce memleketlerine taşındılar oğlum, bunu da sana bıraktı'
güzel bir öykü...saygılarımla